30/08/2009 | Yazar: Kaos GL
Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan bir eşcinselin annesi, oğlunun cinsel yönelimini öğrenmesinin ardından yaşadıklarını anlatıyor…
Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan bir eşcinselin annesi, oğlunun cinsel yönelimini öğrenmesinin ardından yaşadıklarını anlatıyor…
‘Aralık ayının ilk Pazartesi günüydü, öyle heyecanlıydım ki... Oğlum Dünya’ya ilk merhaba dediği gündü ki ben ona bakarken, dokunurken her gün aynı günü yaşadım. Oğlum büyüyüp 19 yaşına geldiğinde Üniversite tahsili için İngiltere’ye gitmek istedi. Yüreğimden bir parça koparcasına tek çocuğumu, oğlumu, acımı çeker otururum o yeter ki okusun düşüncesiyle İngiltere’ye gönderdik. Bizim için her şeyden önce onun eğitimi geliyor. Aradan geçen 9-10 aydan sonra yaptığımız telefon konuşmalarında bir terslik olduğunu anladık. Babası İngiltere’ye gitme düşüncelerine koyulurken bense stresten tansiyonum düştü, kalp çarpıntılarım başladı ve hastaneye yattım. Hasta yatağımdan babasına hezeyanlar eşliğinde bana oğlumu getir, getirmezsen sen de gelme!’ şeklinde sözlerle İngiltere’ye gönderdim. Bu süre içerisinde benle akrabalarım ilgilenirken, oğlum babasına eşcinsel olduğunu söylemiş ve babası şoka girip günlerce dili peltekleşmiş, konuşamamış. Ben hastanede yatarken eşimle oğlum Kıbrıs’a geri döndü. Çok geçmeden hastaneden çıktım.
Büyük an gelip çatmıştı, eşimden oğlumun eşcinsel olduğunu öğrenip yere yığılıp kaldım. O nasıl bir şoktur, oğlumun eşcinsel olduğuna dair en küçük bir şey 19 yıl boyunca aklıma getirememiştim. Kendime geldiğimde krize ağlıyordum. O anı hayal meyal hatırlıyorum… Çevreyi sis kaplamış ve sislerin arasından oğlumu görüp merak etme anneciğim ne olursa olsun seni tedavi ettireceğiz!’ demiştim. Günlerce haftalarca odamda kapalı yemek yemiyor su içmiyordum, telefonlarımı kapatıp misafir kabul etmemiş, dünyamaysa küsmüştüm.
Çok geçmeden oğlum tarafından ailece bir psikiyatra gitmenin daha mantıklı olacağı önerisi geldi ve ailece gittik. Eşcinselliğin bir tedavisi olabileceğini düşünüyordum. Doktordan Eşcinsellik bir hastalık değil son derece normal bir cinsel yönelimdir, bunu bu şekilde kabul edip çocuğunuza destek çıkmanız gerekir.’ Yanıtını aldığımda dünyam kararmış, bunu bir türlü kabullenememiş, psikolog psikiyatr profesör ne varsa dolaşıp durmuştum. İşin sonunda bunun bir çaresi olmadığını anlayıp kendi kendime Ben bu utançla yaşayamam’ diyerek en ağırından 1 kutu uyku hapı alıp intihara teşebbüs ettim. Herkese ise uyuyacağımı ve beni ne olursa olsun rahatsız etmemelerini söylemiştim. 6 saat sonra fark edip ambulansı çağırmışlar. Midem yıkandı, 6 gün hastanede yattım.
Hastaneden çıktıktan sonra Türkiye’deki profesörlere gidip gelmeye başladık ve herkesten aynı yanıtı aldıkça bunun bir hastalık olmadığını, karşı cinslerin birbirlerine âşık olabilecekleri kadar hemcinslerin de birbirlerine âşık olabileceklerini anladım. Hiç unutmam Türkiye psikiyatri birliği başkanı bunun normal olduğunu ve bizim ebeveynler olarak kabullenmekten başka hiçbir şansımız olmadığını ve neden bu kadar direndiğimiz konusunda bir anlam veremediğini sert bir dilde ifade etmişti.
Psikiyatr ve psikologlar bize yatıştırıcı haplar vermişler ve o hapları 3 yıl boyunca kullanmak zorunda kalmıştık. Hep düşündüğümse oğlum bir eşcinsel olsun olmasın, terbiyeli, düzgün dürüst ve kendine sonsuz bir güveni olan biri ve ben onunla gurur duyuyorum. Eğer o bize biz ona o bize destek olmasaydı, onu kaybedebilirdik içsel çekişmelerinde. Çünkü bu çocuklar toplum onları kabullenmediğinden içlerinde bir savaşla yaşarlar ve aile desteği onlar için çok önemlidir. İlköğretim yıllarında beden derslerine girdikleri zaman herkes bir grup oluştururken onların hep sona kalması ve son kalan kişinin hah bana bu ibne mi kaldı’ demesi, ya da diğer annelerin bununla görüşme sen de onun gibi olursun diyerek çocuklarını uzak tutmaya çalışması kuşkusuzdur ki çok yıpratıcı. Benim oğlum Tarık Akan’ın kızları öpme sahneleri ve mahalledeki şu an heteroseksüel olan diğer arkadaşlarıyla yetişmiş bir çocuk. Eğer bu durum görerek öğrenilmiş bir şey olsaydı benim oğlum da heteroseksüel olurdu. Bu yüzdendir ki aman onla oynamasın aman yapmasın etmesin diyerek kimseye zarar vermemin ya da eşcinselliğe olan önyargı yüzünden başkasının evladını dışlamanın hiçbir mantığı yok.
Biz aileler olarak çocuklarımız ister eşcinsel olsun ister heteroseksüel olsun önemli olan onların bizim evlatlarımız olması, onları bağrımıza basıp kazanmamız. Önce onlar kendi kendilerini kabullenmeli, ondan sonra aileler ve son olarak da toplum kabullenecektir.
Şimdi biz oğlumuzla bir anne baba arkadaş, sırdaş olduk.
Oğlum bir erkeği seviyor.
Oğlum anne beni kimse anlamıyor ve içimdekileri artık biriyle paylaşmam gerek, benim bir sevgilim var dediğinde onun sevgilisi ile tanışma vaktinin gelip çattığını anlamıştım.
Günlerden Cuma idi, neyle ya da nasıl bir şeyle karşılaşacağımı bilmiyor, içimde çok büyük bir korkuyla oğlumun sevgilisi ile tanışmaya bir cafe’ye gidiyordum. Onu gördüğümde içimde bir tebessüm oluştu, o da kendi oğlum gibi yıllarca toplumun homofobisine maruz kalmış son derece sevimli ve içten bir çocuktu. Onu bu kadar sevebileceğim aklımın ucundan geçmemişti. Ona hep oğlum diye hitap ettim, doğum günü geldi hediyeler aldım, sevdiği yemekleri yaptım. O da benim bir çocuğum, bunlar bizim evlatlarımız.
Eminim kafanızda yeni bir oğulla karşılaşmışım ve onu yeniden tanımam gerektiği düşüncesi vardır fakat oğlum benim için yeniden doğmadı, aslında o hep vardı ve ben onu hep görmek istediğim şekilde hayal ediyordum. Fakat hayata dair bu zor süreçleri geçirdikten sonra bu bilgilere sahip olduktan sonra fark ediyorum ki aslında yeniden doğan oğlum değil benmişim...
Şimdi üç yıl önceyi düşündüğümde keşke oğlumu oturup iyice anlayabilseydim fakat bu bir gerçektir ki hiçbir anne ve baba eşcinsel evladı anlayamaz. Fakat psikologlardan destek alındığı ve sağlıklı düşünüldüğü zaman onların da etten kemikten olduğunu bizlerden hiçbir farkının olmadığını 2 bacak 2 kol ve tek kafadan oluştuklarını anlarız.
Ben oğlum ve babası yani kısacası aile olarak birbiri ile barışık, eşcinsellikle hiçbir sorunu olmayan bir aileyiz. Tek oğlum, canımın içi, bir tanem... Biz onu çok seviyoruz, onu kaybetmek istemiyoruz.
Önce onları dinlemek, anlamaya çalışmak ve kendimizi onların yerine koymayı denemek çok önemli. Çocuklarınızı dinleyin, anlayın ve unutmayın ki bizlere karşı cinsten mi hoşlanmak istersiniz yoksa hemcinsinizden mi sorusu sorulmadığı gibi onlara da sorulmadı. Bu yüzden bu onların cinsel tercihi değil yönelimidir. Eğer tıp onları destekliyorsa biz de desteklemek zorundayız ve unutmayın ki insanları oldukları gibi kabul etmek hayattaki en güzel başarıdır.’(AE)
Etiketler: insan hakları, aile