29/09/2022 | Yazar: Eylem Çağdaş
Hemen her lubunyanın bir dışlanma, atılma, kovulma ya da sürgün hikayesi vardır. Sorumlu bazen muhbir bir anne, bazen meraklı, mütecaviz komşular/iş arkadaşları, bazen de neredeyse tüm sokaklara serpiştirilmiş suç çeteleridir.
Yıllar önce, ben hâlâ düz, standart, mazbut bir kariyerim olabileceği illüzyonu içindeyken bir insan kaynakları şirketinde çalışmaya başladım. Bu arada iş ilişkilerinin merkezinde, epey kurumsal bir işe-alım şirketiydi dolayısıyla kapitalizmi tam merkezinden gözlemleme olanağım oldu. Neyse sıkıcı tespitlerle değil komik, daha doğrusu trajikomik bir anekdotla devam edeceğim.
Meraklı bir kedi olarak boşluklarda CV veri tabanını karıştırıyordum tabii. En çok da danışmanların işe-alım mülakatında tuttuğu notlara gözüm takılıyordu. KAPİTAL ne ister? Acaba kriterler ne? Norm ne, neye evet neye hayır diyorlar? Dünyayı değiştirmek isteyen, idealist solcu üniversiteli bir lubunya olarak bu soruların peşindeyim. Her neyse bir mülakat notundaki şu cümle aklımda kaldı: “Kalifikasyonları tam ama biraz lokal sound ediyor” gibi bir cümle. Plaza Türkilizcesinden Türkçeye şu şekilde çevirebiliriz: “Aday, aranılan nitelikleri tam karşılıyor ama biraz şiveli konuşuyor, kırsal kökenli dolayısıyla da olumsuz.” Yani kırsal kökenli insanları ekarte etmenin kısaca ayrımcılığın kurumsal ve inceltilmiş bir ifadesiydi bu aslında. Birine “pis köylü!” demenin formel ve usturuplu biçimleri...O gün bugündür dille çok fazla uğraşmanın ya da politik doğruculuğun tek başına bir anlam ifade etmediğine inanırım. Diyeceğim o ki 'beyaz faşizmi' çok inceltilmiş, kamufle ve hatta 'şık' bir tarzda tezahür ediyor. Tespit edilmesi çok daha zor. Kendi aralarında çaktırmadan ayarlamalara gidiyorlar, sonra bir bakmışsınız ki çoktan hükmünüz verilmiş ve kapı önüne konmuşsunuz.
Metropol merkezlerinin bir nefeslik boşluklarında büyümüş, serpilmiş bir topluluk olarak bu çakma kent soyluların hastalığından yani beyaz faşizminden bizlerin de nasiplendiğini söylemek zorundayım. ‘Her ötekinin bir ötekisi vardır.’ En kozmopolit ve enternasyonal topluluklardan biri olmamıza karşın bu söz bize dair de çok şey söylüyor. Translar, sakatlar, biseksüeller, efemine eşcinseller ve göçmenler LGBTİ+ toplumu içinde de ayrımcılığa, ötekileştirmeye maruz kalıyorlar.
Kurtarılmış bölgeler, gettolar karanlıktır, sıkışıktır ve yoğun kullanımdan dolayı biraz da pistir! Dolayısıyla ayak kaydırmalar, göz çıkarmalar, yer kavgası, kapı önü çekişmeleri, mikrofon kavgası LGBTİ+ camia içinde de sıklıkla karşımıza çıkan şeyler. Korona, kriz vs nedeniyle hayat sertleştikçe yırtıcılığın dozu da artıyor şüphesiz. Giderek vahşileşen bu ormanda en çok örselenen, en çok itilip kakılan kategorinin kırılgan gruplar olduğunu söylemeye gerek yok. Tüm bu denklemde göçmenlere, göçmen LGBTİ+’lara nispet edilen yeri varın siz hayal edin.
Hemen her lubunyanın bir dışlanma, atılma, kovulma ya da sürgün hikayesi vardır. Sorumlu bazen muhbir bir anne, bazen meraklı, mütecaviz komşular/iş arkadaşları, bazen de neredeyse tüm sokaklara serpiştirilmiş suç çeteleridir. Barınma, çalışma ve güvenlik gibi temel haklarımız sürekli saldırı/taciz altında. Bunlar olmadan insan ne yapar, ne hale gelir Allah aşkına? Tabii ki de olmadık kriminal yollara sapar, kendi olmaktan çıkar, insan olmaktan çıkar. “İnsan, haklarıyla insandır” sözü insan haklarını yüceltmesinin yanı sıra, kişinin hakları olmadan insan olamayacağına vurgu yapıyor esasında.
LGBTİ+ varoluşlar büyük ölçüde göçmen, nomadik varoluşlardır. Aslında öyle olmaması gerekir ancak maalesef öyle. Kendi hayatımızdan pay biçelim özellikle yirmili yaşlarımızdan itibaren elimizde çekçekli valizlerle oradan oraya sürüklenmedik mi? Zor atlatılan kışlar, arkadaşların kanepesinde geçirilen bunalım dönemleri, hatta kimi zaman evsizlik...vs bunlar çoğumuzun yabancısı olmadığı durumlar. Nomadik(göçebevari) bir hayat süren pek çok LGBTİ+, hatta pek çok genç straight tanıyorum. Öyle ki yıllarca evsiz, işsiz yaşayan yaşayabilen lubunyalar var. Ne yerler, ne içerler nasıl yaşarlar bilinmez. Gezi parkından M’yi biliyorum mesela, elli küsür yaşında bir lubunyaydı. Kimse ne yediğini ne yaptığını nasıl geçindiğini pek bilmezdi. Bir içlik olurdu genelde içinde, iki tane deri montu üst üste giyer çalıların arkasına geçer uyurdu. Battaniyesini ağaçların tepesine saklardı. Dört beş saatlik bir tilki uykusundan sonra yüzüne bir soğuk su çarpar, sıfırdan başlardı güne, hayata. Gözümüzün önünde yılları geçirdi. Lubunya alt kültürünün yaratıcısı diyebileceğimiz bu park-birahane lubunyalarının da sonu geldi gerçi. Polis, iktidar destekli suç çeteleri ve kentsel dönüşüm bu insanların üzerinden silindir gibi geçti. En malın gözü, en deli bozuk birkaç figür kaldı. Onları da gecenin çok geç saatlerinde görebiliyorsunuz artık.
Öyle ki artık orta yaşa kadar böylesi bir hayat sürmek normal karşılanıyor, en azından yadırganmıyor. Her şey yolunda giderse 35-40’a doğru biraz rahata eriyoruz, nihayet kıçımızı mindere koyuyoruz. Yersiz yurtsuzlaşma günümüzün baskın eğilimi gibi... İllaki köyünüzü IŞİD'in basması, şehrinizin bombalanması gerekmiyor. Büyük çoğunluğumuzu evsizlik, işsizlik hatta cancellanma (düşkün ilan edilme) korkusuyla kırbaçlamadılar mı mesela yıllarca? Okullarda, fabrikalarda, işyerlerinde kamusal yaşamda kışla disiplini böylesi bir terörle sağlanıyor zaten. Dolayısıyla bu kadar servet birikmişken dahi hiçbirimiz için güvenceli bir gelecek yok. Çalışma hakkı, barınma hakkı, sosyal güvence devleti çoktandır unutulmuş kavramlar maalesef. Z kuşağından birine bunlardan söz açarsanız yüzünüze şaşkın şaşkın bakması çok olasıdır örneğin…
“Kimse Nedensiz Kaçmaz Hepimiz Göçmeniz!” sözü içi boş bir slogan değil tüm bu gerçekliğe gönderme yapıyor. Dolayısıyla göçmen düşmanlığı ötekilere, LGBTİ+’lara hiç yakışmıyor. Biz de böyle yaparsak başkasına kızma, öfkelenme hakkımız yok demektir. Hayatta bir yer edinmek, hakkımızı almak için verdiğimiz tüm bu mücadeleler de suya düşer üstelik.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
* Bu yazı, Avrupa Birliği'nin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla KAOS GL’ye aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.
Etiketler: insan hakları, mülteci, aile