14/04/2010 | Yazar: KAOS GL

Ahmet Türk’e vurdular...

Ahmet Türk’e vurdular... Tıpkı Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı gibi, onu hedef aldılar. Şaşırtıcı değil, sürpriz de değil. Bu vuruşları iyi tanırız. Tesadüf değillerdir, bireysel de değillerdir. Bu devleti iyi tanırız. ‘Bireysel’ şiddet uyguladığını iddia edenleri de...

Bu memlekette siyasi suikastlar, siyasi hedeflere yapılan saldırılar,  ‘izin’siz, ‘müsamaha’sız gerçekleşmezler.

Ahmet Türk’e vurdular, çünkü Ahmet Türk bir simge. Barışın, çözümün, umudun ve sabrın simgesi. Kürt bilgeliğinin, onlarca yıllık acılardan, çaresizliklerden ve umutlardan süzülerek gelmiş simgesi. Bu ülkede savaşı durdurmak, silahları susturmak isterseniz, bu isteğinizde samimiyseniz, ilk çalınacak kapılardan birisi onun kapısıdır. 

Kürt sorunu, ülkemizin barış ve demokrasi yolculuğunun en zor dönemeci. Bu virajın dönülmesinde arabayı devirmeyecek düzeyde özenli kaptanların, bilge insanların taşıdığı önem (her iki taraf açısından da) çok büyük. Kendi halkı üzerinde de, kardeş halklar üzerinde de güven yaratabilmiş isimlere ihtiyaç var. Ahmet Türkler kolay yetişmiyor, kolay da korunmuyor.

Kamplaşma yaratmak isteyenler, kamplaşmanın rantına göz dikenler, ‘güven’ veren isimleri iyi tanırlar. Hedeflerini ona göre belirlerler. Abdi İpekçi, 1970-1980 arası çatışma döneminin en ‘sağduyulu’ isimlerindendi. Gazetecilikte ‘makûl’un, ‘aklın’ sesiydi. Şiddete karşı barışın temsilcisiydi. Onu vurdular. Hedefleri askeri darbe ortamı yaratmak, çaresizlik içindeki toplumu darbeyi ‘benimser’ hale getirmekti, hedeflerine ulaştılar.

***

Binlerce insanımızın canına mal olan, Türkiye’yi içeride ve dışarıda şiddete, militarizme mahkûm eden bu savaşı bitirmek, Türkiye’nin güçlü ve etkin bir ülke olma yolundaki yürüyüşünün hızlanması için de, ekonomisinin dünyadaki ağırlığının artması ve gelir dağılımının daha dengeli hal gelmesi için de, son derece kritik bir önem taşıyor.

Mili meselelerde, etnik çatışmalarda sağduyuyu hâkim kılabilmek, aklı selimi öne çıkarabilmek kolay değildir. Barış gelirse çıkarları bozulacak olanlar, çözümü sevmezler. Çözümü baltalamak için pusuda beklerler. Toplumun içindeki ilkel ve şiddet yanlısı kültür, çözüm anlarında şiddet yanlılarının en güvenebilecekleri silahlardan biridir. Kışkırtırlar. Ortam yaratmak ve ve kışkırmak konusunda çok beceriklidirler.

Ahmet Türk, saldırıya uğradıktan, kanlar içinde kaldıktan sonra, tepki gösterenleri ‘aklı selim içinde davranmaya’ çağırdı. Ahmet Türk budur. Acısını içine atmasını ve toplumsal uzlaşma sağlanması için sükûnetini korumasını bilir. Onun için Ahmet Türk olmuştur. Onun için vicdanı olan Kürtlerin de, Türklerin de güvenini kazanmıştır.

***

Muş’un Bulanık ilçesindeki davanın Samsun’a alınması hangi aklın eseridir, doğrusu merak ediyorum. Hrant Dink’in katil sanığı Ogün Samast’a kahraman muamelesi yapılan yer değil miydi, Samsun Emniyeti? O muameleyi yapanlar hâlâ bu ülkede güvenliğimizi emanet ettiğimiz kurumlardaki görevlerine devam etmiyorlar mı?

Bakanlığın, olayın hemen ardından Samsun’daki iki üst düzey emniyet yetkilisini görevden el
çektirmesi olumlu bir adımdır. Ancak, ilk günün öfkesi geçtikten sonra sürecin nasıl ilerleyeceği de önemli. Devletin ‘kendi’ sorumlusunu koruyup kollamayı sürdürüp sürdürmeyeceğini göreceğiz.

Hazır, Samsun gündeme gelmişken, Ogün Samast’ı ağırlayanların durumunun ne olduğunu da sormaya hakkımız var. Bir önceki olaylarda yapılanlar bir sonrasının altyapısını hazırlarlar.

***

Ahmet Türk’e yapılan saldırı, bu ülkede demokrasiyi ve barışı savunanlara yapılmış çok sert bir uyarı. (Olayı, hükümet için ‘iki kere uyarı’ olarak değerlendirebiliriz. Ne olursa olsun, çözümün birinci dereceden sorumlusu hükümet.) Şiddet yanlılarının nasıl bir yol izlediklerini görmek bakımından da önemli bir ipucu sayılabilir. Ahmet Türk’e getirilen yasakların asıl taraftarlarının kim olduğu da böylece daha net bir şekilde ortaya çıkmış bulunuyor.

Çözümü şiddette arayanlar, barışın simgelerini hedef alıyorlar, meşruiyeti yok etmeye çalışıyorlar.
Kürt sorunu, zor bir sorun. Ahmet Türk’e saldıranlar, kendi başlarına bu işleri yapamazlar.
Bu, sert ve sersemletici bir uyarı.

Hükümetin bu olaydan bir sonuç çıkarıp çıkaramayacağını hep birlikte göreceğiz. 
 


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret