20/12/2021 | Yazar: Denzi Deng

Sistemin “kamunun aleyhine çalışma konusunda virüsle yarıştığı” bir noktada, ‘genel sağlığın korunması’ gerekçesiyle bizi kamusal spor alanlarından uzaklaştırmaya ve hareketimizi kısıtlamaya çalışanlara sormak gerek: ‘Genel sağlık’ kimin sağlığı?

LGBTİ+ spor aktivizmi: ‘Genel sağlık’ kimin sağlığı? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Queer Olympix 2021, Gözde Demirbilek

Spor, özellikle de futbol, birkaç LGBTİ+ etkinliğinde anlık gelişen ya da LGBTİ+fobiye karşı sembolik olarak düzenlenen maçlar dışında 2015 yılına kadar hareket için kolektif bir bedensel eylem pratiği değildi[1]. Endüstriyel futbol içerisinde yaşanan ayrımcı eylem ve söylemlere karşı verilen tepkiler haricinde[2], lubunyaların “buradayız, alışın” dediği sürekli bir mücadele alanı da kurulmamıştı. Dahası, hem tekil hayatlarımızda yaşadığımız ve ortaklaşabilen kötü deneyimler hem de sahanın mevcut vahim durumu nedeniyle, özellikle futbola karşı, bir görmezden gelme hâli yaygındı.

2015 yılına gelindiğindeyse bu tablo değişmeye başladı: Önce Ankara’da Sportif Lezbon[3], ardından ise İstanbul’da Atletik Dildoa[4] kuruldu; bu yönelim, yine İstanbul’da Lezyonerler, Kocaeli’de Lolitop ve Mersin’de Muamma[5] gibi futbol takımlarının kurulmasıyla devam etti. LGBTİ+’ların son yıllarda bu alana yönelmesinin birkaç sebebi olarak; Gezi Direnişi sonrası merkezsizleşen ve çoğalan yaratıcı eylem pratikleri, bulunduğumuz her yeri politikleştirme ve direniş mekânı olarak yeniden kurgulama anlayışı, artan baskıyla başa çıkmak için yeni güvenli alanlar yaratma ihtiyacı gibi etmenler sayılabilir. LGBTİ+’ların futbol sahasına girmeye başladığı 2015 yılı, aynı zamanda İstanbul Onur Yürüyüşü’ne polis saldırısının yaşandığı ilk yıldı; ardından gelen yıllarda yürüyüş yasaklanacak ve o yıla kadar hep bir öncekinden de kalabalık yürüdüğümüz İstiklal Caddesi’nden ara sokaklara, yan yollara, karşı yakaya, şehrin farklı yerlerine yavaş yavaş dağılacaktık…

2017 yılında Atletik Dildoa’nın düzenlemeye başladığı Queer Olympix, pek çok LGBTİ+ tarafından yeni bir buluşma ve nefes alma alanı olarak görüldü. Şehrin ikinci Pride’ı olarak tarif edilen coşkulu iki yılın ardından 2019’a geldiğimizde ise Kadıköy Kaymakamlığı tarafından etkinlik sabahı yasaklandık. Hazırlık için alana erken giden ekibe çevik kuvvet ve TOMAlar eşliğinde sunulan yasak belgesinde yazdığına göre etkinlik “…toplumsal duyarlılıklar nedeniyle oluşabilecek provokasyonlara karşı tedbir amaçlı; 2911 sayılı yasanın 17. maddesine istinaden ‘kamu düzeni, suç işlenmesini önlemek, genel sağlığın ve genel ahlakın korunması’ gerekçesi ile” yasaklanmıştı[6]. Yaptığımız bir spor etkinliğiyle genel sağlığı nasıl tehdit ettiğimizi epey düşündük, bulamadık! Ama Türkiye Futbol Federasyonu’nun “lezbiyen ilişki söylentileri” gerekçesini de öne sürerek kadın futbol liglerini 2003-2006 yılları arasında durdurup tüm futbolcuların lisansını iptal ederken bu kararı “sağlıklı bir lig için” şeklinde duyurduğunu[7] da düşününce spor, sağlık, kamusallık ve lubunyalık arasında sistemin ve bizim kurduğumuz bağlantıların birbirinden epey farklı olmasına şaşırmamak gerek!

Queer Olympix ekibi, bu ani yasağı sosyal medyadan duyurduktan sonra bir yandan kapsamlı bir basın açıklaması hazırlarken[8] bir yandan da katılımcıların büyük desteğiyle alternatif bir hafta sonu etkinliği düzenledi[9]. Hayal kırıklığıyla başlayan bir hafta sonu, daha da güçlü bir dayanışmayla, umutlu sona ermişti. 2020 yılında ise, etkinlik, pandemi sebebiyle çevrimiçi olarak yapıldı. Zor zamanlar içerisinde her şeye rağmen bu etkinliği gerçekleştirmek önemli olsa da önceki yılların tadını almıştık, kamusal alanda bir arada spor yapmanın iyileştirici ve canlandırıcı gücünün farkına varmıştık ve yasaklı bir yıldan sonra çevrimiçi ortamda spor etkinliği yapmaya çalışmak hem ekip hem de katılımcılar açısından en istenen durum olmamıştı. Öte yandan yasağa SPoD ile beraber açtığımız iptal davası lehimize sonuçlandı ve kaymakamlığın yasak kararı hukuka aykırı bulundu[10]. Bu sonucu, buruk bir sevinç eşliğinde, devam etme gücüne ihtiyaç duyacağımız günlerde umut olsun diye, ortak hafızamıza kaydettik.

Pandemi, halk sağlığı, kamusal alanlar… ve biz, spor yapan lubunyalar!

Pandeminin başından beri Olimpiyat Oyunları (Tokyo 2020) ve Erkekler Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2020) gibi mega etkinlikler de dahil olmak üzere pek çok spor etkinliği ertelendi, iptal edildi, ya da erken bitirildi. Türkiye’de hükümetin genel sağlığı korumaya pandemide nasıl devam ettiğine spor özelinde bakarsak endüstriyel erkek futbolunu durdurmamak için bir süre direnmiş, kısa bir aradan sonra seyircisiz de olsa devam ettirmişken[11]; kamusal ve yarı-kamusal spor alanlarının kapısına hızla kilit vurdu, açık alanda yapılacak fiziksel aktiviteleri de sokağa çıkma yasakları kapsamında kısıtladı. Halı sahalar 16 Mart 2020 tarihinde kapatıldı, Ağustos-Kasım ayları arasında bir süre açık kaldıktan sonra 1 Haziran 2021 tarihine kadar yine kapalıydı. Bu kriz yönetiminin, halk sağlığını odağına almadığı gibi, halı saha ve amatör spor kulübü çalışanları için büyük ekonomik sorunlar yarattığı da dile getirildi[12].

Küresel spor kapitalizminin takımlar içerisinde pozitif vakalar çıkana kadar ligleri ve turnuvaları durdurmaya yanaşmadığını belirten Irak, sporun endüstriye dönüştüğü noktada kamunun sağlığını değil sistemin selametini öncelediğini söylüyor[13]. Bu bir çelişki gibi görünse de galiba artık durumu şöyle tarif etmek gerekiyor: Toplumsal dönüşüm ihtimali içeren kolektif buluşmaların yaşandığı, sağlık açısından yararlı bir fiziksel aktivite olarak halk sporu[14] ile çok sayıda menfaat sahibini içinde barındıran karmaşık bir sistem olarak spor kapitalizmi birbirinden tamamen farklı alanlar. İkincisinin içerisinde para kazandırmadan ya da para kazanma beklentisiyle bir yatırım yapmadan var olunamıyor. İlki ise, ikincisi serpildikçe, daha da küçük bir alana sıkışıyor.

Tüm bunlar ışığında, sistemin “kamunun aleyhine çalışma konusunda virüsle yarıştığı” bir noktada[15], ‘genel sağlığın korunması’ gerekçesiyle bizi kamusal spor alanlarından uzaklaştırmaya ve hareketimizi kısıtlamaya çalışanlara sormak gerek:

‘Genel sağlık’ kimin sağlığı?

Covid-19’un ortaya çıkışıyla birlikte, sosyal izolasyonun ve fiziksel aktivite eksikliğinin ruhsal ve bedensel sağlığa olumsuz etkileri sıkça konuşulur oldu. Bu yönüyle pandeminin, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği açısından ayrımcılığa uğrayan kesimleri daha fazla etkilediğini gösteren çalışmalar da yayımlandı[16]. Kamusal spor alanlarında buluşan lubunyalar, sadece bedensel sağlık odaklı bir fiziksel aktivite yapmıyor; dayanışma, sosyalleşme, topluluk hissi ve benzeri açılardan da spordan besleniyordu.

Kolektif spor etkinliklerini insanları ruhsal açıdan tazeleyen, dirayeti artıran ve gündelik yaşamla başa çıkmayı sağlayan müşterek bir deva olarak tarifleyen çalışmalarla uyumlu olarak[17], yüksek lisans çalışmama katkı sunan katılımcılar da[18] LGBTİ+ spor alanlarını birer mücadele, sosyalleşme ve dayanışma alanı olarak gördüklerini belirttiler. Arkadaşlık ve aktivizmin iç içe geçtiği bu bir saatlik zaman diliminde, gündelik yaşamda karşılaştıkları onca sorundan uzak, yalnızca oyuna ayrılmış ve kolektif neşenin baskın biçimde hissedildiği bir ortam kuruluyordu. Örneğin, oldukça stresli bir yaşantısı olduğundan ve kişisel alanını korumaya çok önem verdiğinden bahseden bir katılımcı, maç esnasında bunun tam tersi bir ruh hâline geçtiğini, tanımadığı insanlarla el sıkışmaktan, kucaklaşmaktan ve omuz omuza mücadele etmekten büyük zevk aldığını söylemişti. Maç günlerinde yapılan güllümün ve kurulan sosyalleşme ortamlarının özgüven kazanmakta ve açılmakta kendilerine yardımcı olduğunu belirten pek çok katılımcı oldu.

Katılımcılar, bu alanların rekabetçi olmamasının kendilerine iyi geldiğinden de bahsetmişti. ‘Yeterince’ iyi oynamazsan kadro dışı kalmak gibi bir korku duymamanın, topa ‘yeterince’ sert vurmak zorunda olmamanın kendisi bile sağaltıcı, demişti bir katılımcı. Hayatının diğer alanlarında hata yapma korkusunun kendisini ne kadar yorduğundan bahseden bir başka katılımcı ise, başarısızlıkla, bir diğer deyişle kuir çuvallamayla barışmasında LGBTİ+ futbol sahalarının büyük rolü olduğundan bahsetmişti. Öte yandan, bize sürekli sınırlar ve kurallar dayatan sisteme rağmen, durmak bilmediğimiz, aşmamız istenmeyen sınırları aştığımız, yapmamız beklenmeyen hareketleri sergilediğimiz bir alan olarak da özgürleştiriciydi.

Sonuç yerine

Spor ve sağlık başlıklarının kesiştiği yerden söz kurarken, spora erişimi engellenen tüm bireylerin normatif bedenleri arzuladığı varsayımını ve sağlamcılığı sorunsallaştırmak gerek. Biz, her şeyden önce kamusal spor alanlarında dilediğimiz gibi var olmak istiyoruz; insanların bu alanlara erişimi ‘hak edebilmesi’ için sporla ya da bedeniyle kuracağı ilişkiyi normlara göre düzenlemek zorunda olmasına itiraz ediyoruz. Mevcut denklemin bir tarafında ulus-devletlerin ikili cinsiyet normlarına ve sınırlarına uygun “sağlıklı/sağlam bedenler” inşa etme çabası var ise diğer tarafta lubunyaların “beden eğitimi” adlı derslerden kalma olumsuz hatıraları var. O hatıraların yerine daha güçlendirici ve neşeli anlar yaratmak için sahaların sınırlarını aşmaya, denklemleri bozmaya devam edeceğiz. Hem senkronize hareketlere ve fiziksel yakınlıklara sahne olan sahalarda hem de kişisel dertlerimizi birlikte çözmeye çalıştığımız, deneyim aktarımı yaptığımız, devalarımızı paylaştığımız saha kenarlarında biriken ortak hafıza ve kuir müşterekler[19], bir süredir sesleri pek duyulmasa da inanıyorum ki, bulabildikleri ilk çatlaktan yine taşacaklar…

Kaos GL dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin Zor Zamanlar dosya konulu 179. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.



[1] Yüksek lisans çalışmam için saha araştırması yaparken birkaç katılımcı, Ankara’da yaşayan lezbiyen ve biseksüel kadınların 2013 yılında kurduğu Strapon FC adlı takımdan bahsetmişti. Kaos GL’nin Geleneksel Yaz Pikniği’nde başlayan ve Kozalaklar, Elle gibi başka takımlar da çıkaran bu kısa süreli yolculuk, 2015’ten itibaren farklı şehirlerde sahaya giren lubunyaların futbol tarihinde bir öncü olarak mutlaka not düşülmeli: https://gaiadergi.com/cinsiyetciligi-sutlayip-esitligi-destekleyenler-haftasonu-bulusuyor-bu-mac-cok-direnisli-gececek/ 

[7] http://www.habervitrini.com/bayan-futbol-liginde-lezbiyenlik-skandali/97636. Daha kapsamlı bir inceleme için: Öztürk, Pınar. (2017). “Kadın Futbolcuların Futbol Alanındaki Deneyimleri.” Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi.

[11] TFF’nin erkekler 2. ve 3. ligleri, amatör lig ve kadın futbolu ile ilgili kararlarının daha ayrıntılı bir yorumu için: https://evrensel.net/haber/431534/turkiyede-sporun-pandemik-halleri

[13] Irak, Dağhan. (2020). Socrates, 61: 31-33.

[14] İtalya’da “sport popolare” olarak kullanılan kavramı bu şekilde çevirdim. Öznenin sadece medikal açıdan değil, bulunduğu ortamla, kendi bedeniyle ve başkalarıyla kurduğu ilişkilerdeki iyilik hâlini (well-being) önceleyen, tabandan örgütlenen, ayrımcılık karşıtı ve kapsayıcı bir spor anlayışını tarif eder. İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya’sında işçilerin ve gençlerin sporu anlamına gelen terim yıllar içerisinde dönüşümler geçirmiştir. Daha fazla bilgi için: https://associazioneleib.org/sprint-sport-popolare-resistente-intersezionale/

[15] Irak, age, s.33.

[16] Scott Emory Moore, Kelly L. Wierenga, Dana M. Prince, Braveheart Gillani & Laura Janine Mintz (2021). Disproportionate Impact of the COVID-19 Pandemic on Perceived Social Support, Mental Health and Somatic Symptoms in Sexual and Gender Minority Populations, Journal of Homosexuality, 68:4, 577-591.

[17] Jonathan Grix, Paul Michael Brannagan, Holly Grimes & Ross Neville (2021). The impact of Covid-19 on sport, International Journal of Sport Policy and Politics, 13:1, 1-12.

Drury, Scarlett. (2014). Gay sports spaces: Transgressing hetero (/homo) normativity and transforming sport?. In J. Hargreaves & E. Anderson (Eds.), Routledge Handbook of Sport, Gender and Sexuality (pp. 309-317).

[18] Yüksek lisans tezim için doğrudan iletişim kurabiliriz.

[19] Özbay, Cenk and Evren Savcı. (2018). “Queering Commons in Turkey.” GLQ: A Journal of Lesbian and Gay Studies

24, no. 4: 516–21.


Etiketler: yaşam, spor
nefret