04/01/2011 | Yazar:

Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim bölümünde bir öğrenci, ödev olarak “porno” çekmek istediğini söylemiş, diğer ödevlerde olduğu

Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim bölümünde bir öğrenci, ödev olarak “porno” çekmek istediğini söylemiş, diğer ödevlerde olduğu gibi sorumlu hocasına “neden” yaptığını açıklarken “akademik özgürlüğü test etmek istedim” demiş kısaca. Sonuç, bir öğretim üyesi ve iki öğretim görevlisi üniversiteden atıldı. Bölümde eğitime ara verildiği duyuruldu.
 
Bazen, insan kendi yapmayacağı ve yapmayı dahi düşünmediği olaylar hakkında önyargılara sahip olur. Yani şahsen benim, elimde bin bir çeşit ekipman sahne vs. olsa kalkıp da bir porno ödevi yapayım demezdim. Niye mi? Belki aklımda daha öncelikli içimi acıtan meselelerle ilgili çarpıcı belgesel filmler vs. yapmak gelirdi. Ne bileyim paranın iktidarını deşifre etmek isterim, Kürt sorununa, Alevi sorununa kısacası ayrımcılığa uğrayan dezavantajlı insanlarla ilgili projeler gelir aklıma. Aynı şeyleri düşünen arkadaşlar için benimkisi “sıradan”dır, çoğunlukla karşı ise bence “gerekli” olandır. Vazife hissederim üzerime. Belki de birkaç ödev sonra aklıma pornografi projesi gelirdi ne bileyim. Bilinmez ya. Dediğim gibi önceliği sanırım Türkiye’nin ivedi problemlerine verirdim. Ama bu “benim” yani, herkes keşke “insanın yaşam hakkın” meselesine yoğunlaşsa diye de içimden geçirmez değildim. Lakin herkes aynı perspektiften bakmak zorunda değil ya şu koca hayata, herkesin öncelikleri farklı oluyor. Ya da aynı zaman diliminde aynı üretimleri düşünmek zorunda değil. Ama bu mesele büyüyünce, üniversitedeki o bölüm kapatılıp, bölümde görevli akademisyenler okuldan sorgusuz sualsiz atılınca, bir mesele daha çıktı gün yüzüne.
 
Pornografi meselesi koca bir mesele, koca bir kapital. Milyon dolarlar dönüyor. Ya da popüler kültür cinselliği istediği şekilde önümüze koyup pazarlıyor, bunlar ayrı eleştiri konusu ayrı politik tartışmalar. Kısaca dersek, “porne” yunanca fahişe demek, “graphein” de yazıntı. Yani en kaba hali karşıma argüman olarak çıkmasın diye belirtip geçmek istedim, kısacası fahişelerle ilgi yazı, çizim, görsel her türlü materyale porno denmiş. Ama bu kaba halinden öte pornografi; cinsel uyarılmayı sağlayan video filmler, yazılar, çizimlerdir. Hayatımızın da gerçeğidir hani. Kem küm etmeye hacet yoktur. Pornonun amacı, kişiyi cinsel olarak uyarmak, aseksüel değilsek cinsel olarak uyarılmayı da severiz. Herkes farklı uyarılır amenna. Kimisi porno izlemez, TV’de ki erotik sahnelerden uyarılır, kimisi sokaktaki erotizmden, kimisi başka başka bir şeyden. Kimisi pornonun softundan, ötekisi hardından. Demem şu ki, salt porno dediğimiz şey bildiğimiz porno, o kadar mevzu bahis edilecek bir mesele değil yani.
 
Az buçuk çizim yeteneğim vardır benim, iki dakikada küçük çizimlerle bir porno çizimler de yapabilirim. İşte bu olayı duyduğumda aklıma hemen küçüklüğüm geldi, çizim yeteneğim vardı, elime kalemi alıp erotik çizimler yaptığım ve kendi ürettiklerimle eğlenir ve bir haz aracına dönüştürüyordum. O zamanlar beni mutlu eden bir olaydı, amatördü, renksizdi, bazen vücut oranları ve kıvrımları bozuktu ama hayalimin somut haliydi. Kısa mutluluklarımdı, ama gizli gizli çizerdim. Sonra yırtıp atardım.
 
Öğrenci arkadaşımız demiş ya, “‘porno’ çekeceğim ve ‘üniversite’nin özgürlüğünü sınayacağım.” ‘Üniversite’deki demokrasi ve özgürlüğü sınayacak o kadar alan var ki, mevcut üniversite ve onları yöneten YÖK’ün demokrasi ve özgürlük sınavından geçmesi söz konusu değil. Makro ölçekte bu porno meselesi ile de, üniversitenin özgürlüğünü pek de sınamış olduğumuz yok. Yöntem her ne kadar, popülist gelse de, yani Tempo dergisine verilen röportajlar ve akabinde medya’da haberin veriliş şekli, öğrenci arkadaşımızın özgürlüğü porno filme sıkıştırır tarzda söylemleri olsa da; durum genel ahlak ve ön yargıların sorunsallaştırılması bakımından bir önem arz ediyor. Adına her ne kadar toplumu irrite ettiği bilinen naralarla, “porno porno” diye bağırıp ön yargılarımızla içimizdeki nefreti körüklemeye çalışsalar da, mesele basit: “cinsel olarak uyarılmamızı sağlayan bir görsel materyalin çekilmesi yasak”. Niye yasak? Cevap verecek olsalar, yine Türk aile yapısından girer, genel ahlak anlayışımızın kaldırmadığından çıkarlar. Yani illegal olunca içinde milyon dolarlar dönünce mi çekilebilirliği var bu materyallerin? Sormak lazım.
 
Ya da benim bu tür video filmleri, kapital olmalarının dışında değerlendirmem politik olarak ancak şu şekilde olur, kadın bedeni üzerinden erkeğe ve erkekliğe bir hizmet var mı yok mu? Beden pazarlaması ve metalaştırılması var mı yok mu? İlerisi yok.
 
Üniversite’nin özgürlüğünü değerlendirme meselesinde derdim, Parasız eğitim? Anadilde eğitim? Üniversitelerde polis ablukası? Özgür düşünce ortamı? Üniversitenin özerkliği? diye sıralanır gider. Porno meselesi uzaklardan bir sedaydı, belki aklıma bile gelmezdi. Ama işte gündeme oturdu. İşte bu noktada, söylem üretirken üniversitedeki özgürlüğü pornoyu indirgememek, pornoya dair ön yargıları kırmak ve bu süreçte öğretim üyelerinin yanında durmak gerekli.
Bazen hayatta sizin derdiniz olmayan bir mesele gün gelir, karşınıza bir mesele diye çıkar. Yani benim pornografi meselem, küçüklüğümdeki çizimlerde kalmıştı en son. Bir daha da üretesim gelmedi, daha politik mevzulara yöneldim günbegün, Kürt sorunu, alevi meselesi, kadın meselesi vs. En büyük şemsiye olarak da paranın iktidarı ile olan tartışmasız meselem. Ama gün geldi çattı, pornografi meselesi de politik bir problem haline döndü. Dönmesi lazımmış demek ki.
 
Sonuç olarak, basına kendisini ve işini takdim edişini her ne kadar sorunlu bulsam da, bu radikal çıkışından dolayı öğrenci arkadaş bir tartışma açmış bulundu. Radikalizm dediğimiz kavramını marjinallikle karşılaştırılmaması için söylüyorum. Radikalizm sübjektif bir aşırılık olsa da, sosyal değişimler için politik bir duruştur. Bazen gereklidir. Yapılması gerekir. Kişi ve kişilerden bağımsız olarak, yapılan durumdan yani “cinsel olarak uyarılmamızı sağlayan” sıradan bir filmden dolayı akademisyenlerin okuldan atılması ve o bölümün kapatılması protesto edilmelidir. Bu olayların sadece bizlere gösterdiği şu dur ki, “Özgür, Bilimsel, Demokratik, Özerk” bir üniversite ihtiyacı artmaktadır. Meseleye buradan bakmak gerekli. Belki de radikal bir bakışla, ama meselenin özünden uzaklaşmadan. Mesele salt porno meselesi değil, yoksa “bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla” der işin içinden çıkardık.
 


Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam