30/07/2008 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

‘Bakın bizler, yani kadınlar, emekçiler, eşcinseller ve diğer bilumum ezilmişler, yani biz çoğunluk, sizin ‘çirkin bir nefret ideolojisi’ dediğiniz ‘feminizmden’ bireyselin, özelin politik olduğunu öğ

‘Bakın bizler, yani kadınlar, emekçiler, eşcinseller ve diğer bilumum ezilmişler, yani biz çoğunluk, sizin ‘çirkin bir nefret ideolojisi’ dediğiniz ‘feminizmden’ bireyselin, özelin politik olduğunu öğrendik ve son 200 senedir dünyayı kurtaracağım diyen sizin gibi büyük ve cesur ‘erkeklerden’ çok çektik.’ Kürşad Kahramanoğlu’nun kaleminden.

Bu konuyu çok, es geçmek istedim. Nedenleri ile zaten az olan yerimi, daha da azaltmak istemiyorum. Ama artık es geçmek, mümkün değil. Geçtiğimiz pazar, Tayyip Erdoğan’ın Damadı’nın Gazetesi’nde, (TEDG) hem manşetten, hem de Pazar ekinde, ceviz kıran ‘eşine dışkı atan Sevan Nişanyan’ bana gülümsüyordu. Pos bıyıklı ‘erkek’, 51 yaşında yaramaz bir oğlan çocuğu; sevimli mi sevimli!

Hemen bu olaya en bariz teşhisi koyayım: Bir kadının başından aşağı, kavanozda biriktirdiğin bokunu(*) boşaltmak, o kadına şiddet uygulamaktır. Hiçbir provokasyon, herhangi bir medeni insanın bunu hoş görebilmesini sağlayamaz. Hatta Müjde Hanımefendi, ‘Sevan’ıma dokunmayın, ben de onun damarına çok bastım, onu çok kızdırdım’ diyorsa bile, bu bir insana uygulanan şiddeti hoş gösteremez. Sevan Bey’in bildiğini söylediği 12-13 dilin hepsinde bu, ‘kadına karşı şiddet uygulamaktır’. TEDG’ye, ‘Feministler mal bulmuş mağribi gibi atıldılar’ diye de yakınmış. Ben de tam tersini düşünmüştüm, çünkü böyle bir eylemi bırak tatbikata koymak, akıl edebilmek bile, Müjde Hanımefendi’nin şahsında bütün kadınları küçültmeye dönük bir ruh halini ve kafa yapısını gösteriyor. Önce bu ülkede feminist hareket zayıf olduğu için seslerini pek çıkaramadılar diye düşünmüş, sonra da herhalde benim yukarıda düşündüğümü söylediğim nedenlerden dolayı, onlar da es geçtiler demiştim! ‘Madem ki feministler, bu ‘erkeğin’ bu agresif ve misojenistik davranışını sineye çekebiliyor, sen de katlan Kürşad’ demiştim. Ama, TEDG’nin ekindeki başlığı görünce dayanamadım: ‘Türk erkelerinin yüzde 99’u yumruk, yüzde 1’i de kurşun kullanırdı…’. Ha siz 12-13 lisan konuşan, kitaplar yazan, üniversitede ders veren medeni bir Ermeni Beyefendi’siniz; boku tercih ettiniz! Bence siz önce ‘erkek’, sonra Ermeni, yazar, entelektüel ve her neyse neysiniz. Ve haklısınız, bu topraklarda erkeklerin ‘yüzde 99’u’, siz dahil, ırkları, dinleri, dilleri, eğitimleri ne olursa olsun aynı soyun boku!

TEDG’nin, daha önce hiç kimseye layık görmediği uzunluktaki röportajında, büyük bir cesaret örneği vererek çıkardığınızı söylediğiniz ‘Yanlış Cumhuriyet’ kitabınızdan bahsediyorsunuz. Şirin Sever soruyor: ‘Siz Cumhuriyet rejiminin, demokrasiyle örtüşmediğini söylüyorsunuz. ‘Tek adam rejimidir, yani diktatörlüktür. Atatürk’ün yaptığı da budur,’ diyorsunuz özetle, öyle mi? Sevan Nişanyan cevaplıyor: ‘Aynen! Ama bu, her cumhuriyet kötüdür, her monarşi iyidir gibi, bir saçmalık değil. O dönemin rejimlerine baktığımız zaman, o dönemde hakikaten cumhuriyet diktatörlüğün kod adıdır…’. Velev ki bu doğru olsun ve siz de büyük bir cesaret göstererek bunları yazdınız. İnsana sormazlar mı: ‘Sizin özlediğiniz, demokratik Cumhuriyet rejimi nasıl olacak?’. ‘Bu demokratik Cumhuriyet rejiminde kadınlara ‘erkeklerin’ yüzde 99’u yumruk yüzde 1’i de kurşun kullanacak, sizin gibi rafine istisnalarda, kadınların başından aşağı bok mu boca edecekler?’ Zere TEDG size, bu kadar önem veriyor. Sırtınızı dayadığınız Robert Kolej, Yale Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, bunca seyahat ve kitabın sonu bu mu?

Bakın bizler, yani kadınlar, emekçiler, eşcinseller ve diğer bilumum ezilmişler, yani biz çoğunluk, sizin ‘çirkin bir nefret ideolojisi’ dediğiniz ‘feminizmden’ bireyselin, özelin politik olduğunu öğrendik ve son 200 senedir dünyayı kurtaracağım diyen sizin gibi büyük ve cesur ‘erkeklerden’ çok çektik. Bütün bizleri kurtarma planlarınız, tarihi yanlışları düzeltme projeleriniz fos çıktı, çünkü siz hep iktidara oynadınız ve bizlere hep ‘bekleyin, hele biz dünyayı kurtaralım, haklı düzeni kuralım sizlerin de sorunları, o zaman çözülecek’ dediniz.

Artık yeter. Taraf destekli, AKP vagonlu, ezilenlerin ihtiyaçlarını bireysel detay diye yok sayan, demokrasi projelerine inanmıyoruz. Kadınların başından aşağı bok boşaltmayı, şahsi meselemiz ‘kimse abartmasın’ lafları bizi tatmin etmiyor. Her konuda fikir üretebilirken, eşcinsellik konusunda dut yemiş bülbül olmanızı ‘erkeklik’ değil, korkaklık olarak görüyoruz. Sendikal hakların olmadığı bir ülkede, demokrasiden bahsedilemeyeceğine inanıyoruz. Ve bunlar bireysel, bekleyebilir, marjinal şeyler değil. Bizlerden demokrasi söyleminizde samimi olduğunuza inanmamızı istiyorsanız, bu konularda ciddi çaba sarf ettiğinizi görmemiz lazım.

Lafla, peynir gemisi yürümüyor. Ergenekon bir kapı açtı. Taraf’ın tirajını artırmanın ötesinde bir işe yarayacaksa, haydi ‘erkekler’ görelim sizi: Güneydoğu’daki savaşla da, hesaplaşmamız gerekmiyor mu? Yoksa Dolmabahçe Akordu, buna cevaz vermiyor mu? Biz küçük ve önemsiz(!) insanlar; yani kadın insanlar, emekçi insanlar, eşcinsel insanlar, Kürt insanlar, sanatçı insanlar, çevreci insanlar siz ağabey ve babalarımızın, siz ‘erkeklerin’ Ergenekon Savaşını kazanıp bizi kurtaracağınıza inanmıyoruz. Bir yandan bir insanın başından aşağı bok dökerken, öte yandan Ermeni insanlarımızın ezilmişliği için söylediğiniz sözün gravitası ne olabilir acaba? Hele hele böyle bir şiddet kullanımından sonra özür dileyip susacağınız yere, hâlâ yok canım ‘kimse abartmasın’, özelimdir diyen ve faturayı feministlere çıkaran bir insan hakları mücadelecisi ne işe yarar? Çok inandık, artık inanamıyoruz. Ergenekon veya herhangi bir başka hesaplaşma bir işe yarayacaksa, bizlerin de yıllardır dillendirdiğimiz taleplerimiz de göz önüne alınmalı. Türk anane ve âdetidir; önce babalar, ağabeyler sofraya oturacak, doyacak kalan olursa ‘uşaklara’ dağıtılacak öyle mi? Sizden artan özgürlüklerin yetmediğini ve bunun özgürlük olmadığını artık öğrendik.

Sadece Hrant’ı katleden tetikçileri değil, tetikçilerin arkasındaki azmettiricilerin de ortaya çıkarılması gerekmiyor mu? Türkiye’de ki enstitüleşmiş ırkçılıkla, cinsiyetçilikle, homofobiyle hesaplaşamazsak kurtuluş yok! Ah Hrant, yukardan bunları görüyor musun? Seni kaybettik, yerini doldurma iddiasındakiler, kadınların başından aşağı bok döküyor!

(*)Beni tanıyanlar bilirler. Türkçe konuşurken, hiç küfür kullanamam. Ne var ki, ‘bokunu’ biriktirip karısının başından aşağı boca eden bir ‘erkeğin’ ve onun taraftarlarının utanmazlığını ve ikiyüzlülüğünü gösterebilmek için elzem oldu. Okuyucularımdan özür diliyorum.


Etiketler: medya
nefret