07/12/2009 | Yazar: Leman Şirana

1 Aralık Dünya AIDS Günü'nde Pozitif Yaşam Derneği'nin eylemindeki Mehter ve Onuncu Yıl marşları fiyaskosundan sonra kendilerine yolladığım maili, dilemelerinin gerektiğini düş&uum

1 Aralık Dünya AIDS Günü'nde Pozitif Yaşam Derneği'nin eylemindeki Mehter ve Onuncu Yıl marşları fiyaskosundan sonra kendilerine yolladığım maili, dilemelerinin gerektiğini düşündüğüm özrü dilemedikleri için ve AIDS mücadelesine dair düşüncelerimi içerdiği için paylaşıyorum…

“Önce emeklerinize sağlık diyim. Evet, medyada görünür oldu yürüyüş-eylem ve amaçlardan biri de buysa bu başarıldı.

Galatasaray meydanında Onur'la da konuştum;

Mehter ve Onuncu Yıl marşları çok büyük hatalardı. Ve maalesef o an terk etmediğim için eylemi pişmanım.

Samba İstanbul'un iptali, Belediye Bandosuyla anlaşılması ve dolayısıyla Mehter ve Onuncu Yıl marşları elde olmayan, beklenmeyen bir durum-muş fakat mehter marşı çaldığı an bando susturulmalıydı megafonla uyararak.

Eğer ki Pozitif Yaşam Derneği milliyetçiliğe karşıysa -aktivistleri arasındaki insanları sorgulamıyorum, ne yazık ki Onuncu Yıl marşının sözlerini dudaklarından okuduğum epey Pozitif Yaşamlı gördüm. Fakat ;- dernek eyleme biçimlerinde milliyetçi herhangi bir unsur barındırmayacaksa bu kesin olarak yapılmalıydı. Galatasaray meydanında yapılan konuşmalarda etnik ayrımcılığa karşı olunduğu söylenildi mesela fakat Mehter marşı ve Onuncu Yıl marşının çalındığı bir ortamda bunun pratikteki görünürlüğü ne denli gerçekçidir, insanların kafalarında ne yaratır bu, ve daha bir sürü soru-n.

Facebookta Merve Yavuz eylem organizasyonunu öğrenmekten bahsetmiş, evet tabii ki hatalar olur. O an ani tepki vermemek benim için kabul edilemezse de eğer ki dernek olarak bu durum sizi üzdü, kızdırdıysa ve dahası, katılan kişilerin yaşamlarına saygı duyuluyorsa (zira orada Ermeniler, Kürtler, Lazlar, birçok etnik köken ve kimlikten insan, anti otoriterler, anti militaristler, milliyetçilik karşıtları vardı. İki gündür ne yazık ki megafonu tutan kişiye slogan atalım demiş olduğum için eylemin sonunda slogan atmamın pişmanlığını yaşıyorum.) Düşüncem odur ki, 1 Aralığın ve Pozitif Yaşam'ın sitelerine katılımcılardan özür dileyen bir mesaj konmalıdır. Eğer gerçekten üzgünseniz, yapılması gereken budur zira çağrınızla o alana gelmiş herkese karşı, AIDS’lilere ve eğer ki saydığınız tüm o ayrımcılıklara gerçekten karşıysanız tüm o alanlardaki mücadelelere karşı sorumluluğunuz vardır.

Gerçekten bu konu üzerine uzunca yazabilirim sinirimden ötürü fakat uzatmadan diğer düşüncelerimi söyleyeyim;

1 Aralık Dünya AIDS günü politik bir gündür. Böyle bir günde belediyeyle beraber çalışmanız sizin politik olarak duruşunuzla ilgilidir, ben kişisel olarak daha farklısının gerektiğini düşünsem de asıl söyleyeceğim, basın açıklaması metninin fazlasıyla yumuşak olduğu. Sağlık hakkı üzerine daha fazla odaklanan, daha öfkeli, daha politik bir metnin yazılmasının AIDS hastaları ve AIDS nedeniyle ölenler adına gereklilik olduğunu düşünüyorum. Politikten kasıt iktidarı devirmek değil elbette fakat sağlık hakkı mücadeleleriyle tavır olarak ortaklaşılması zorunluluktur AIDS kampanyaları için. Yanı sıra "aidsfobi"den bahsedilmesi de önemliydi, toplumda varolan önyargılara vurgu yapmanın yanı sıra aidsfobi kelimesi kullanılsaydı kavramsal olarak politik bir terminolojiye girilmiş ve bu konuya öfkeli olunduğu daha fazla hissedilmiş olurdu.

Belediye başkanının konuştuğu bir organizasyonda ne kadar öfkeli bir basın açıklaması okunabileceğinden ben de -muhtemelen sizin gibi- emin değilim fakat AIDS’lilerin yaşadığı ayrımcılık, tedaviye erişemezlik ortadayken, AIDS yüzünden yaşanan acılar, ölümler, ötekileştirmeler bu derecedeyken bu organizasyon eylemin finansmanını kim sağlarsa sağlasın söylenecek olanların söylenmesi gerekiyor. Dahası; AİDSLİYİM BURADAYIM AİDSLİYİM SOKAKTAYIM kampanyanın sloganları olması gereken laflardan kimileri. Basın açıklamasında da AIDS hastalarının toplumdan saklanmayacağına vurgu yapılmalıydı. AIDS’li kişilere karşı önyargıyı, ayrımcılığı bitirmek istiyorsak eğer, görünürlüğün ve saklanmamanın ne kadar önemli olduğunu unutmamalıyız. LGBT mücadelesinde dediğimiz gibi; BURADAYIZ ALIŞIN! KAPATMAYA ÇALIŞTIĞINIZ GETTOLARA, DOLAPLARA KAPANMIYORUZ! AIDS’i güzelleştiren söylemler değil bunlar, AIDS’li olmanın kişinin kendine güvenini yitirmemesini, kendi gücünü hissetmesini sağlayacak söylemler. AIDS ayrımcılığına karşı mücadelenin ve tedaviye erişim mücadelesinin olmazsa olmazları yani.

Bir diğer konu; her ne kadar o korkunç bandonun sesleriyle İstiklal üzerindeki büyük çoğunluk yürüyüşü gördüyse de slogan atmanın önemi. Bu sadece eylemin mesajının sokaktaki insana gitmesini değil aynı zamanda eylem katılımcılarının kendilerini güçlü hissetmelerini, içlerindeki öfkeyi duymalarını, motive olmalarını sağlar. Ki orada AIDS’li kişiler de vardı -benim birebir tanıdıklarımın yanı sıra muhakkak başkaları da- LGBT mücadeleden örnek verdiğim gibi sloganların topluca atılması kendilerine güvenleri ve toplumdaki aidsfobiye karşı yaşamlarında onlara vereceği motivasyonu bir düşünün... Her sene düzenlenen Onur yürüyüşünde birçok LGBT ortamdan dolayı sarhoş oluyor mutluluktan, 1 Aralık da AIDS hastaları ve AIDS olma potansiyeli taşıyanlar yani herkes için böyle bir gün haline gelmeli.

Facebookta Merve Yavuzun tartıştığı Tayfun Serttaş'ın söylediklerine verilebilecek cevaplar da bir noktada tıkalı kalır yoksa gördüğümüz gibi. 1 Aralığın AIDS’i kutlama günü olmadığını söyledi Tayfun, o şenlikli ortamın yanı sıra geliştirilecek politik duruş zorunludur. Onur yürüyüşünde çok şey kazandık, bu seneki yürüyüşün 3000 katılımcıya ulaşması Onur yürüyüşü organizasyonun ve LGBT mücadelenin başarısını ortaya koyuyor. Mücadelelerin deneyimlerinden dersler almayacaksak yolumuz çok uzar.

AIDS günü organizasyonun da binlerce katılımcısının olması isteniyorsa organizasyonun saati de göz önünde bulundurulmalı. 1 Aralık sabit bir gün olduğuna göre eylem gününün haftasonuna alınamayacağı aşikâr fakat hiç olmazsa eylem saati 13 gibi bir saat olsun ki, İstanbul'un birçok yerinden insan gelebilsin. Bu konuda da organizasyondan bir arkadaşla konuştum, belediyenin izin verip vermeyeceği şüphesinin neden olduğunu söyledi. Fakat uzun zamana yayılmış iyi bir organizasyon için belediyenin izin vermemesi eylemin engelleneceği anlamına gelmeyebilir. Duyurusu en az iki ay önceden birçok afiş, stencil vb. görsellerle yapılmış olsa, sağlık hakları örgütleri, LGBT ve feminist örgütlerle organizasyonda ilişki kurulmuş olsa katılımcı sayısı katlanır, katılımcı sayısı ne kadar yüksek olursa bir organizasyonun engellenmesi de o kadar zor olur. Sadece Pozitif Yaşam'ın eyleminden değil, organizasyonun açık çağrısının yapıldığı bir şeyden bahsediyorum, karar alma ve uygulama mekanizmalarının ortaklaştığı bir yapıdan. Kimsenin kendi propaganda alanına da dönmek zorunda değil kolektif gerçekleştirilen bir organizasyon, tüm katılımcılardan kendi politik bayrakları açılmaması istense, ayrı pankartlar olmaması istense, aidsfobi ve tedaviye erişim üzerine tek bir pankart arkasında hep beraber eyleneceği söylense bir sorun olmaz -örnekleri birçok defa yaşandı, yaşanıyor- eğer ki bir politik grup kendi bayraklarını, pankartlarını getirmiş olursa organizasyon komitesi onları uyarır ve kapatılması istenir. O anda eylem katılımcılarından da destek geleceği için o ayrı pankart/bayrak her ne ise, kapattırılır da, dert değil. Tabii bu durumda Pozitif Yaşam'ın da pankartı olmaz fakat dövizlerde adı geçer, bu sefer olduğu gibi masası olur. Bu da bir AIDS’linin de yoldan geçen herhangi birinin de yahut herhangi bir eylem katılımcısının da Pozitif Yaşam'la ilişki kurmasını engellemez.

En önemlisi, sağlık hakları mücadelesinin içinde bir mücadelenin sağlık hakları mücadelesiyle, LGBT mücadeleyle eşcinsellerin AIDS oldukları yargısından dolayı ilişkili bir mücadelenin LGBT mücadeleyle bağı kurulmuş olur. Çok da güzel olur, mis olur, bal olur.

Bir başka konu; slogan atan kişi bu eylemdeki gibi slogan ritminden bihaber bir kişi olmazsa sloganların verdiği motivasyon hissedilir. Yoksa her söylenileni tekrar etmekle slogan atılmadığını biliyoruz hepimiz. Slogancı etkinlik alanının ortasında durmasına gerek yoktur, merkezde olan o değildir, önemli olan katılımcıların söyleneni söylemesidir. Yoksa slogan bir şova dönmez iki gün önce olduğu gibi.

Evet, sanırım söyleyeceklerim bu kadar.
Özrünüzü 1 Aralık ve Pozitif Yaşam sitelerinde bekliyorum.”



Etiketler: insan hakları, sağlık
2024