28/11/2021 | Yazar: Ali Bulunmaz
Neoliberal kapitalist sistem eleştirileriyle tanınan, LGBTİ+ hareketini ve Queer tarihini Marksizm penceresinden bakarak yorumlayan tarihçi Peter Drucker, Sapkın başlıklı kitabında, milliyetçiliğe kayan akımlar ile bunlar karşısında yoldaşlık idealiyle konumlananlar arasındaki mücadeleyi inceliyor.

Hatırı sayılır bir kesim kabul etmek istemese de yeryüzünde LGBTİ+’lar ve bir Queer tarihi var. Büyük mücadeleler içeren bu tarih, LGBTİ+’ların kendilerini topluma kabul ettirme çabasından oluşmuyor yalnızca; çeşitli cinsel yönelimlerden hareketle politik fikirlerin ortaya konmasına da denk geliyor.
Neoliberal kapitalist ekonomik (ve aynı zamanda siyasal) sistem, mümkün olduğunca toplumun genelinden ayırıp gettolara sıkıştırmaya çalıştığı LGBTİ+’ları “marjinal” ya da “sapkın” diye niteledikçe bu kesim sesini biraz daha yükseltti. Queer tarihi de böylece bir eşik atladı. Tabii bu tarih yekpare değildi.
Neoliberal kapitalist sistem eleştirileriyle tanınan, LGBTİ+ hareketini ve Queer tarihini Marksizm penceresinden bakarak yorumlayan tarihçi Peter Drucker, Sapkın başlıklı kitabında, milliyetçiliğe kayan akımlar ile bunlar karşısında yoldaşlık idealiyle konumlananlar arasındaki mücadeleyi inceliyor.
Dışlanan Marksizmi Yeniden Hatırlamak
Drucker’a göre LGBTİ+ hareketi ve Queer tarihi, merkez ve çevre, sınıf ve ırkçılık gibi kavramlar ve tarihi gerçekler dışında tutulmamalı, bunlar göz önünde bulundurulmadan değerlendirilip yorumlanmamalı. Bu nedenle yazar, cinselliği ele alırken yalnızca Queer kuramla yetinmiyor, bunun yanına sosyalist yorumları da (örneğin Kollontay’ın aşka ve cinselliğe dair fikirlerini, aile karşıtı görüşlerini) yerleştiriyor.
Bir uyarı yapmadan da geçmiyor Drucker: “Cinsel politikanın da kuram ve tarih alanlarında güvenilir bilgiye dayandırılması gerekiyor. Aksi takdirde, bir yandan radikal politikanın değişimden umudunu keserek hırçınlaşıp tecrit olma ihtimaliyle birlikte, ana akım cinsel politika sığ, kanaatkâr, konformist bir gündemin tutsağı hâline gelebilir.”
Drucker’ın bu uyarısının bir nedeni, kitap boyunca tartıştığı kapitalizm ile heteroseksüel norm arasındaki ve sınıf ile cinsel politika arasındaki bağlantılar. Yazara göre bu bağlantıların sosyal ve kültürel etkilerini gündeme getirmek gerekiyor; Sapkın’daki odak noktalarından biri de bu.
LGBTİ+ kazanımlarının, pek çok siyasi kazanım sürecine benzer şekilde pürüzsüz gerçekleşmediğini hatırlatan Drucker, söz konusu hareketin, kutuplaşan ve vahşileşen bir dünyada hayat bulması nedeniyle kimi tedirginliklere yol açtığı notunu düşüyor. Aşkın coşkusu ve katılığı ile LGBTİ+ harekete karşı başlatılan muhafazakâr eylemlerin, bu tedirginliği keskinleştirdiğini vurgulayan Drucker, Sapkın’da Queer çalışmalarında çoğunlukla dışlanan Maksizmi gündeme getiriyor.
Cinsel özgürlük fikirleriyle yola çıkan LGBTİ+ hareketinden bazı kesimlerin sağa yönelmesi ve ticari faaliyetler içinde yer almasının tarihine değinip eleştirisine girişen Drucker, neoliberal düzene karşı mücadelede LGBTİ+ hareketinin sol yanının ne denli hayatî rol oynadığını koyuyor ortaya. Başka bir deyişle Marksistlerin yalnızca bir işçi sınıfı bakış açısıyla kendisini sınırlandırmaması gerektiğini, iktisadi ve cinsel dönüşüm hareketlerini de mücadeleye katarak antikapitalist eylemi güçlendirmesinin zorunluluğundan; dolayısıyla “kesişimsel bir gökkuşağı politikasından” bahsediyor.
Egemen Kültürün ‘özgürlük’ Eleştirisi
Drucker, kesişimsel bir gökkuşağı politikası oluşturmak için öncelikle eşcinsel tarihi ile bunun karşısında konumlanan ve neoliberal kapitalist düzenin, ekonomi-ırk-cinsiyet çizgisinde ticarileştirdiği ya da “şeyleştirdiği” seksi anlayıp çözümlemek gerektiğini savunuyor. Bu yolda Kollotay, Marcuse ve Foucault başta olmak üzere pek çok düşünürün ve fikir insanının görüşlerine başvuran Drucker; tarihî, sosyolojik, psikolojik, politik ve felsefi tartışmaları gündeme getiriyor.
Drucker, egemen kültürün “özgürlük” tanımına direniş göstermeyen ana akım LGBTİ+ ile radikal Queerler arasındaki ayrıma dikkat çekerken yine neoliberal kapitalist sistem eleştirisine yöneliyor. Dolayısıyla eşcinsel kimlik ile tüketim kültürü arasındaki kimi geçişkenliklere atıf yapıyor.
Drucker’ın temel eleştirilerinden biri, kapitalizm ile cinsel kimlikler arasında bağlantı kurmaya çalışan Marksistlerin bu ilişkinin karmaşıklığını kavrayamamasına dayanıyor. Başka bir deyişle Marksistlerin heteroseksist düzleme çekildiğini vurgulayan yazar, Sapkın’da bu eksikliğin ya da yanlış yönlendirmelerin üstesinden gelmeye uğraşıyor.
Drucker, tıpkı ırk ayrımcılığına karşı oluşturulması gereken tepkinin bir benzerinin, çeşitli cinsel kimliklere yönelen şiddetli muhafazakâr girişimlere de uyarlanmasını savunuyor. Diğer bir deyişle küresel bir gökkuşağı ve enternasyonalist bir sınıf siyasetinden bahsediyor.
Sapkın, Peter Drucker, Çeviren: Ege Acar, Ayrıntı Yayınları, 656 s.
Kaos GL dergisine ulaşın
Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin Toplumsal Cinsiyet dosya konulu 178. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: kültür sanat