20/04/2010 | Yazar: Özgür Akın Oto
Eşcinsel olduğu için, öz babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız, Amerika Psikiyatri Kurumu’nun 1973’te yayınlandığı “Akıl Hastalıkları Teşhis ve İst
Eşcinsel olduğu için, öz babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız, Amerika Psikiyatri Kurumu’nun 1973’te yayınlandığı “Akıl Hastalıkları Teşhis ve İstatistikleri Kılavuzu”nu okuduktan sonra hasta olmadığına hükmedip eşcinselliği tercih etmiş olabilir mi? Hatta belki de 1993’te Dünya Sağlık Örgütü’nün eşcinselliği “Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırması”ndan çıkarmış olduğundan bile haberdardı. Oysa ömrü vefa etseydi de Hilal Kaplan’ın 03.04. 2010 tarihli Taraf gazetesindeki “İslam ve Eşcinsellik Meselesi” adlı makalesini okuyabilseydi. Kimsenin bilmediği o müthiş sırrı öğrenebilecek, belki de bu bilgi sayesinde o “amansız illetten” uzak kalacak ve şimdi hayatta olacaktı. Hilal Kaplan sayesinde dişi sivrisineklerden tutun da maymunlara varıncaya kadar birçok canlı türünde, hatta antik çağdan günümüze kadar hemen tüm insan topluluklarında gözlenebilen eşcinselliğin, toplum düzenine ve kapitalizmin salahiyetine aslında o kadar da zarar vermediğine karar veren yukarda adı geçen bu bilimsel heyetlerin, kapitalistlerden ve eşcinsel doktorlardan ibaret kurumlar olduğunu öğrenmiş olduk. Sağolsun şu saat itibarıyla ideolojik aidiyetimden ötürü kötü yollara sapma tehlikesi taşımıyorum. Ancak Ahmet Yıldız’ın bunları okuyup bu kritik bilgiyle “ıslah olması” için şu an yaşıyor olması da yetmeyecekti muhtemelen. “Müslüman” ve en azından “antikapitalist” olmakla birlikte aynı zamanda psikiyatri, psikoloji gibi seküler bilim dallarına dayanak olan bilginin “neşet ettiği bilgi ve iktidar ilişkilerini de mutlaka sorguluyor olması” da gerekecekti. Yoksa bu makaleyi okuyup omuzlarını silkebilir ve Hilal hanımın tüm çabalarını boşa çıkartabilirdi.
Peki aşk nerede?
Kaplan’ın aynasında Ahmet Yıldız, hasta değil. Günahkâr ve sapkın bir mazlumdur. Hilal Kaplan, onun öldürülmesine, diğer eşcinsellerin karakollarda işkence görmesine, fuhuş yapmak zorunda kalmalarına çok üzülmektedir. Ama ne çare ki, Hilal Kaplan’ın Müslümanlık anlayışına göre eşcinsellik günah, eşcinseller sapkındır. Yazısında, anladığı İslam’ın eşcinselliği yasaklama mantığını şöyle açıklıyor. Eşcinsel ilişkiler, nikâhsız yaşandığı için zinadır. Eşcinselliğin meşrulaşması toplumda zinaya bir eğilim yaratmakta, dolayısıyla eşcinselliği savunmak da bir günahı savunmak, açıkça Allah’a isyan etmek anlamına gelmektedir. Kaplan’ın eşcinsellik tanımı ise teoloji literatürüne atıflıdır. Atıfta bulunulan madde “livata” ve “sihâk”tır. Yani cinsel ilişkidir. Peki ya aşk nerededir? Eşcinsel aşk günah mıdır, eşcinsel âşıklar sapık mıdır? Bana bu soruları sorduran ve dinlediğim sevda türkülerinden, izlediğim melodramlardan, sevgilimin kulağıma fısıldadığı aşk şiirlerinden bana kalan şu bilgi: Seks aşka içkinken, aşk sekse aşkındır!
Hilal Kaplan, eşcinsel hakları için mücadele etmeyi itikadı gereğince başörtüsünü çıkarmakla eşdeğer görüyor. Ancak bununla yetinmeyip “her türlü kötülüğü dert etmeye çalışan bir Müslüman olarak eşcinsellerin vatandaşlık hakkı diye talep ettiği ve eşcinselliğin meşruiyet kazanmasına sebep olacak her türlü girişime” de karşı olduğunu beyan ediyor. Ardından da şu cümleyi ekleyiveriyor: “Ancak yine bu sebeple bir insanın sırf eşcinsel olduğu için malına, canına ve namusuna da halel gelmesine de karşıyım.” Lisede vatandaşlık okumuş biri olarak, vatandaşlık haklarını halen hatırlıyorum. Eğitim hakkı, sağlık hakkı, barınma hakkı, can güvenliği, yasalar karşısında eşit muamele görme hakkı, emeklilik hakkı, seçme ve seçilme hakkı. Benim aklıma bir çırpıda gelen “kötülük tohumları” bunlar. Kaplan’ın bir satırla tanımladığı ve üzerinden geçiverdiği hak taleplerine karşı çıkmak ile bu insanların canlarının, namuslarının ve mallarının hamiliğine soyunmak arasında, lise yıllarında temel mantık dersi almış olmama rağmen, herhangi bir neden-sonuç ilişkisi kuramadım. Bu haklardan hangisine karşıdır Kaplan? Yazısını defalarca okudum, bulamadım.
Yazarımız bugüne kadar hangi eşcinsel hak talebinin bunların dışında olduğunu görmüştür de eşcinsellere yönelik böyle bir destek sunmasını itikadına ters buluyor? Eşcinseller ne Kaplan’ın ne de herhangi bir Müslümanın eşcinsel olmasını istiyor. Daha doğrusu ne olduğunu önemsemiyor. Çünkü eşcinselliğin istenilen, seçilen bir şey değil olunan ya da içine doğulan bir hal olduğunu biliyorlar. Mücadeleleri eşcinselliğin yaygınlaşması için değil, varolma hakkı içindir. Bu insanlar dayak yemek, fuhuş yapmak, hor görülmek istemiyor, onurlu ve güvenli bir yaşam talep ediyor. Kemalist karşı-hegemonya mücadelesinin sınırları bu talebi karşılayamayabilir ama Kaplan yalnızca anti-Kemalist mi? İtikadına vicdan sızmamış mı? Yoksa Hrant’ın cenazesinde “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüyenlerin Ermeni olduğunu mu düşünüyor?
ÖZGÜR AKIN OTO: Hekim
*Arkadaş Z. Özger; Merhaba Canım
Peki aşk nerede?
Kaplan’ın aynasında Ahmet Yıldız, hasta değil. Günahkâr ve sapkın bir mazlumdur. Hilal Kaplan, onun öldürülmesine, diğer eşcinsellerin karakollarda işkence görmesine, fuhuş yapmak zorunda kalmalarına çok üzülmektedir. Ama ne çare ki, Hilal Kaplan’ın Müslümanlık anlayışına göre eşcinsellik günah, eşcinseller sapkındır. Yazısında, anladığı İslam’ın eşcinselliği yasaklama mantığını şöyle açıklıyor. Eşcinsel ilişkiler, nikâhsız yaşandığı için zinadır. Eşcinselliğin meşrulaşması toplumda zinaya bir eğilim yaratmakta, dolayısıyla eşcinselliği savunmak da bir günahı savunmak, açıkça Allah’a isyan etmek anlamına gelmektedir. Kaplan’ın eşcinsellik tanımı ise teoloji literatürüne atıflıdır. Atıfta bulunulan madde “livata” ve “sihâk”tır. Yani cinsel ilişkidir. Peki ya aşk nerededir? Eşcinsel aşk günah mıdır, eşcinsel âşıklar sapık mıdır? Bana bu soruları sorduran ve dinlediğim sevda türkülerinden, izlediğim melodramlardan, sevgilimin kulağıma fısıldadığı aşk şiirlerinden bana kalan şu bilgi: Seks aşka içkinken, aşk sekse aşkındır!
Hilal Kaplan, eşcinsel hakları için mücadele etmeyi itikadı gereğince başörtüsünü çıkarmakla eşdeğer görüyor. Ancak bununla yetinmeyip “her türlü kötülüğü dert etmeye çalışan bir Müslüman olarak eşcinsellerin vatandaşlık hakkı diye talep ettiği ve eşcinselliğin meşruiyet kazanmasına sebep olacak her türlü girişime” de karşı olduğunu beyan ediyor. Ardından da şu cümleyi ekleyiveriyor: “Ancak yine bu sebeple bir insanın sırf eşcinsel olduğu için malına, canına ve namusuna da halel gelmesine de karşıyım.” Lisede vatandaşlık okumuş biri olarak, vatandaşlık haklarını halen hatırlıyorum. Eğitim hakkı, sağlık hakkı, barınma hakkı, can güvenliği, yasalar karşısında eşit muamele görme hakkı, emeklilik hakkı, seçme ve seçilme hakkı. Benim aklıma bir çırpıda gelen “kötülük tohumları” bunlar. Kaplan’ın bir satırla tanımladığı ve üzerinden geçiverdiği hak taleplerine karşı çıkmak ile bu insanların canlarının, namuslarının ve mallarının hamiliğine soyunmak arasında, lise yıllarında temel mantık dersi almış olmama rağmen, herhangi bir neden-sonuç ilişkisi kuramadım. Bu haklardan hangisine karşıdır Kaplan? Yazısını defalarca okudum, bulamadım.
Yazarımız bugüne kadar hangi eşcinsel hak talebinin bunların dışında olduğunu görmüştür de eşcinsellere yönelik böyle bir destek sunmasını itikadına ters buluyor? Eşcinseller ne Kaplan’ın ne de herhangi bir Müslümanın eşcinsel olmasını istiyor. Daha doğrusu ne olduğunu önemsemiyor. Çünkü eşcinselliğin istenilen, seçilen bir şey değil olunan ya da içine doğulan bir hal olduğunu biliyorlar. Mücadeleleri eşcinselliğin yaygınlaşması için değil, varolma hakkı içindir. Bu insanlar dayak yemek, fuhuş yapmak, hor görülmek istemiyor, onurlu ve güvenli bir yaşam talep ediyor. Kemalist karşı-hegemonya mücadelesinin sınırları bu talebi karşılayamayabilir ama Kaplan yalnızca anti-Kemalist mi? İtikadına vicdan sızmamış mı? Yoksa Hrant’ın cenazesinde “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüyenlerin Ermeni olduğunu mu düşünüyor?
ÖZGÜR AKIN OTO: Hekim
*Arkadaş Z. Özger; Merhaba Canım
Etiketler: insan hakları