16/04/2009 | Yazar: Murad Esin

Demokrasi bir devlet yönetim biçimi olmakla birlikte bir kültürdür de. Bireyler tarafından benimsenmiş, korunması için örgütlenilmiş vazgeçilmez bir kültürdür.

Demokrasi bir devlet yönetim biçimi olmakla birlikte bir kültürdür de. Bireyler tarafından benimsenmiş, korunması için örgütlenilmiş vazgeçilmez bir kültürdür. Amerika dünyada bu kültüre sahip az sayıda olan ülkelerden biri. A.B.D.’de demokrasinin devlet ve halk tabanında algılanışına Jefferson Davis önemli bir örnektir. Davis 1808- 1889 yılları arasında yaşamış Amerikalı bir siyasetçi. Amerikan iç savaşında bölünmüş olan Amerika’nın güney devletlerinin oluşturduğu Amerikan Konfederasyon Devletlerinin ilk ve tek başkanı. Türkiye’de bilinen güney kuzey savaşında kuzey devletleri Birleşik Devletler olarak adlandırılıyordu ve Kuzeyin başkanı ise Abraham Lincoln’dü. 1861 -1865 yılları arasında süren iç savaşın sonunda 1 milyon 30 bin insan ölmüş. Bunun 640 bini asker. Savaşın nedeni olan kölelik, savaş sonunda kaldırılmış ve 4 milyon siyah özgürlüğüne kavuşmuştur. Kuzeyin zaferi ile sonuçlanan bu savaştan sonra başta güney devletlerinin başkanı ve başkan yardımcısı Alexander Stephens olmak üzere güneyli liderlere ne oldu? Bir Ortadoğulu ya da Asyalı olarak düşünürsek vereceğimiz yanıt idam edilmişlerdir olacak değil mi? Evet Amerikan İç Savaşı ile ilgili yazıları okurken ben de böyle düşünüyordum. Ancak bu insanların kısa bir süre hapis yatıp (Jefferson Davis üç yıl) normal hayatlarına devam ettiklerini öğrenince çok şaşırmıştım. Davis vatana ihanet suçundan yargılanıp üç yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakılmış ve başkan yardımcısı Alexander Stephens ise beş ay hapis yattıktan sonra Georgia eyaletinden senatör olarak seçilmiş ve 1883’te Georgia eyaletinin valisi olduktan dört ay sonra ölmüştür. Bu şaşkınlığımı Ahlak ve Yönetim dersine gelen hocama söylediğimde yanıtı şu olmuştu, çok insanı kaybettik daha çoğunu öldürmeye ne gerek var demişti.

Obama’nın Türkiye’deki konuşmasının en önemli noktası ülkelerin geçmişle yüzleşmesiydi. Türkiye tarihinde yaşanan böyle iç savaş türü ya da ayaklanma örneklerinde yenilenlere neler olduğunu iyi biliyoruz. Belki de bu öç almak, kinimizi hiç bir zaman yenememekten dolayı hep olduğumuz yerde sayıyoruz. Osmanlı tarihinde de yaşanan bir iç savaş dönemi var. Fetret Devri olarak adlandırılır. 1402 - 1413 yılları arasında 11 yıl sürmüş bir dönem. Bu iç savaşın tarafları Yıldırım Beyazıt’ın oğulları. Altı erkek kardeşin taht için birbirleriyle savaştığı bir dönem. Sonunda Mehmet Çelebi savaşları kazanıyor ve yenilen kardeşlerine ne yapıyor biliyor musunuz; çadırında öldürtüyor. Belki bu nedenle kan ve gözyaşı topraklardan eksik olmamış. Belki bu nedenle Amerikalılar Türklerden farklılar. Belki bu nedenle Türkçede kanla yapılan devrimler muhkem olur diye bir söz vardır.
 
Tarihle yüzleşmek ve tarihi anlamak. Türkiye tarihiyle yüzleşip affetmedikçe gelecekten istediği sonuçları hiç bir zaman alamayacaktır. Şöyle bir düşünelim Türkiye Cumhuriyeti’ne bir Ermenice isme sahip olanın ya da adı Kürtçe olan birinin başbakan olduğunu. Amerikalılar 2001’de ülkelerine saldıran Arap teröristlere rağmen Arapça bir adı olanı başkan seçtiler. Amerikan genelinde nüfusun %10’unu oluşturan siyah asıllı birini kendileri için yönetici yaptılar. Ve Obama ailesinin Müslüman üyeleri var. Düşünsenize ailesinde Hıristiyan ya da Yahudi olan birinin Türkiye’de nasıl bir siyasetçi olabileceğini? Bu nedenledir ki Amerika halen süper güç ve bu nedenledir ki Amerikan başkanı Türkiye’ye geldiğinde hayat durur.
 
Ve Obama bir konuda daha konuştu ve dedi ki Anıtkabirden etkilendim ancak Türklerin Atatürk’ün yarattığı laik, hukuk devletine sahip çıkmaları gerekir. Atatürk’ün ilkelerini ve mirasını Anıtkabir ile sınırlayanlar için bu çok önemlidir. Bakın Amerika’da ilk başkan olan George Washington’unun mezarını kimse ziyaret etmek zorunda değil. Amerika’nın kurucu babaları var. Founding fathers diye adlandırılan Amerikan bağımsızlık bildirgesini imzalayan 55 isim. A.B.D. bu insanların düşünceleri, hayalleri üzerine kurulmuş bir ülkedir. Yani bir hayal ülkesidir, düşlerin gerçekleştirilebileceği bir yer. Amerika’dan söz edilirken 2007’de gerçekleşen bir törende konuşan U2’nun solisti Bono’nun bu ülkenin bir düşünce olduğu sözünü hep hatırlarım. Türkiye devrimi sonuçta düşünce merkezli ve düşlerin gerçekleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu bağlamda Türkiye devriminin geçmişiyle yüzleşmesi ve kendiyle barışık olması gerekmektedir aksi halde devlet sanırım hep sorunlarla mücadele etmek zorunda kalacak. Anlamak en büyük devrimdir demişler. Tarihi anlamak, geçmişi anlamak ve yapılan hataları kabul edip bunlardan ders çıkarmak önemli değil midir?
 
Demokrasi bir kültürdür dedik ve tepeden inme yasalarla topluma benimsetilemez, yaşayamaz. Bu, toplumla, devleti oluşturan kurumlarla ilişkilidir. Devlet kin ve nefret içinde oldukça elbette ki onu oluşturan kitle de kin ve nefret içinde olacaktır. Toplum kin ve nefret ile hareket ettikçe elbette ki toplumun oluşturduğu devlet de kin ve nefret içinde olacaktır. Öç almak, katletmek, öldürmek böyle toplumların en önemli özelliğidir. Başkan Obama Türkiye’yi analiz ederken bu konuları bildiğinden olsa gerek, Amerika’da çok tartışılmayı göze de alarak kendi ailesinden örnekler vermeyi tercih etti. Türklere hoşgörülü ve geçmişle yüzleşebilen bir toplum olmayı önerdi. Bu öneriler önemliydi ancak önerilerin ne kadarı kabul görülür bilinmez ancak dünya devletleri arasında olmak için ciddiye alınması gerektiği kanısındayım.
 
Yazıya Obama ile başladım ve demokrasi kültüründen, demokrasiyi ayakta tutacak örgütlenmelerden söz ettim. Bu örgütlenmeler bağımsız ve hoşgörülü bireylerin yetişmesi için önemi reddedilemez. Bu anlamda ÇYDD eğitim ve öğretim alanında Türkiye’de yapmış olduğu hizmetlerle, demokrasi kültürünü benimsemiş özgür bireylerin yetişmesi için gösterdiği çabalarla önemli bir konuma sahiptir. Derneğin kurucusu olan Prof. Türkan Saylan’a ve derneğin bazı şubelerine karşı yürütülen operasyonların Türkiye’de özgür bireylerin yetişmesi ve demokrasi kültürünün egemen olması için çabalayan insanlara karşı bir engellemeye dönüşmemesi gerekmektedir. ÇYDD verdiği burslarla, açtığı yurtlara ve inşa ettiği okullarla binlerce gence umut olmuş ve onların sorunlarıyla ilgilenmiştir, ilgilenmeye devam etmektedir. Bağımsız düşünebilen bir gençlik özleminde olanların desteklediği böyle bir derneğin ki defalarca denetimden geçmiş ve geçmektedir, Ergenekon terör örgütüyle ilişkilendirilmesi hayret vericidir. Bu konuda savcıların iddianamesi merak konusudur. Türkiye’de ‘Ne Şeriat! Ne Darbe!’ diyebilen ender insanlardan biri olan Türkan Saylan’ın hiç bir hukuka aykırı oluşum içinde olmayacağını onu tanıyan her insan çok iyi bilmektedir. Türkan Saylan sayıları gittikçe azalan hanımefendilerden biridir. İnceliği, kibarlığı ve özverili yaşamı ile anıtlaşan böyle birinden en kısa zamanda en üst düzeyde özür dilenilmesi gerektiği inancındayım. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu olayda inisiyatif alması gerekmektedir. Türkan Saylan gibi ömrünü bilime ve dünya standartlarında bir yaşamın Türkiye’de de var olmasına adayan isme yapılan haksızlığın tüm aklı selimler tarafından kınanmasının gerekli olan bir davranış olduğu açıktır. 


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam