29/02/2016 | Yazar: Umut Güner

‘Türkiyeli LGBTİ’lere vermediğiniz/veremediğiniz desteği mültecilere mi veriyorsunuz’ sorusunun kendisi, vatandaşlık üzerinden tanımlanan bir milliyetçilik barındırıyor.

Kaos GL’nin ikinci mekanı Selanik Caddesi’ndeki Kültür Merkezi’ne 2001 yılında, iki İranlı mülteci gelirdi. Gönüllülerimizden biri onlara Türkçe öğretmeye çalışıyordu. Mültecilerden biri Güvenpark’ta tanıştığı biri tarafından gasp ve cinsel saldırıya uğramıştı. “O dönem ne yapabiliriz” diye sorduğumuzda, “laki asla” yanıtını almıştık. Polis asla idi, çünkü Türkiye’den bir an önce gitmek istiyorlardı, polis üzerinden bir adli sürecin Türkiye’de kalışlarını uzatacaklarını düşünüyorlardı. Aynı zamanda polis asla diyorlardı çünkü Türkiyeli eşcinsellerin polisle imtihanının hiç de ibneler lehine sonuçlanmadığını biliyorlardı. Bu arada “laki asla” dediklerini fark edince, sevgili Nadir’imizin Türkçe diye lubunca öğretmeye çalıştığını fark ettiğimizi de eklememiz lazım.

Yukarıda bahsettiğim olay 2001 yılında gerçekleşti. Sonrasında tek tük mültecilere destek olmak çalıştık. Ancak destek olma çabamız biraz “örgütlü bir destekten” çok, “lubunya dayanışması” şeklinde gerçekleşti. Bu arada bu olay sonrasında “mülteci olmak”, “mücadele etmeye devam etmek” tartışmalarını da Kaos GL Kültür Merkezi’nde yapmaya çalıştık. LGBTİ mültecilere, Türkiyeli LGBTİ’lerden farklı bir uygulamanın, destek verip vermemenin ne anlama geleceğini tartışmaya çalıştık. O dönemde BMMYK’dan Bülent Peker ve Hacettepe Sosyal Hizmet Bölümü’nden Sema Buz ile mültecilik sorununu anlamaya çalıştığımız toplantılar, seminerler 2003-2004 yıllarında devam etti.

2005 yılında dernekleşmeyle birlikte, özellikle dernekleşme öncesinde 2004 yılında yaptığımız Kaos GL Kurultayı’nda mültecilik alanı bir çalışma alanı olarak tanımlamışla birlikte biz de mültecilik alanında çalışan uluslararası kurum, STK, akademisyen ne varsa kapılarını çaldık. Aynı süreçte daha fazla LGBT mülteci Kaos GL’nin kapısını çalıyordu. Şu dönem Denizli LGBTİ mülteciler için ne kadar “iyi bir şehirse” o dönemde Kayseri’nin aynı işlevi yüklendiğini fark ediyorduk da fark etmemiz bizi şaşırtıyordu. Nasıl olur da muhafazakar bir kent eşcinsel, biseksüel ve trans mülteciler için “kötünün iyisi” olurdu. 2006 yılında, BMMYK’dan sadece uydu kentlere gidip LGBTİ mültecilerin yaşadıkları sorunları tespit etmeye dönük küçük bir destek aldık. ASAM’ın Kayseri ofisini ayarladık ve LGBTİ mültecilerle görüşmek için Kayseri’ye gittik. Kayseri’de iki gün kaldık. İsmail Alacaoğlu, Bawer Çakır, Semih Varol ve ben yaptık görüşmeleri. Sanırım ilk ziyaretimizde toplamda ilk 45 ikinci gün 30’a yakın mülteci ile görüştük. İlk gün görüştüğümüz bütün mültecileri ben evimize davet ettim: “Kayseri’de sıkıldığında bir hafta sonu atla gel, beraber Ankara’da gezeriz, kafa dağıtırız” diye. Sonra öğrendim ki, LGBT mülteciler öyle canları her sıkıldığında atlayıp başka bir şehre gidemiyorlar. Ha bir de hepsinin canı bir hafta sonu sıkılsa ve Ankara’ya gelse benim halim ne olur. Bu ziyaret sırasında LGBTİ mültecilerin temel ihtiyaçlarını da aldığımız harcırahlardan karşılamaya çalıştık.

               LGBTİ mülteciler Kaos GL'nin düzenlediği homofobi karşıtı yürüyüşte

Bu ziyaret sonrasında, LGBTİ mülteciler için ilk kez kıyafet topladık Lambdaistanbul ve Kaos GL seferberliğinde. Kıyafetler Kayseri’ye gönderildi. Sadece LGBTİ mülteciler değil bütün mültecilerin faydalanmaları sağlandı.

Her kadar bu görüşmelerden bahsederken “LGBTİ” mülteciler desem de görüştüğümüz mültecilerin çoğu gey erkeklerdi, birkaç tane trans mülteci ile görüşmüştük. Bu görüşme sırasında aynı zamanda mültecilerin hem yaşadıkları kentlerdeki sorunları analiz etmeye hem de BMMYK sürecinde yaşadıkları sorunları tespit etmeye çalıştık. BMMYK çalışanlarının önyargı ve mitler konusunda Türkiyeli yurdum insanından hiç de farklı olmadığını fazlaca tecrübe ettikten ve bunu raporlaştırdıktan sonra BMMYK çalışanlarına dönük 2008 yılında sanırım ilk kez bir eğitim gerçekleştirdik.

Bu arada 2006 yılında Pembe Hayat resmen kurulunca Pembe Hayat da kendini o yukarıda bahsettiğim tek tük mültecilerle uğraşırken buldu. Trans mülteciler için uydu kentlerde yaşamak daha zor olduğu için Ankara’ya gelmeleri ve Pembe Hayat’ın yönlendirmeleri ile Ankaralı transların trans mültecilere evlerini açmaları süreci başladı. Kaos GL’den doğru yönlendirdiğimiz, uydu kentte kendi istediği gibi giyinemeyen bir mülteci transı aynı günün akşamı “Beni baştan yarat programına katılmış gibi” bir değişim içinde akşam partide gördüğümü de hatırlıyorum. Epilasyonu bile tamamlanmıştı.

2006 yılında başlayan mülteci çalışmaları özellikle 2008-2009 yıllarında, Eskişehir, Kayseri, Isparta’yı kapsayacak şekilde ve senede iki kez uydu kent ziyaretleri yapacak şekilde genişledi. Daha sonra Derneğimizin Avukatı Hayriye Kara’nın Mülteci koordinatörü olarak istihdamı ile birlikte, uydu kent ziyaretleri düzenli bir hal almaya başladı. Hayriye senelerdir hem bu ziyaretleri hem de bu alandaki danışmanlık faaliyetimizi büyük bir özveriyle sürdürüyor. Mültecilerle yaptığımız görüşmeleri birebir BMMYK ve Yabancılar Şube üzerinden dosyalarını takip etmeye başladık ve özellikle kendi yerelinde yaşadıkları sorunlara müdahale etmeye başladık.

Mültecilik alanına genel olarak baktığımızda üç farklı yaklaşımda sivil toplum örgütlenmesi ile karşılaşıyoruz. Bu tespiti aslında ben değil alanın içinde olan herkes yapıyor. Hak temelli örgütlenmeler, hizmet temelli örgütlenmeler ve yardım temelli örgütlenmeler. Kaos GL olarak bu alanla nasıl ilişkileneceğimiz sorusunu kendimize sorduğumuzda bu sorunun yanında cevaplamamız gereken bir diğer soru da “biz şimdiye kadar hep işin özneleriyle birlikte hareket ettik, şimdi ne yapacağız?” oldu. LGBTİ mültecileri, mültecilik alanında yapacağımız savunuculuk ya da her hangi bir destek faaliyetinin planlanması aşamasına dahil etmemiz gerektiğini yoksa Kaos GL’nin örgütlenme pratiğinden uzaklaşacağımız fark ettik. Bunu fark etmemizle birlikte uydu kent ziyaretlerimiz aslında mültecilerin sorunlarını çözmeye çalışmanın yanında mültecilerle birlikte Kaos GL’nin mültecilik çalışmalarını planlama ziyaretlerine dönüştü. Ve doğal olarak Kaos GL kendini hak temelli mücadele eden sivil toplum örgütlerinin yanında konumlandırdı. Ancak şunu eklemek gerekir, BMMYK ile yaptığımız iyi niyet anlaşması bizi ne kadar sınırlandıracak sorusunu gündemimize aldığımızda tek tek mültecilerin yüksek yararına çözüm bulabileceğimiz noktada az da olsa sınırlandırmayı kabul edebileceğimizi, sorunu çözemeyeceğimiz aşamada ise bütün gemileri yakmayı kabul ederek sürece girdik. Mültecilerin herhangi bir kurumla yaşadığı sorunda aracı misyonu yüklenmek, o mültecinin dosyasını inanılmaz derecede hızlandıran bir süreci başlatabiliyor. Hak temelli yaklaşımla bunu yaptığınızda aynı hizmeti aynı koşullardaki bütün ihtiyacı olan mültecilere sunmaya gayret gösteriyorsunuz.

Mültecilik alanındaki temel tartışma da, 3 ayrı misyonu yüklenen STK’lar arasında dönüyor. Hak temelli STK’lar, yardım temelli STK’lar ve hizmet temelli STK’lar. Hizmet temelli sivil toplum örgütleri BMMYK ile doğrudan ilişkisi olan sivil toplum örgütleri yerelde daha fazla hizmet veriyorlar. Mültecilerle doğrudan birebir çalışıyor ve hangi mültecinin ne sorunu var, neye ihtiyaç duyuyor bilgisine sahipler ve bunu özellikle hem BMMYK hem de yardım temelli STK’lar hem de kamu ve yerel yönetim kaynaklarıyla çözmeye çalışıyorlar. Kaos GL hak temelli sivil toplum örgütleriyle bir arada mücadele etmeye çalışırken, Mülteci Koalisyonu üzerinden bu sivil toplum örgütleri bir araya geliyor. Özellikle LGBTİ mültecilerin alanda yaşadıkları sorunları çözmek için hizmet temelli STK’larla dayanışma içinde hareket ederken diğer yandan da BMMYK’da düzeyinde mültecilerin sorunlarını taleplerini ve ihtiyaçlarını telafi etmeye çalışıyorlar. Bu alanda üçüncü sivil toplum aktörü olarak belirlediğimiz yardım temelli sivil toplum örgütleriyle ile ilişkimiz ise neredeyse hiç yok. LGBTİ mültecilerin özellikle giysi konusunda ihtiyaçlarını karşılayabilen Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin Dilek İnce Giysi bankası dışında doğrudan LGBTİ mültecilere ayni destek veren bir yapı yok.

Kaos GL 2012-2014 yılları arasında Amerikan sivil toplum örgütü Hearthland Alliance ve IRQO ile birlikte LGBTİ mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik sosyal hizmet projesi yürüttü. Bu proje yürütürken şunu da deneyimleme şansımız oldu ki, LGBT mültecilerin ihtiyaçları ve sorunları hem birbirinden çok farklı hem de aynı zamanda bu sorunlar ve ihtiyaçlar arasında bir öncelik sıralaması yapmak neredeyse imkansız. Örneğin Isparta’da trans mültecinin hormon ihtiyacı ile Kayseri’deki gey mültecinin kirası arasında bir öncelik sırası yapmak mümkün değil. Bu arada eğer hak temelli bir mücadele yürüteceğim diyorsanız, Kayseri’deki gey mültecinin barınma sorunu hakkında da Isparta’daki trans mültecinin sağlık hizmetine erişiminin önündeki engellerden de haberdar olmanız gerekiyor. Yoksa hak temelli savunuculuğunuz sadece söylemsel düzeyde kalır.

“Türkiyeli LGBTİ’lere vermediğiniz/veremediğiniz desteği mültecilere mi veriyorsunuz” sorusunun kendisi, vatandaşlık üzerinden tanımlanan bir milliyetçilik barındırıyor. Öncelikli olarak Kaos GL Derneği olarak LGBTİ’lere vereceğimiz desteği vatandaşlık üzerinden tanımlamıyoruz. Bunun yanından vatandaşlık üzerinden değerlendirmemiz gereken bir durum varsa o da “vatandaşlık” ya da “mültecilik” statülerinin LGBTİ’lerin yaşamında nasıl farklılıklara yol açtığı. Bugün birçok yurttaşın faydalandığı hizmetlerden mültecilerin faydalanamadığını biliyoruz. Aynı zamanda şunu da biliyoruz. Trans olarak yaşamanın mümkün olmadığı şehirlerde trans mültecilerin yaşamaya zorlandığını, doğal olarak mültecilerin bazı haklara ve hizmetlere erişiminin önündeki engellerin yurttaşlardan farklı olduğunu bildiğimizde bu farklılığı en aza indirgemek için mücadele etmeliyiz. Halihazırda yabancılar ve göç kanunu coğrafi sınırları kaldırmadığı ve LGBTİ mültecileri tanımadığı müddetçe, mülteciler için Türkiye transit ülke olarak hayatlarının belirli bir aşamasında duracaklar. Doğal olarak biz de bu mültecilere destek olmaya ve LGBTİ mültecilerle dayanışmaya devam edeceğiz.


Etiketler: insan hakları, mülteci
nefret