12/08/2024 | Yazar: Atilla Dirim

Olimpiyat oyunlarının ikili cinsiyet rejimine göre, yani sadece cis kadın ve cis erkek varoluşuna uygun olarak düzenleniyor olması, beraberinde kapitalizmin güzellik standartlarına uymayan (kadın = barbi bebek) kadınların linç edilmesini getiriyor.

Küresel LGBTİ+ karşıtı saldırının bir arenası olarak olimpiyat oyunları Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Paris’te düzenlenen olimpiyat oyunlarında yaşanan LGBTİ+fobi bir anda dünya gündemine oturdu. Cezayir adına yaraşan Imane Khelif isimli kadın boksörün “biyolojik olarak erkek" olduğu ve bunun “haksız rekabete" yol açtığı iddiası, bir vesile olsa da LGBTİ+’ları karalasam diye bekleyen hazır kıtaları bir anda harekete geçirdi. Ama bu yaşanan münferit bir olay değil, aksine 2015’ten sonra dünyanın birçok ülkesinde yükselen LGBTİ+ karşıtı saldırı dalgasının bir parçası.

2008’de Türkiye’yi teğet geçtiği iddia edilen ama aslında tam kalbinden vurduğu acı bir şekilde anlaşılan ekonomik kriz, beraberinde sosyal krizi de getirdi. Yoksulluk ve gelecek kaygısı içinde umutsuzluğa kapılan sayısız insanın öfkesini örgütleyen sağcı hükümetler, dünyanın birçok ülkesinde iktidara geldi, iktidar olamadığı ülkelerde de önemli bir güce dönüştü.

Başta Polonya, Macaristan, Rusya ve Türkiye olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde sağcı iktidarlar büyük bir ikili cinsiyet sistemi dayatmasıyla, insanlığın sonsuz çeşitliliğe sahip cinsiyet kimliklerine ve cinsel yönelimlerine savaş ilan ettiler. LGBTİ+’ların geleneksel aileye zarar verdiği, boşanmaları artırdığı, toplumun en küçük parçası olan ailenin yok olmaya yüz tuttuğunu, bunun da toplumları yok edeceğini ifade ederek, bunu olabilecek en saçma ver akıl dışı iddialarla desteklemeye çalıştılar.

Türkiye de LGBTİ+’lara yönelik saldırıdan nasibini aldı. İlk olarak her yıl düzenlenen onur yürüyüşleri yasaklandı, ardından LGBTİ+ etkinlikleri OHAL bahanesiyle yasaklandı, bu yasak yapılan itirazlarla kaldırıldı ama fiilen varlığını korudu. LGBTİ+’lar pandemiye neden olmakla suçlandı, Türkleri yok etmek isteyen emperyalizmin maşası olmakla suçlandı, gençlere – ne demekse! - “cinsiyetsizlik" ideolojisini dayatmakla suçlandı, Hatta AKP tüm seçim kampanyalarını LGBTİ+ fobisi üzerine inşa etti. Diğer fobik ülkelerde de benzer süreçler yaşandı.

Paris’te düzenlenen 2024 Olimpiyat Oyunları’nda ise kadınlar boks dalında İtalya adına yarışan bir boksörün Cezayir adına yaraşan Imane Khelif’le yaptığı maçın 45. saniyesinde ağlayarak yarıştan çekilmesi, adaletsizliğe ve haksızlığa çok “duyarlı" fobik insanları bir anda harekete geçirdi. Çünkü fobiklerin iddialarına göre Khelif genel “kadınlık" tanımına uymuyordu, böyle kasları olan kadın olur muydu, zaten görüntüsü de kadına benzemiyordu ve hakkında trans olduğuna dair iddialar vardı.

Bu kadarı yeterliydi zaten. Khelif’in bir trans kadın olduğunun iddia edilmesi bile – evet, ortada herhangi bir belge olmamasına, hatta konu hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmemesine rağmen – pusuda bekleyen LGBTİ+ düşmanlarını derhal harekete geçirmeye yetti. Kimi “Trans da neymiş, bu bir erkek!” kimi “Bu kişi erkek tarafı ağır basan bir interseks! Kadınlar kategorisinde yarışamaz!” kimi de başka fobik söylemlerle güya “adalet" peşinde koşmaya başladı. Çünkü tek bildikleri ikili cinsiyet rejimiydi, buna göre erkeklerle kadınlar fiziksel olarak da eşit olamazdı, çünkü erkekler kadınlardan daha güçlü, daha kaslıydı. Mesele bu kadar basitti ve bir kadın bir erkeği “dövüyorsa", o kadın ikili cinsiyet rejimine göre kadın olamazdı, mutlaka gizli ya da açık bir erkek olmak zorundaydı.

Bütün bu saldırılar Imane Khelif’in cinsiyet kimliğinin kadın olduğu haricinde ortada başka bilginin ya da beyanın olmadığı bir anda yapıldığı için, sözde “adalet" talebinin bir aldatmacadan ibaret olduğunu, esas meselenin LGBTİ+ fobi olduğunu söylemek mümkün. Çünkü olimpiyat denilen etkinlik, esasen adaletsizliğin en billurlaşmış halini temsil ediyor. Madalya sıralamasına bakmak bile bu adaletsizliği ve eşitsizliği açıkça ortaya koyuyor.

Aralarında ABD, Çin, Avustralya, Fransa, Güney Kore, Japonya, Hollanda gibi güçlü kapitalist ülkeler madalyaların ezici çoğunluğunu toplarken (ABD tek başına toplam madalyaların 103’ünü kazanmış), aralarında Türkiye’nin de bulunduğu son 26 ülke toplamda 55 madalya kazanmış. Yani ABD tek başına son 26 ülkenin madalyalarının iki katından fazlasını elde etmiş. Bu son 26 ülkenin önemli bir kısmı en yoksul ve “az gelişmiş" ülkelerden oluşuyor.

Olimpiyatlarda adaletsizlikten ve eşitsizlikten bahsediliyorsa, bir kadının yeteri kadar kadın olup olmadığının sorgulanması yerine madalya dağılımındaki bu ağır dengesizliğin sorgulanması gerekir. Hoş, dünya nüfusunun %1,1’lik kısmının dünya genelindeki toplam servetin neredeyse yarısına (%45,8’ine) sahip olduğu ve nüfusun %98,9’lik kısmının kalan %54,2’lik serveti paylaştığı, yani kişi başına denizde damla düştüğü bir sistemin neresinden adalet beklenebilir ki? Bu ağır dengesizlik halinin madalya dağılımına yansıması çok doğal değil mi? Güçlü ve zengin ülkelerin madalya, güçsüz ve fakir ülkelerin amiyane tabiriyle nal toplamasından söz ediyoruz.

Hal böyleyken, olimpiyat oyunlarının ikili cinsiyet rejimine göre, yani sadece cis kadın ve cis erkek varoluşuna uygun olarak düzenleniyor olması, beraberinde kapitalizmin güzellik standartlarına uymayan (kadın = barbi bebek) kadınların linç edilmesini getiriyor. İnsan varoluşunun sonsuz denebilecek cinsiyet kimliğini ve cinsel yönelimini görmezden gelen bu organizasyonun da, verdiği madalyaların da gayrımeşru olduğu açıktır. Milliyetçi gururun okşanmasını hedefleyen o beş para etmez madalyaların hiçbiri, bu sporcu/ların uğradığı linçi meşrulaştıramaz. Yarışmaların cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim çeşitliliği yelpazesinin tümünü kapsayacak şekilde düzenlenmesi, daha adil bir olimpiyat için iyi bir başlangıç olabilir. Bunun için daha iyi bir dünya isteyen hak savunucularının LGBTİ+lara yönelik küresel saldırıya güçlü ve birleşik bir karşılık vermesi gerekir.

*KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, aile, spor, dünyadan, yorum
2024