08/07/2010 | Yazar: Nevin Öztop

“Heteroseksüeller, insanların hemcinslerini sevdikleri veya kendilerini bedenlerine ait hissetmedikleri için ayrımcılığa uğradıkları bir dünyada yaşamayı isteyip istemedikler

“Heteroseksüeller, insanların hemcinslerini sevdikleri veya kendilerini bedenlerine ait hissetmedikleri için ayrımcılığa uğradıkları bir dünyada yaşamayı isteyip istemediklerine dair bir karar vermek zorundadırlar.” 

Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth, Türkiye’ye yaptığı ziyaret kapsamında Kaos’a da uğradı.
Kaos GL’den Nevin Öztop, Roth ile özel bir görüşme yaptı.
 
Kişisel ve Almanya’da temsil ettiği konumu açısından, “insan hakkı”ının kendisine neyi ifade ettiğini ve spesifik olarak LGBT bireylerin insan haklarına dair harcadığı emek ve zamanın anlamını sordu.   
 
Claudia Roth, Kaos GL okurları için anlattı…
 
Alman Anayasası’nın ve Uluslararası İnsan Hakları Beyannamesi’nin en önemli içeriği, insan onurundan bahseden 1. Madde’dir. Erkek insanın değil, kadın insanın değil, heteroseksüel insanın değil… Herhangi bir insanın onurundan bahseder. Tabii ki tam da bu nedenle, lezbiyenlerin, geylerin ve transgender bireylerin onuru da saygı duyulması gereken onurlardır. Bu, yalnızca geyleri ve lezbiyenleri ilgilendiren bir külfet değil, aynı zamanda heteroseksüelleri de ilgilendiren bir meseledir. Heteroseksüeller, insanların hemcinslerini sevdikleri veya kendilerini bedenlerine ait hissetmedikleri için ayrımcılığa uğradıkları bir dünyada yaşamayı isteyip istemediklerine dair bir karar vermek zorundadırlar. Bu nedenle, bu külfet, sınıflar üzerine inşa edilmemiş ve eşit haklara sahip eşit bir toplum için çalışmak isteyen her demokratın görevidir.
 
Engelli bir kızkardeş ile büyüdüm ve çoğunluk olmamanın ne demek olduğunu biliyorum. Aynı zamanda, solisti ve gitaristi ünlü bir gey olan “Ton Steine Scherben” grubunun menajerliğini yaptım. Tabii 1980’li yılların rock&roll’unda açık ilk gey şarkıcı olmaktan bahsediyorum… Her gün ve her aşamada, o olmanın nasıl bir şey olduğunu hissettim. Onun tarafında olmak ve onun hakları için çabalamak çok önemli ve duygu yüklü bir deneyimdi benim için. Bu benim demokrasim. Çok iyi bir insan olduğum için filan yapmıyorum bunu. Kendi iyiliğim için yapıyorum bunu: Ayrımcılığa uğrayan bir insanı gördüğümde kendimi kötü hissediyorum ve hayal kırıklığı yaşıyorum.
1994 yılında Avrupa Parlamentosu’nda raportördüm. Geylerin ve lezbiyenlerin eşit hakları için ilk raporu yayınlamış olan parlamento, Avrupa Parlamentosuydu. O sırada raportör olma onuruna ve görevine sahiptim. Çoğunluğun oyunu kazanmak o kadar zordu ki… Yine de en nihayetinde çoğunluğu ikna ettik. Parlamento sonunda “eşit haklar” için onay verdi. “Eşit hak” demek, “% 70” hak demek değildir. “Eşit hak” demek, “eşit hak” demektir! Evlenme ve evlilikten daha da zor bir konu olan çocuk evlat edinme konularında eşit haklara sahip olmak demektir. Bu rapor, benim ismim olan “Roth” ile özdeşleşti ve “Roth Raporu” şeklinde meşhur oldu. Karşılığında ödüller kazandım… Çeşitli ülkelerin hükümetlerinde bu rapor tartışıldı ve kanunları değiştirmek için bir tez şeklinde kullanıldı. “1994 - Geyler ve Lezbiyenler İçin Eşit Haklar Raporu”dur bu…
 
2011 yılındaki 6. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’ya sizi davet edelim diyorum. Ne dersiniz?
 
Tabii ki gelirim! Yaklaşık 40 yıldır geylerin, lezbiyenlerin ve transgender bireylerin hakları için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Bu konunun, evrensel olduğunu düşündüğüm için gelirim. Türkiye, Avrupa Birliği üyelik sürecinde gerçekten ciddi olmak istiyorsa, ayrımcılığı önleyen yasaların her birini yerine getirmek ve her birinin içini doldurmak zorundadır. Ayrımcılığın olmadığı toplum, zenginleştirilmiş toplumdur. Hakarete uğrayanların, küçük düşürülenlerin ve şiddet mağdurlarının olduğu bir toplum, fakirleştirilmiştir. İnsanların, yalnızca din özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi konularla mücadelelerini sınırlandırmamaları gerekir, çünkü hemcinsini sevenlerin ayrımcılığa uğradığı alan da bir diğer mücadele alanıdır. Kısacası, gelecek sene kurdelenizi ben kesebilirim!
 

Etiketler: yaşam, siyaset
2024