21/03/2011 | Yazar: Yeşim T. Başaran

Halil İbrahim Dinçdağ. Trabzon’da bir futbol hakemi…

Halil İbrahim Dinçdağ. Trabzon’da bir futbol hakemi…
Ta ki 2009 Mayıs’ına kadar. Türkiye Futbol Federasyonu eşcinsel olduğunu basına sızdırıyor ve hayatı tamamen değişiyor. Hakemlikten atılıyor, çalıştığı radyodan atılıyor. Tüm bunlara rağmen yılmıyor Halil İbrahim. O tarihten beri mücadele ediyor, iki yıldır hâlâ iş arıyor, ama “eski bir eşcinsel hakem” olarak iş bulmak kolay değil. İş başvuruları, görüşmeleri geçiştiriliyor bin bir türlü yalanla. Trabzon’da varolamıyor, yaşam mücadelesine İstanbul’da devam etmeye karar veriyor.

Ordu, futbol ve yasaların birleştiği bir eril kavşakta yaşamı baştan aşağı değişiyor eşcinsel hakemin. Kendinden emin, kim olduğunu, neler yapabildiğini, neler yapabileceğini çok iyi biliyor. Ne varoluşundan geri adım atıyor, ne de yaşam mücadelesinden.

2009 yılında medya aracılığıyla hayatımıza eşcinsel hakem olarak giren Halil İbrahim Dinçdağ’ın mücadelesi devam ediyor. Türkiye Futbol Federasyonuna tazminat davası açtı. Özel hayatını topluma ifşa ettikleri ve hakemlik hakkını elinden aldıkları için.

Bu dava Türkiye ve belki de dünya tarihi açısından çok önemli. Ordu eşcinselliği psikoseksüel bir rahatsızlık olarak görüyor, ama aslında eşcinsellik hastalık değil. Türkiye Futbol Federasyonu kendi İç Talimatı’nı uygularken Ordu’nun bakış açısına sığınıyor ve onu hakemlikten men ediyor. Futbol seyircisinin eşcinselliği aşağılayan küfürlerine rağmen yıllarca mesleğini inanç, özen ve azimle hayata geçirmiş olan bu hakem, iki kocaman eril güç merkezinin karşısında bir dağ gibi ayağa kalkıyor.

Hem onun mücadelesi bize güç versin, hem de biz onu yalnız bırakmayalım diye, hikâyenin en başından itibaren neler olduğunu konuştuk Halil İbrahim’le. Söz Halil İbrahim’de…

Eşcinsel bir hakem olarak Türkiye’de kamuoyunun bildiği birisin. Ama bu senin planladığın, belirlediğin bir şekilde olmadı. Türkiye Futbol Federasyonu ile başlayan bu süreci anlatabilir misin?
Askerlik yapmadım, eşcinsel olduğum için çürük raporu aldım. Trabzon’daki İl Hakem Kurulu’na askerlikle ilişkim olmadığına dair bir kâğıt verdim. Kâğıtta “askerlikten muaf raporu almıştır” yazıyor. Bunun üzerine iki ay daha hakemlik yaptım. Sonra o yazıyı fark ediyorlar ve bana “sen rapor aldın, hakemlik yapamazsın” diyorlar. Çünkü Federasyon Merkez Hakem Kurulu iç talimatında 25. Maddede “Sağlık problemi nedeniyle askerlikten muaf tutulanlar hakemlik yapamazlar.” yazıyor.(1) Onlara ısrarla benim sorunumun sağlık sorunu olmadığını vurguladım. Raporumun fotokopisini istediler, onu verdim. Doktorlara gösterdiler. Doktorlar “hiçbir sorun yok, sağlık problemi yok, hakemlik yapabilir” dediler, buna rağmen Trabzon’daki İl Hakem Kurulu bana görev vermemeye başladı.

Seni resmi olarak hakemlikten çıkarmak gibi değil de, hiç görev vermeyerek mi…
Hâlâ hakemdim ama görev vermiyorlardı. Daha sonra ise işler değişti. Trabzon İl Hakem Kurulu, Merkez Hakem Kurulu’na yazı yazmış. “Böyle bir hakemimiz var, rapor almış, ne olacak” diye. 2009 yılı Mayıs ayında atletik test sınavımız vardı. Her yıl Mayıs ayında vize yenileme sınavları oluyor. Yani o sınavları kazanırsanız bir yıl daha hakemlik yapabiliyorsunuz. Sınav yerine gittiğimde bana Merkez Hakem Kurulu’ndan gelen yazıyı verdiler. “Hakemlik yapamazsın, artık hakemliğin bitti” diye. Merkez Hakem Kurulu bölge sorumlusu orda. Gittim kendisiyle görüştüm, bana “maddede askerlik yapmayan hakemlik yapamaz yazıyor” dedi. Oysa değil, sağlık sorunları nedeniyle askerlik yapmayan hakemlik yapamıyor. “Ben bu olayı Tahkim Kuruluna yani Futbol Federasyonu mahkemesine götüreceğim” dedim. “Götürürsen federasyondakiler ve hakem arkadaşların öğrenir durumunu” dedi. “Olsun” dedim.

Kimler biliyordu o sırada eşcinsellik nedeniyle rapor aldığını?
Sadece yönetim kademesi biliyor. 2009 yılının 11 Mayıs’ında Futbol Federasyonuna detaylı bir dilekçe yazdım. Birkaç gün sonra Federasyon benim dilekçemi basına veriyor. Bütün basın aynı gün beni arıyor. Ben aradıkları kişi olmadığımı söyledim hepsine, ne yapacağımı şaşırdım çünkü. Başıma ilk kez böyle bir şey geliyor. Gerçi gazetelerde isim yazılmıyor, ama basın benim ismime, soy ismime, telefonuma nereden ulaşmış? Demek ki dilekçemi almışlar, ordan ulaştılar. Bir hafta boyunca yazılı basında manşetlerden verildi haber, “Gey hakemin düdük mücadelesi” gibi başlıklarla. Hakemler Derneği Genel Merkezi’nin hukuk danışmanı ve avukatı ile görüştüm, vekâlet verdim kendisine. İstanbul’a gelmem gerektiğini, basının beni rahat bırakmayacağını, Trabzon’a geleceğini, ailemi rahatsız edeceklerini, söyledi. İstanbul’a geldiğimde Telegol programına çıkmak zorunda kaldım. Fatih Altaylı köşesinde “Trabzonlu hakem H.İ.D.” diye yazmıştı çünkü.

Bu Trabzon’da senin kim olduğunu herkesin anlaması demek…

Başka H.İ.D. yok zaten. Ondan sonra televizyona çıkmak zorunda kaldım. Yüzüme mozaik yaptılar. Belki istemem yüzümün gözükmesini diye düşünüp öyle bir şey yaptılar. Ben fark edince “kaldırın, gerek yok” dedim.

Kendi yüzünü mozaikli görünce aklından ne geçti?

Mozaikli görünce, sanki ben katil miyim, diye düşündüm. Ben zaten o programa çıkarken, 32 yılımı tamamen yok edip, yeni bir hayat… Yani, ölüm kararı alıyorsunuz, o programdan sonra tekrar doğmak, sıfırdan başlamak gibi. Sıfırdan başladık, hâlâ sıfırdan devam ediyoruz gerçi ama… Bütün Türkiye böylece öğrendi.

Annenin bilmediğini söylemiştin programda…

Evet, ailem programda izledi. Cesaretim yoktu programdan sonra, gece yarısına kadar açmadım telefonumu. Ailemi kaybetme korkusu da var. Telefonumu açınca kardeşim aradı. Annemle mutlaka konuşmam gerektiğini, çok kötü olduğunu, ağladığını söyledi. Annem ağlıyordu telefonda. Beni kaybetmekten korkuyordu, benimle bir daha görüşemeyeceğini, onları terk ettiğimi sanıyordu. “Kim ne derse desin, sen benim evladımsın, nolur gel” dedi. Epey bir zaman sonra babamla konuştum. Babam “bu durumunu neden daha önce bana söylemedin” dedi. Abimin hanımı çok ilgilendi, moral vermeye çalışıyordu. Akrabalarla uzun süre görüşmedim. Daha sonra onlarla da haberleşmeye başladım. Çok zor bir süreçti. Hani birini kaybedersiniz, çok üzülürsünüz, ama zamanla alışırsınız yokluğuna. Bu da öyle, alıştım ama zaman hiçbir ilerleme göstermediği için… Özellikle iş konusundaki sıkıntı. Diğer konulardaki sıkıntı değil de. Çünkü artık mücadeleye devam. Bu yola çıktım artık, bu yoldan geri dönüş yok.

İş konusundaki sıkıntı nasıl?

İş konusundaki sıkıntı devam ediyor. Maddi açıdan yani. Maddi sıkıntı olunca ister istemez manevi olarak da zorluklar, sıkıntılar yaşıyorsunuz, kafanız rahat olmuyor. Belki maddi sıkıntım olmasa bu mücadeleyi daha farklı, daha güçlü yürüteceğim.

İş ararken ne gibi engellerle karşılaşıyorsun?

Tanıyanlar “senin gibi birine bu konuda iş yakışır mı” diyorlar, bahane olarak. Bazıları döneceğiz, diyorlar, dönmüyorlar. Çoğu tanıyor. “Bizim için problem değil, ama müşteriler için…” gibi bir sürü bahane söyleniyor. Bu mücadeleye İstanbul’da devam etmek istiyorum. Trabzon’da iş imkânı çok az. Zaten futbol hakemi, radyo-televizyon programcısı olduğum için beni tanıyorlardı, bir de eşcinsel hakem olarak, hepten tanıyorlar artık. Sokağa çıkınca herkes size bakıyor. Önceden etkileniyordum, artık rahatsız olmuyorum.

Tacizkâr mı bakıyorlar, demek istiyorsun?
Öyle olanlar da oluyordu. Ama fazla bir şey olmadı. Daha çok dikkatle bakıyorlar, aa bu o işte, gibilerinden. Arkanızdan konuşuyorlar, bunlar kulağınıza geliyor. İster istemez bazen canınızı da sıkıyor. Biri bir şey söyleyecekse, buyursun, hodri meydan, karşıma çıksın, cevap veremeyeceğim kimse yok. Onun için İstanbul’da sürdürmek istiyorum. Az bir gelirim dahi olsa, küçük bir işim olsun istiyorum.

Daha önce ne gibi işler yapmıştın?

1994 yılından beri radyo-televizyon programcılığı yaptım, 2009 yılının Mayıs ayına kadar. O süre boyunca futbol hakemliği de yaptım. İkisini beraber. Çok zevkliydi, çok koşuşturmacalıydı. Zaman zaman yerel gazetelerde köşe yazıyordum. Bu olaylardan sonra radyo işinden de ayırdılar, röportaj verdiler, “bizimle çalışamaz, bizim dinleyici kitlemiz farklı” diye. Onu da yapamıyorum. Her insan kendi en iyi bildiği işi yapmak ister, ben de radyo programcılığı yapmak istiyorum, köşe yazmak istiyorum. Ama o imkânı verecek olan kim? Yoklar. Bu süreçte bana o kadar sözler verildi ki… Basın önünde olan, spor camiasından olan, televizyon programlarında filan, şov amaçlı yapılan gösteriler. Okurlar bu programları izliyorlarsa inanmasınlar. Bana yardım edildiği izlenimine kapılmasınlar. Çünkü hiçbir şey yapılmadı. Ben şu anda bulaşıkçılık dahi yaparım. Bir şekilde hayatımı idame ettirmem lazım. Bu süreç olduktan sonra pek çok tehditler aldık, avukatım da, ben de. Geçenlerde öğrendik, bir ara yaralama kararı aldılar.

Kimler?

Trabzonlu olduğunu iddia edip, mafya diyelim, Trabzon’un, Karadeniz’in onurunu ayaklar altına aldığımı söyleyip, beni yaralama kararı aldılar, sonra vazgeçip ölüm kararı aldılar, ondan da vazgeçip hayatımı zorlaştırma kararı aldılar. İş başvurularında filan kabul edilmemem için. Bunlarla uğraşıyorum, tek başıma mücadele ediyorum. Bir yere gidiyorsunuz, aa bu o, otobüse biniyorum, orda gençler var, sporcu oldukları belli. Bir şaşırıyorlar, sonra kendi aralarında konuşuyorlar. Tramvaya biniyorum, tanımadığım gençler, insanlar, “hocam merhaba”.  Ya bir gün biri çıkarır bıçağı vurursa? Hani olumlu tepkiler de alıyorum, ama olumsuz tepkiler de oluyor nihayetinde.

O süreçte televizyonda, basında muhteşem bir tavır sergiledin. Kaçmadın, yüzün açık çıktın. Ne kadar abuk sabuk sorular sorulsa bile çok düzgün cevaplar verdin. Kırk yıllık aktivist gibi. O dönem Türkiye’de LGBT örgütleri olduğunu biliyor muydun?

Hayır. Bırak örgütleri, sohbet sitelerinden bile haberim yoktu. Çocukluğumdan beri çok okuyan, araştıran biriyim. Radyo programcısı olduğum için de araştırmalar yapmam gerekiyor. Gündeme hâkim olmanız lazım. Spor, sağlık, siyaset… Bu derneklerden haberim yoktu ama tabii ki eşcinsellerden haberim vardı.

Dünyada senin yaptığını yapan başka insanlar olduğunu bilmeden yaptın bunu.

Gazetelerde manşet olduğu zaman Mehmet Tarhan aradı beni. “Sen devrim yaptın” dedi. Farkında değildim, ama devrim yapmışım, doğrudur. Haksızlığa uğrayan hakem arkadaşlar adına, haksızlığa uğrayan eşcinsel arkadaşlar adına çıkmadım. Kendi davam için çıktım ama zaman içerisinde baktım ki, benim gibi, belki basına çıkmıyor ama çok haksızlığa uğrayan insanlar var. Gerek eşcinsel olduğu için, gerek farklı konularda. Hep beraber mücadeleye devam. Bu dava, bu mücadele, diğer eşcinsel arkadaşlarımız için de devrim niteliği taşısın, emsal olsun. Bu dava kazanıldığı takdirde, çoğu eşcinsel arkadaşımızın hakkının bu kadar kolay gasp edilemeyeceğini düşünüyorum. Bu olay olduğu zaman bana iki tane telefon geldi, hiç unutmuyorum. Biri gey, biri lezbiyen. İkisi de spor hocası. İkisinin de diplomaları federasyonları tarafından verilmiyordu, eşcinsel oldukları için. Benim olay ortaya çıktıktan sonra, federasyonları her ikisine de diplomalarını vermiş. Beni aradılar, teşekkür ettiler.

Çok ilginç. Neden?
Olay büyümesin diye. Belki bunun gibi bir deli daha çıkar diye (gülüşmeler). Seviyeli, düzgün, samimi olduktan sonra herkesle her platformda konuşurum, desteğe hazırım.

Trabzon Rahip Santoro, Hrant Dink… cinayetlerle biliniyor. Tabii ki sadece bundan ibaret değil Trabzon, hiçbir yer homojen değil. Sen bu süreçleri yaşarken, eşcinsel olmak, hakem olmak, Trabzonlu olmak, bunlar üzerinden ulusal medyada biliniyor olmak… Bu anlamda o iki ayrı Trabzon’u nasıl yaşadın?
Belki 1980’li, 90’lı yıllarda olmuş olsaydı, çok sert tepkiler olurdu. Ama 2000’li yıllardan sonra Trabzon çok değişti, gelişti. Çok destek veren oldu. Zaten Trabzon’un yarısından çoğunu tanıyorum. Trabzon spor şehri. Spor demek, futbol demek. Hepsini tanıyorum. Sporcu, hoca, hakem arkadaşların çoğu telefonla olsun, falan, destek verdiler. Aradılar, gayet olumlu. Hakemlik haklarımın geri verilmesini destekliyorlar. “Böyle saçmalık olur mu, senin nasıl bir hakem olduğunu herkes biliyor” diyorlar. Tabii ki olumsuz tepkiler de oldu. 14 yıl hakemlik, 15-16 yıl radyoculuk yaptım. O zaman da eşcinseldim. Şimdi hakemlik yapamıyorsam, geçmişte yönettiğim bütün maçlar iptal olsun. 15-20 yıldır arkadaşlık yaptığım insan, eşcinsel olduğumu öğrendikten sonra benimle görüşmüyor. Ben o yıllarda da eşcinseldim, ne değişti? Benimle görülmekten korkan insanlar var. Hatta eşcinseller var, çok üzücü. “Biz seninle görülürsek eşcinsel olduğumuzu anlarlar”. Senin alnında eşcinsel mi yazıyor? Trabzon’daki görüştüğüm çoğu arkadaşım heteroseksüel. Ben onlara diyorum, “sizin hakkınızda da eşcinsel demesinler” diye. “Millet ne derse desin” diyorlar. Eşcinsel bir arkadaşım vardı, aynı zaman hıristiyandı. Bunu çoğu biliyordu ve tepki gösteriyorlardı, genç nesilden bazıları. Perşembe akşamları Kurtlar Vadisini izleyip, Cuma günü kendisini Polat Alemdar sanan arkadaşlar… Tepki gösteriyorlardı. Bana “hocam, sen niye onla geziyorsun, sana yakışıyor mu” diyorlardı. “Ne demek yani, o insan değil mi” diyordum, “bunu söylediğin için ben senle gezmem” diyordum. Onu dövmekten falan bahsediyorlardı. “Ona zarar verirseniz, beni karşınızda bulursunuz” diyordum, cesaret edemiyorlardı tabi. Böyleleri de vardı yani.

Peki ya bu “ibne hakem” meselesi? Sahada hakemin otoritesi geçerli. Seyirciler, hakeme kızınca, kararından hoşnut olmayınca aşağılamak için “ibne hakem” diye bağırıyorlar. Ve sen demiş oldun ki “nolmuş, ibneyim ve hakemim”…
Bir anımı anlatayım. Maç yönetiyorum bir gün. Seyirci ilk yarı boyunca verdiğim kararları protesto için “ibne hakem, ibne hakem” diye tezahürat yapıyor. Tabii gülüp geçiyorum. Devre arası oldu. Normalde soyunma odasına gitmem lazım. Ben tribünlere gittim. Dedim ki, “arkadaşlar, bir saniye”… Tribüne diyorum. Durdular, “buyrun hocam”… Dedim ki, “hacı hacıyı Mekkede, hoca hocayı tekkede, ibne ibneyi dakkada tanırmış”. “Hocam” dediler “haklısın”, alkışladılar. Şimdi insanlar soruyor, tekrar maçlara başlarsan, hakemlik yaparsan, tezahürat yapacaklar, falan. Tezahürat yapsınlar, çok önemli değil. Ben işimi yapayım, önemli değil.

Türkiye’deki futbol seyircisi için senin eşcinsel hakem olarak ortaya çıkman değişik bir etki yaratmıştır insanlar üzerinde. Bununla ilgili tepkiler aldın mı?
Neden futbol yaptın da, sanat filan gibi başka şeyler yapmadın, diye tepkiler aldım. Sanatçıların hepsi eşcinsel mi? Futbol camiasında eşcinsel yok mu? TBMM’de eşcinsel yok mu? Var. İnsanın olduğu her yerde eşcinseller de var. Neyi saklıyoruz, neyi gizliyoruz? İşte futbol erkek spordur, sert oynanır, falan. Ben de oynadım futbol, sakatlandığım için hakemliğe başladım. Her hafta halı sahada maç yaparım. Buyursunlar, hodri meydan, maç yapalım, bakalım kim yeniyor. Seyirciler arasında eşcinsel yok mu? Bu tezahüratlar çok önemli değil. Şu an hakemliğe dönsem, maç yönetsem, o beni motive ediyor, hayata bağlıyor, zevk alıyorum. Küfürler için de, kötü söz sahibine aittir, diyorum. Ben işimi yaptıktan sonra, vicdanım rahat olduktan sonra gerisi çok önemli değil. Her konu gibi futbolda da, ne kadar adaletli yaklaşırsanız yaklaşın, bir taraf çıkıp rahatsız olacaktır. Ben işimi yapıyorum ya. Yani heteroseksüel bir insan cinsel hayatını işine yansıtıyor mu? Ben niye yansıtayım?

Tüm bu sürecin sonunda şimdi mahkeme açtın. Konusu nedir, dava nasıl gidiyor?
22 Şubat’ta ilk duruşmamız yapıldı. Futbol Federasyonuna tazminat davası açtık. Özel hayatımın basına deşifre edilmesi ve hakemlik haklarımın elimden alınmış olması konularında dava açtık. 31 Mayıs’ta Sarıyer Adliyesi’nde yanlış hatırlamıyorsam 10:40’da ikinci duruşma olacak.

LGBT bireylerin, örgütlerin destek için orada olması gerekli…

Beklerim tabii yani. Sadece eşcinseller değil, aileler, heteroseksüeller de gelmeli. Bu duruşmanın çok büyük ses getirmesi gerekiyor, eşcinseller adına. Herkes insandır, bu ülkede ve dünyada insanca yaşamalıdır. Ben açıkçası yaşayamıyorum… Şu an Türkiye’de yaşayamıyorum. Muhtaç duruma düşmek o kadar koyuyor ki insana. Arkadaşlarının evinde yaşıyorsun, sığıntı gibi. Çok zor. Az olsun, öz olsun, benim olsun, işim olsun istiyorum, ama yok. Türkiye’de insanlar siyasetçiler gibi, söze sıra gelince mangalda kül bırakmıyorlar, ama icraata gelince sıfır.

(1)TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU
MERKEZ HAKEM KURULU Hakemliğe Giriş Unvan ve Klasmanlara Ayrılma ile Vize Yenileme Kural, Prensip ve Yöntemleri (2009) İç Talimatı http://www.tff.org.tr/Resources/TFF/Documents/02010DK/TFF/talimatlar/Hakemlige-giris.pdf


Etiketler: yaşam, spor
İstihdam