21/08/2009 | Yazar: Burcu Ersoy

Bu sabah, çok yakın bir arkadaşım bana şu linki göndermiş: http://www.hurriyet.co

Bu sabah, çok yakın bir arkadaşım bana şu linki göndermiş: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12319097.asp?yazarid=249&gid=61&hid=12320104. Yılmaz Özdil'in "Al sana açılım" başlıklı yazısı. Dayanamadım önce arkadaşıma bir yanıt yazdım; sonra da aşağıdaki şekilde Yılmaz Özdil'e bir e-mail yolladım. Şimdi de daha çok kişiyle paylaşasım geldi; özellikle "açılamayanlara" ithaf ediyorum:
 
Yılmaz Bey, yapmaya çalıştığınızı hiç anlamlı bulmadığımı ve geriye götürür bir çaba olarak gördüğümü belirtmek isterim.
 
Yazınız Kürtçe yayınlan-a-bilseydi, Kürtçe bilenler okur anlardı ne olmuş. Ama bu ülkede resmi dil Türkçe ve siz çevirtebilseydiniz de o yazınız Kürtçe olarak yayınlanmazdı bence. Bu nedenle tavrınızı provoke edici bulduğumu da söylemeliyim. Ama Kürtçe bir yayın olur; onu da Kürtçe bilenler okur; ne de güzel olur, ne sakıncası var? Bu ülkede İngilizce gazete de var, onu da İngilizce bilmeyenler anlamıyor. Herkes anlayacağını okur. Ya da en güzeli, iki anadilli ülkelerde olabildiği gibi, bir yayın her iki dilde de basılır; herkes anlayacağı dilden okur aynı şeyi ve anlaşır birbiriyle, tartışır dilediğince.
 
Asıl bizi bizden uzaklaştıran, kardeşliğimizi engelleyen anadili Kürtçe olan insanların dilini yok saymak, Türkçe bilmeyenlerin karşılaştığı zorlukları görmezden gelmektir. Özellikle Doğu'da Güneydoğu'da birçok okuma-yazması olmayan Kürtçe konuşan-Türkçesi olmayan insana asıl eziyet çektirildi; günümüzde bu sorun kısmen giderilmiş durumda. Hem Türkçe hem Kürtçe bilen okuma-yazması olan insanların bu insanlara "ne diyorsun be, Türkçe konuş!" diyerek eziyet etmek yerine, yardım etmesi sayesinde.
 
İki anadilli ülkelerde kardeşlik mi bozulmuş, nerden çıkardınız bu sonucu; örneğiniz var mı? Kanada, halkları birbirine düşman bir ülke mi mesela? Belçika, Finlandiya? *Resmi dilin birden fazla olduğu ya da birden fazla dilde eğitim hakkının olduğu ülkelerde ben bir bölünme, hakların birbirine yabancılığı ve düşmanlığına dair veriye rastlamadım. Siz çok kültürlülüğün medeni bir seviyeye getirilmesini yeriyorsunuz resmen. Ayrıca iki anadil olması demek "ikisini de öğrenme hakkı-şansı olması" demek. Ortada ne bir dayatma ne de bir dışlama var. Ben bu ülkeden yaşayan insanların yoğun olarak kullandığı dillerden biri olan Kürtçeyi öğrenmek isterim; gidip Flemenkçe, İsveççe, Hintçe öğreneceğime. Çünkü ülkemin insanları ile iletişimi daha önemli görüyorum. Çünkü bu ülkede yaşıyorum ve bu ülkenin insanları ile konuşuyorum. 
 
Bahsettiğiniz sansüre gelince, ben de olsam içimden gelmezdi sizin yazısını çevirmek; çünkü ileri bir adımı yeriyor ve Kürt halkının demokratik talebini yine "bölücülük" olarak gösteriyor; Türkiye'de yaşayan tüm halkı, alışılageldiği, artık değişmesi gerektiği üzere Kürtlere yönelik düşmanlığa sevk ediyor. Yeminli tercümanların istemediğini çevirmeme hakkı vardır bence-yoksa da olmalıdır; her önüne geleni çevirmeye yönelik bir yemin değildir herhalde o yemin; doğru çevirmeye yöneliktir diye düşünüyorum. "Tercüman noter önünde her iki dili de tarafsız ve doğru olarak tercüme yapacağına dair yemin eder."
 
Tabi yine de, karşı da olsak her fikrin ifade hakkı olması gerekir diye düşünülerek çevrilebilirdi. Ya siz yeminli tercüman olsaydınız ve önünüze sizin değerlerini küçük gören, demokratik taleplerinizi "bölücülük" diye damgalayan, anadilde eğitim hakkınıza engel olacak bir yazı gelse çevirmeye can atar mıydınız?
 
Belki her türlü milliyetçiliğin ezici hegemonyasına karşı olmak kafidir.

Etiketler: yaşam, siyaset
nefret