18/09/2020 | Yazar: Umut Erdem

Bu yaratıcı ve güçlendirici değil son derece problematik, transfobik ve trans mizojinik bir anlatım.

Men Dakka Dukka/ Nemesisters üzerine kısa bir eleştiri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Görsel: Filmden

Men Dakka Dukka/ Nemesisters'ı geçen sene ilki gerçekleştirilen Yeldeğirmeni Kadın Yönetmenler Film Festivali'nde izledim. Kaos GL’de filme dair haberin "kişisel seçimler"e indirgenen problematik bakışa yer verilmeden yayımlandığını görünce hem bir seyirci olarak hem de bu konulara kafa yoran biri olarak yazmak istedim.

Bu yazıyı yazarken oyuncu olan transların cinsiyet kimliklerinden ötürü rol bulmakta zorlandıklarını ya da zaten neredeyse hiç bulamadıklarını, sürekli önlerine tek tip roller konduğunu, natrans olan bir karakteri canlandırması için asla trans bir oyuncunun düşünülmesinin tasavvur edilmediğini bilerek bu yazıyı kaleme aldığımın bilinmesini isterim. Eleştirim sektöre ve zihniyetedir, bunun açıkça görülmesini arzu ederim.

Men Dakka Dukka/ Nemesisters'a dönecek olursam, bir kere film dakikalarca süren bir tecavüz sahnesiyle başlıyor. Daha filmi ilk izlemeye başladığımda vücudumun nasıl eğrilip büküldüğünü hatırlıyorum, sahneye tepki olarak. Bir uyarı da konmamıştı film başlarken, en azından ben hatırlamıyorum. Bir hikâyede tecavüzün varlığını anlatma biçimi, önemlidir ve hikâyenin esin kaynağını yıllardır erkek şiddetine maruz bırakılmış Nevin Yıldırım'ın mücadelesinden aldığını söyleyen bir film için çok daha politik bir konumda.

Filmin sonunda yapılan Q & A'de filmin yapımcısına da sormuştum, zaten TV'deki dizilerde kadına yönelik erkek şiddetinin ayan beyan gösterilmesinden bıkmışken ve bundan son derece olumsuz etkileniyorken, politik olarak da bu görüntüler çok problemliyken ben neden bir kadın yönetmenler film festivalinde buna maruz kalıyorum? Verilen yanıt da yönetmenin bu konulara duyarlı olması ve zaten Nevin Yıldırım'ın yaşadığından etkilenip bu filmi yapmış olmasıydı. Peki bu bir cevap mıydı? Tabii ki hayır.

Filmde başka bir kadının, şiddet faili olan erkeğe tecavüz ederek onu cezalandırdığını izliyoruz sonra. Ve bu kadının trans olduğunun altı da filmde çiziliyor aslında. Peki neden trans bir kadın şiddet faili adamı tecavüz ederek cezalandırıyor? Bu soruma da net bir yanıt alamamıştım ama yanıt belliydi, bir kadın penisi olduğundan adamı cezalandırmak için biçilmiş kaftan olarak görülüyor. Bu yaratıcı ve güçlendirici değil son derece problematik, transfobik ve trans mizojinik bir anlatım. Üstelik tecavüzün bir "dayanışma aracı" olarak gösterilmesi de bir o kadar tartışmaya muhtaç olduğu gibi film boyunca tecavüz sahnelerine maruz kalmak da bir seyirci olarak ayrı sıkıntılıydı.

Filmlerden beklentim gerçek hayat düzlemine tamamen uygun olması değil. Film sonuçta intikam çağrısı yapmış olmuyor, intikam işlenedebilir gayet ama nasıl işlendiği önemli ve buradan kadın dayanışması çıkarmak filmin kendi meziyeti olurdu. Ama film ne yazık ki bunu çıkaramıyor aksine cinsel şiddetin pornografikleştirildiğini, tecavüzün pornografik bir araç olarak sunulduğunu izliyoruz ve maalesef kadına yönelik erkek şiddetine karşı transfobiden güç alarak söz söyleme cüretine girişiliyor. Planlanmış tecavüzle bir kadının kendisine yıllardır şiddet uygulayan bir erkeği öldürmek zorunda kalmasını aynı bağlamda değerlendirmemiz bekleniyor. Bütün bunlar "kişisel bir rahatsızlık"tan daha öte, çok büyük bir problem.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: kültür sanat
nefret