18/05/2023 | Yazar: Sa Bahattin

Seçimin öncesindeki o birkaç günlük mutluluğu o kadar özlemişim ki, sanki bir daha hiç mutsuz olmayacakmışım gibi hissediyorum. En kötü durumlara karşı mottom da “Başa gelen çekilir” artık. Hiçbir şey başa gelmemişken “gelecekmiş gibi” korku içinde titremek değil.

Neden mutsuz değilim? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Geçmiş olsun.

Belki bunu böyle yazdığım için bana kızanlarınız olacaktır. Zira, henüz bitmedi, seçimin ikinci turu var falan. Size karşı dürüst olmam gerekirse artık seçim hiç umurumda değil. Seçimin öncesindeki o birkaç günlük mutluluğu o kadar özlemişim ki, sanki bir daha hiç mutsuz olmayacakmışım gibi hissediyorum. O süreç aynı zamanda, bana, temasta olduğumuzda birbirimize ne kadar güç verdiğimizi de anımsattı. Bunun için hepinize teşekkür ediyorum. Sosyal medya hesaplarım bayram yeriydi gerçekten. Şahaneydiniz.

Konuya direkt dalacak olursam; siyasi muhalefet bizi her an yarı yolda bırakabilir, bunu görebiliyorum. Bu seçim denen şeyin politik maksatlardan çok, para ve güç kaygısıyla yapıldığı da tekrar aşikâr oldu bana. Çeşit çeşit insan, çeşit çeşit ideal yaşam var. Bunlardan hangisinin diğerinden daha iyi olduğunu söylemek için neyi referans alacağımız konusunda da kendime bir netlik sağlayamıyorum açıkçası. Aklıma, Harari’nin Sapiens kitabında okuduğum andan itibaren sık sık aklıma gelen “doğanın ahlaki yargıları yoktur” cümlesi geliyor. Neyin iyi neyin kötü olduğunu hep kendimiz belirliyoruz. Evet, evrensel insan haklarına ilişkin bir fikrimiz var, ama madde kanunları bunu öyle açıkça ortaya koyamıyor işte.

Seçim benim gözümde bitti. Kazananın ‘para, güç ve ayrımcılık’ olduğu ortada. Bu tür yarışların benim için ne denli sıkıcı olduğunu da anımsamış oldum. Oy vermek kişisel tercih. İnsanlar istedikleri gibi bunu kullanıp kullanmayabilirler tabii. Ama herkesin seçime ne kadar farklı yaklaştığını anlayabilmek de gerek. Kimisi için pahalılığın bir çözümü bu, kimine göre ülkemizin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir savaş, kimine göre dünyaya kafa tutma şansımız, kimine göre özgürlüğümüzün yegâne yolu falan. Aslında hepsi ya da belki hiçbiri. Yaşamanın öyle çok yolu var ki.

Ben ülkemizin en muhafazakâr şehirlerinden birinde yaşıyorum. Bu muhafazakârlığın zaman içerisinde nasıl azaldığını gözlerimle görüyorum. Bizler istediğimiz gibi giyiniyoruz ve halk yavaş yavaş alışıyor. Evet, tehdit edilmemiz an meselesi. Ama var olanın sınırlarını ‘siyasi’ olmadan da genişletebiliyoruz. ‘İyi’ insan ‘rolü’ güzel bir kalkan. ‘Saygı’ önemli bir erdem. Enerjiyi çok yükseltmeden de yaşam alanımızı koruyabiliyoruz, diye düşünüyorum. Sonuçta devlet bizi korumuyor değil mi? Anne-babamız da, abi-ablamız da. O zaman kendimiz kendimizi koruyacağız. O güzel günler gelene kadar. Gelmezse de ölene kadar.

Ben seçim günü bütün hayatım sonuçlara bağlıymış gibi davranmadım. Zaten öyle de değildi. Pazartesi sabahından itibaren yüzümden gülücük eksilmedi. Çünkü ben birkaç partinin arzusunu kendi arzum olarak belirlememiştim. Benim ideal bir dünyam vardı, ona ulaşabilir miyiz diye baktım: Cevap koca bir HAYIR çıktı. “Sen onu ancak kendi küçük çevrende kurabileceksin tatlı şey” diye de seslenmedi gökten kimse. Evet, onlarla ortaklaştığım noktalar var. Ama ben o parti(ler)den ibaret değilim. Hayatım bir partiye/şahsa oy vermekten çok çok daha fazlasını içeriyor. Ben de bu hayatı mümkün olduğunca iyi yaşamaya çalışıyorum. Bu mücadeleden vazgeçmek anlamı taşımıyor. Sadece “doğru hamlelerle mücadele etmek gerektiğini” bana hatırlatıyor.

Bu ülkeye şeriat gelir mi? Bilmem. Ama şeriatla yönetilen bir ülkede doğsam ne yapardım? Kaçar mıydım? İntihar mı ederdim? Bunları düşünüyorum işte. Kendimi gizler miydim? Şimdi de gizliyorum zaten. Korkağın tekiyim belli. Benim siyasette ne işim var ki?  

Ben sadece “kendim gibi” insanlarla mutluyum. Ve bulunduğum şehirde böyle çok fazla kişi bulamadım. Oysa sizler orada, internet ağının ulaştığı bir yerlerdesiniz. Sizi görmek, hissetmek harika. Bana mutluluk verdiniz, veriyorsunuz. Fazlasına da gerek yok gibi.

En kötü durumlara karşı mottom da “Başa gelen çekilir” artık. Hiçbir şey başa gelmemişken “gelecekmiş gibi” korku içinde titremek değil.

Kişisel olan politik olabilir, ama kesinlikle siyasi değil.

Sizi gülerken görmek harikaydı. Lütfen hep gülünüz!

Hepinize esenlik, sabır ve hoşgörü dolu günler dilerim.

Dayanışmayla…

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, din/inanç, siyaset
nefret