07/02/2022 | Yazar: Aras Örgen

Nasıl ki her lubunya birbirinden farklı ise her örgüt de herkesi doğal olarak kapsayamayabiliyor veya aynı noktada duramayabiliyor. Bu nedenle hareket içerisinde ortaklaştığımız lubunyalık deneyimlerimize dair hak mücadelesinde birbirimizin sınırlarını bilmek, bu sınırları esnetebilmemize de yol açabilir.

Nerede ortaklaşıyorduk? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Lubunyalar olarak her birimizin deneyimlediği birçok ortak şey varken hepimiz bir o kadar da biricik hayatlar yaşıyoruz. Bireysel ve/veya örgütlü olarak yürüttüğümüz aktivizmlerin de benzer şekilde olduğunu deneyimliyorum. Bu yazıyı düşünürken de son zamanlarda birbirlerinden farklı kişilerin/örgütlerin nasıl ortaklaşamadığını, kendi komünitemiz içinde aktivizm yaparken bazen ayrıştırıcı söylemlerde bulunabildiğimizi ve yer yer birbirimizi topa tutma haline olan yatkınlığımızı, kendimi de dahil ettiğim bir yerden görebiliyorum. Bu kadar benzer kaynaklardan doğan ama bir o kadar da özgün olan deneyimlerin içerisinde nerede ortaklaşıyorduk? Bu hafta bu soruyu yürüttüğümüz aktivizme ve mücadelelerimize yönelik soruyorum. Aslında yazıda bir yere varmayı hedeflemedim. Sadece birlikte örgütlenirken bazı şeyleri hatırlamanın bize daha iyi geleceğini düşünerek bu yazıyı yazıyorum. Umarım çıktığım yerde derdimin ne olduğunu anlatabilmişimdir. Hepimizin görüşlerinin bir o kadar değerli ve anlamlı olduğunu bildiğime de tekrardan değinmek isterim.

Varoluşumuzun kendisi politik ve dönüştürücü olsa da hepimiz belirli noktalarda ortaklaşarak kolektif mücadelelerde yer alabiliyoruz. Kolektiflerin içinde yer alırken de hem toplu hareket ettiğimiz hem de bireysel aktivistler olarak aldığımız refleksler de olabiliyor. Aslında bunun da aktivizmin güzel bir kısmı olduğunu düşünüyorum. Bu sayede de hem kolektifi hem de kendi bilincimizi dönüştürme ve geliştirme ihtimallerimiz doğuyor. Ortaklaştığımız sürecin kendisi dönüştürücü olmakla beraber daha kalabalık bir grup halinde mücadele bizi daha güçlü ve daha az yalnız kılabiliyor. Buna rağmen ortaklaşma hali tüm bu güzelliklerin yanında birliktelik hali çatışmaları da beraberinde getirebiliyor. Bu da aslında hayatın kendisi gibi inişli-çıkışlı ve dinamik bir süreç.

Bazılarımız derneklerde veya topluluklarda yer alırken bazılarımız bireysel olarak aktivizm yürütüyor. Çoğu zaman da kimse dahil olduğu yer/grup ile sınırlı kalmıyor; birbirimizle paylaşıyor, dayanışıyor ve mücadeleyi çoğaltıyoruz. Her birimiz cis-heteronormativite, patriyarka, ahlakçılık vb. gibi ortak dertlerle mücadele ediyoruz. Ancak bu ayrımcılık temelli kavramlar bazen lubunyalık dışındaki kimliklerimizle temas eden bir yerden bazen de tamamen bize dayatılan normlarla vücut bulabiliyor. Bu farklı yansımalardaki benzerlikleri görüp bunları aşmak adına birlikte mücadeleler yürütüyoruz. Ancak birlikte yürüttüğümüz mücadelenin sınırları da örgütlenme veya örgütlenmeme motivasyonlarımız ile benzer şekilde birbirinden farklılaşıyor. Lubunyalık gibi kendi içinde birbirinden eşsiz deneyimler ve kimlikler, yaşadığımız bir deneyim üzerinden kurguladığımız politikalar, ayrımcı ideolojilerin ortaklaştığı ancak karşısında yürütülen politikaların ve pratiklerin örgütlere/kişilere göre değişebildiği bir çevreyi oluşturuyor. Tüm bu karmaşanın bizi güçlendiren zengin yanlarını ne kadar fark edebiliyoruz bilmiyorum ancak birbirimizden farklı olan aktivizm veya örgütlenme pratiklerimize yönelik yıkıcı olabilen söylemlerin hareketi yorduğunu düşünüyorum.

Birbirimizden farklı örgütlenmelerde çalışmalar yürütürken ve bir yandan da bireysel aktivizm yaparken yaşanabilen çatışma durumlarında, sınırlarımızı bilmek ortaklaşma sürecinde önemli bir görev görebilir. Lubunyalık gibi sınırları aşan deneyimlerden gelerek sistemin kuralları ve sınırları içinde bazı sınırları aşma motivasyonu ile mücadele yürütmek, bize kendi sınırlarımızı, ortak sınırları ve karşımızdakinin sınırlarını unutturabiliyor. İçinde yer aldığımız örgütün çalışma sınırlarını, amaçları ve hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik pratiklerinin sınırlarını ve kişilerin kendi sınırları ile örgütün ortak sınırlarını görebiliyor olmak, esenliğimiz için de iyi bir etki sağlayabilir. Benzer şekilde ortak mücadele ettiğimiz diğer örgütlerin ve toplulukların sınırlarını bireysel olarak da görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Her örgütün her işi yapamayacağını, kendi sınırları olduğunu bilmek ve bu sınırların esneyebilme ihtimali de hatırlayarak hareket etmenin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.

Hareket alanımız sosyal medya ile sınırlı olduğunda yapıcı bir ortaklaşmanın zor olabileceği düşünüyorum. Günlük pratikleri değiştirmeye yönelik çalışırken sosyal medyadaki aktivizmin bazen bizi gerçeklikten kopardığını ve bu anlarda herkesten bizimle aynı noktada durması beklentisine girebildiğimizi fark ediyorum. Tüm lubunyalar için çalışmayı hedeflemek bir sınır iken bunu farklı alanlarda yürüten örgütlerin pratikteki sınırları olduğunu da görmemiz gerekiyor. Nasıl ki her lubunya birbirinden farklı ise her örgüt de herkesi doğal olarak kapsayamayabiliyor veya aynı noktada duramayabiliyor. Bu nedenle hareket içerisinde ortaklaştığımız lubunyalık deneyimlerimize dair hak mücadelesinde birbirimizin sınırlarını bilmek, bu sınırları esnetebilmemize de yol açabilir. Ancak bu esnemeyi yıkıcı bir yerden yapıyor olmak hem örgütü hem de bizi yıpratan eleştiri döngülerine dönebilir. Değişim ve dönüşümün de zaman alabileceğini düşündüğümüzde ortaklaşabileceğimiz her anın pratikte yaşamlarımıza dokunabileceğini düşünüyorum.

Ancak bunların tümünde hatırlamamız gereken bir başka konunun da dönüşüme inanmak olduğunu düşünüyorum. Herkes ve her örgütün değişim potansiyeli olduğunu bilmek, değişimin zaman sınırları içerisinde bizi motive eden bir şey de olabilir. Sınırları esnetmek isterken birden yıkmak değişim potansiyellerinin de önüne geçebilir. Yeterlilikler ve kapasitelerin farkında olmak kendimizi, örgütsel açıdan da bunu görebilmek örgütün anlamını tanımaya yol açar. Bu nedenle pratikte nerelerde ortaklaştığımızı hatırlamak, sınırları birden yıkmadan esnetmeye doğru gitmek, sınırların esnetilme halinin farkında olmak dönüşüm sürecinde esenliğimize de faydalı olabilir diye düşünüyorum.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
nefret