12/07/2007 | Yazar: Kaos GL

“Bilge Karasu, ‘Gece’ romanıyla, Uluslararası Pegasus Roman Ödülü'nü kazandıktan sonra kitap İngilizceye çevrildi.

Bilge Karasu, ‘Gece’ romanıyla, Uluslararası Pegasus Roman Ödülü'nü kazandıktan sonra kitap İngilizceye çevrildi. Bilge Karasu da Amerika'da ve İngiltere'de çeşitli üniversitelerde konuşmalar yaptı, konferanslar verdi. Yalnız kendi yazarlığını değil, Türk edebiyatı üzerine de soruları cevaplandırdı.” İhsan Yılmaz’ın 1991 senesinde Bilge Karasu’yla yaptığı söyleşi.

Romancı ve hikayeci Bilge Karasu, ‘Gece’ romanıyla, Uluslararası Pegasus Roman Ödülü'nü kazandıktan sonra kitap İngilizceye çevrildi. Bilge Karasu da Amerika'da ve İngiltere'de çeşitli üniversitelerde konuşmalar yaptı, konferanslar verdi. Yalnız kendi yazarlığını değil, Türk edebiyatı üzerine de soruları cevaplandırdı.

Bilge Karasu ile gezi dönüşü bir konuşma yaptık.

Türk edebiyatı yurtdışında ne oranda tanınıyor?

Bir dilin, bir kültürün ürettiği yazının, başka bir dili konuşan, başka bir kültür içinde yaşayan kimselerce 'tanınması' hem -en az- iki düzeyde, hem de -en az- iki aşamada gerçekleşebilecek bir şeydir.

Bir yabancı 'yazın uzmanı'nın yetişme koşulları, 'yerli yazın uzmanı'nın yetişme koşullarını epey andırır. Ama uzmanlık söz konusu değilse bir yabancı yazının 'tanınması' oldukça belirsiz bir iştir. Gene hiç bilinmeyenden azıcık bilinir gibi olana, oradan da gitgide genişleyebilecek bir 'bilme' evresine giden yol yaşanacaktır. Ancak ne bir (ya da birkaç) kitap yeter, ne bir (ya da birkaç) yazar... Çevrilen kitapların seçimi, başlangıç döneminde, tanınmayı az çok belirleyebilir.

*YABANCI GÖZÜYLE...

Tanınması nasıl sağlanabilir?

Türk yazım geçmişiyle, şimdisiyle tanınacaksa, yani düpedüz tanınacaksa, onu oluşturan metinlerin, yazarların birçoğu ile tanınır. Uzun bir süre gerektirir bu. Ama yabancı okurun önce ilgi duyması ge-rek. Tanınacak yazında yalnız bildik öğeleri aramak ne kadar sakat bir tutumsa, yalnız aykırı öğeleri aramak da bir o kadar sakat bir tutumdur. Birini, bizim dilediğimiz yanlarıyla tanımaya kalkışırsak yanılırız, bilinen bir şeydir bu. Bir yazın, neler getirmişse, neler getiriyorsa, o haliyle tanımağa çalışmalıyız. Beğenmek beğenmemek, pek ayrı bir iştir. Ama beğenip beğenmemek için de tanıma zahmetine katlanmamız gerek. Buna karşılık, bizi tanımağa çalışanın, bize bizim gözümüzle değil, kendi gözüyle baktığını da hiçbir zaman unutmamalıyız.

Türk basınında çıkan bir habere göre, Batılı eleştirmenlerce Türkiye'nin Kafka'sı olarak değerlendirildiniz. Ne düşünüyorsunuz?

Türkiye'nin Kafka'sı' olunmaz. Bana sorarsanız Türkiye'nin Bilge Karasu'su olmak daha ilginç. Ama bana sorulmuyor tabii... Bilinmeyen bir kişide bilinen bir kişiyle benzerlikler bularak, o kişiyi bilinmeyenin karanlığından çekip çıkarabilmek, tanır olmağa başlamak, doğal bir davranış. Sonraları 'bu benzerliği de nereden çıkardık?' dense bile, başta böyle oluyor. Önemli olan, bu ilk benzetmeden sonra Bilge Karasu'nun kendine özgü bir yanı olup olmadığını anlamağa çalışmak, yani benzerliği değil, aykırılığı aramak...

Daha önemli saydığım bir aksaklık var bu benzetmelerde: Pek çoğu, geçmişte kalmış bir okumadan arta kalmış genel bir izlenime dayanıyor. Oysa hep biliriz, genel 'hava' güvenilir bir dayanak olamıyor. İrdelemenin titizlikle yapılması durumunda varacağımız kararlar çok daha sağlam olabilir.

Gece'nin yavaş yavaş gelip her yeri karanlığa boğmasından sonra bu karanlığın içinde yaşayabilirmiş gibi görünen tek şeyin dil olacağını söylüyorsunuz. Dili tek umut ışığı olarak mı görüyorsunuz?

Baygın yatmıyorsanız, ölü değilseniz, ya da acıyla kıvranmanın dayanılmaz bir noktasında değilseniz, dil, içinizden çıkamıyor bile olsa, içinizde işlemektedir. İşitecek tek bir kulak varsa, sizinki değilse o kulak, büyük olasılıkla bir dil daha işleyebilir. Karanlığı kudurtmağa yeter bu!

Kaynak: Hürriyet, 1991


*Konuyla ilgili haberler:

[[Bilge’ler ölür...]] - Selim İleri

[[Bilge Karasu için…]] - Semih Gümüş

[[Bir söz büyücüsü]]

[[Kediler ve kitaplar: Bilge Karasu]]

[[On bir yıldır "göçmüş kediler"inin yanında]] - Ülkü Tamer

[[Her şeyi olan adam ve balık]] - Ali Poyrazoğlu

[[Ne kedisiz ne korkusuz]] – Nurdan Gürbilek

[[Karasu, kediler, geçmiş zaman]] – Kürşat Başar

[[Bilge Karasu’ya İmzalı Kitaplar]] - Ali Görkem Userin

[[Anısına: Bilge Karasu]]

Etiketler: kültür sanat
nefret