15/02/2022 | Yazar: İlker Hepkaner

Varlığımızın reddedildiği ve temel hak ve özgürlüklerimizin sistematik bir şekilde gasp edildiği bu dönemi umuyorum ki daha fazla ünlünün daha çok ses getirdiği ve pozitif etki ettiği destekle aşacağız.

Olmadı Baştan: Ün ve aktivizm iyi bir ikili mi? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2021 senesinde Türkiye zor bir yaz geçirdi. Baharda tüm dünyada azalırken ülkemizde artan Covid vakaları ve ardından gelen tam kapanmayı rahat bir yaz takip etsin diye umut ediyorduk ancak yaz güzel başlamadı. İstanbul Onur Haftası sırasında pek çok açık alan etkinliği ve Onur Yürüyüşü valilik ve kaymakamlıklar tarafından iptal edildi, sonrasında polis etkinlik katılımcılarını nedensiz yere göz altına aldı. Yazın en başındaki İstanbul Onur Haftası oldukça moral bozucu bir şekilde geçmiş oldu. Buna ek olarak Temmuz ayında başlayan orman yangınları doğasever birçok insanın özellikle sosyal medyada yangınların söndürülememesine isyan etmesine sebep oldu. İsyan edenler arasında ünlüler de vardı. Bazen yangınlara dair en son gelişmeleri ünlülerin sosyal medya hesaplarından aldık, bazen de yangınların yarattığı yıkımla mücadele için yapılan uluslararası dayanışma çağrıları ünlüler arasında Twitter üzerinden atışmalara sebep oldu. Bu konu bana ünlülerin aktivizmi konusunu daha ayrıntılı düşünmemiz gerekliliğini hatırlattı. Her türlü konunun elbette bir şekilde siyasetle, yani ülkenin kim tarafından nasıl yönetildiğiyle alakası var. Ancak bu yaz birkaç olayda gördük ki ünlüler siyasete komşu olsa da, önemsedikleri hak mücadeleleri konusunda bir şeyler söylemek ve yapmak istiyorlar. Bu nedenle ünlüler önemsedikleri konularda politikaların ve uygulamaların değiştirilmesi için politika üreticilere ve kamuoyuna kendi platformlarını kullanarak baskı yaptıklarında bazen sokakta bazen sanal ortamda bizlerin arasına katılıp aktivizm yapmış oluyorlar. Çevrenin talan edilmesi, hayvanların haklarının insanlar tarafından hunharca ihlal edilmesi veya LGBTİ+’lara yapılan zulme karşı, siyasi konulardan görece bağımsız, çoğunlukla hak ihlalleri üzerine bir şeyler söyleyen ünlülerin aktivizme yaklaşımlarını gelin hem dünyadan, hem de ülkemizden örneklerle tartışalım.    

Audrey Hepburn’ü nasıl bilirdiniz?

olmadi-bastan-un-ve-aktivizm-iyi-bir-ikili-mi-1

Hepburn, bir zamanlar Hollywood’un en başarılı oyuncularından birisi olmasının yanında özellikle Breakfast at Tiffany’s’de dönemin en eğlenceli ve şık karakterlerinden Holly Golithly’ye hayat vermesi nedeniyle popüler kültürün önemli ikonlarından biri haline gelmişti. Kimileriniz 2000’li yılların başında Holly Golithly imgesinin bir sürü fiziksel mekân ve nesneyi nasıl ele geçirdiğini hatırlayacaktır. Bir ara nereye baksak Hepburn’ü o ikonik topuzu, şatafatlı inci kolyesi ve elinde izleyiciye bir kompliman gibi duran uzun sigaralığıyla bizlere gülümserken görüyorduk. Hepburn’ün bu kadar göz önünde olmasına rağmen hakkında az bilinen ya da unutulan bir diğer özelliği Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından İyi Niyet Elçiliği statüsüne atanan ilk kadın olmasıdır. Medya profesörü Julie Wilson’a göre kariyerinin en şaşalı döneminden beri insani yardım konusunda aktivizm yapsa da, Hepburn 1989’da bu görevi aldıktan sonra UNICEF’in çalışmalarına verdiği katkı ile yeni bir küresel yıldız olma halini tanımlamıştır. Wilson’a göre Hepburn yıldızların kozmopolit bir dünya vatandaşı olarak sorunlara eğilmelerinin yeni sınırlarını belirlemiş ve özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa’daki kamuoyunun küresel problemlere dikkat kesilmesine yeni yollar açmıştır. Yani Hepburn ve onun açtığı yolda onu izleyen diğer ünlüler eğildikleri problemlerin ulusal bağlamların üstünde bir noktadan algılanabileceği ve yardımlarının herhangi bir tarafı desteklemek için değil, savaş, yangın, zorunlu göç veya açlık gibi felaketlere uğrayan insanların hayatlarının iyileştirilmek için bir mücadele olması gerektiğini göstermiştir. Hepburn’den sonra bu statünün verildiği yıldızlar arasında Whoopi Goldberg, Shakira, Ricky Martin, Lionel Messi ve Serena Williams gibi büyük başarılar elde etmiş isimler var. Bu yıldızların yaptıkları aktivizmin temelinde mensubu oldukları ülkenin politikasına dair bir şey söylemek yerine bir dünya vatandaşı olarak dünyanın problemlerine uluslararası dayanışmayla karşılık vermek var.

Ancak günümüzde Birleşmiş Milletler’in farklı kurumlarının iyi niyet elçileri arasında belki de en yüksek yıldız ışıltısına sahip olanlardan biri olan Angelina Jolie’nin yaptıkları aktivist yıldız olmanın her zaman çok da ulvi sonuçlar doğurmadığını gösteriyor. Jolie’nin Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü’nün İyi Niyet Elçisiyken yaptıklarını ve söylemlerini Hepburn ile karşılaştıran Medya profesörü Lile Chouliaraki’ye göre Jolie yaşanan felaketin kendisini seyircilerle paylaşarak bağ kurmak yerine, o felakete tanık olduğunda hissettiği kendi duyguları üzerinden bir bağ kurmaya çalıştığı için iyi niyet elçiliği kurumunun “inandırıcılığına” zarar vermektedir. Jolie uluslararası kamuoyuyla paylaştığı anlatısını gittiği yerde yaşanan problem üzerinden değil de kendi deneyimi üzerinden kurunca Hepburn’un kendini insanlık için feda eden ünlü modelini yıkıp yerine kendini başkalarının acısı üzerinden narsistik bir şekilde var eden ünlü modelini öne sürmüş oluyor.

olmadi-bastan-un-ve-aktivizm-iyi-bir-ikili-mi-2

Chouliaraki’nin Jolie üzerinden gösterdiği şey her yıldızın aktivizminin aktivizm yaptığı konuya yararı olmayabileceğini göstermektir bir yandan. Bu iki örneğe bakıp düşünelim, ünlülerin aktivizm yapması her zaman iyi ve faydalı bir şey midir? Ünlüler kamuoyu yaratmak için bir soruna eğildiklerinde ne yaparak sorunun çözümüne en iyi şekilde katkıda bulunabilirler? Hepburn ve Jolie örnekleri gösteriyor ki, aktivizm yapan ünlülere dikkat çektikleri sorunu çözmekte o soruna tanık olup bunu dünyaya anlatmaktan daha çok iş düşüyor. Ünlülerin onları izleyenleri o soruna dair bir şeyler yapmaya ikna etmesi ve bunu yaparken kendi hislerini çok fazla ortaya koymaması gerekebiliyor. Peki bir ünlünün aktivizmdeki inandırıcılığını başka neler belirliyor? Bu sorunun cevabını belki yeniden ABD’den bulabiliriz.

Ellen DeGeneres’in Farklı Yüzleri

Komedyen Ellen DeGeneres ABD’de aktivist ünlüler denince akla ilk gelenlerden. Göz önünde olmanın zararlarını da yararlarını da kendi hayatında açıkça deneyimlemiş birisi. 1999 senesinde kariyerinin zirvesindeyken lezbiyen olarak açıldığında medya tarafından yoğun markaja alınmış, daha sonra bir şovunda anlattığına göre sırf lezbiyen kimliğini saklamadığı için birçok iş fırsatını kaybetmiş. Doğrudan LGBTİ+’ların hak mücadelesinde örgütlü bir rol almasa da, yüksek profilli bir yıldız olarak lezbiyen kimliğini gizlememesi özellikle ABD’deki gey ve lezbiyenlerin hak mücadeleleri için oldukça önemli olmuştur. DeGeneres sonrasında da aktivizmi ile hep göz önünde oldu. 2011 senesinde zamanın Dışişleri Bakanı Hillary Clinton DeGeneres’i AIDS ile mücadelede özel elçi olarak atadı, ayrıca son on yılda DeGeneres akıl sağlığıyla alakalı birçok kuruma doğrudan destek verdi. Tüm bunların yanında DeGeneres yıllarca hayvan hakları aktivistlerine sahip olduğu platformu açtı, kimi hayvan hakları üzerine çalışan sivil toplum kuruluşlarına yüklü bağışlarda bulundu. Ancak son iki senedir ortaya çıkan kimi olaylar DeGeneres’in aktivizmi ile yarattığı toplumsal faydayı sorgulatacak boyuta getirdi.

olmadi-bastan-un-ve-aktivizm-iyi-bir-ikili-mi-3

Mesela 2019 senesinde, gey ve lezbiyenlerin evlilik eşitliği taleplerine karşı çıkan ve Afganistan ve Irak’ta binlerce sivilin ölmesine neden olan savaşları hukuksuzca başlatan eski ABD başkanı George W. Bush ile bir futbol maçında görüntülendi. Buna birçok aktivist ve meslektaşı tepki verince Bush ile arkadaşlığını “arkadaş olduğum insanların politik görüşlerine onay vermek zorunda değilim” diyerek savundu, hatta bu arkadaşlığı “gerçek hayvan kürkü giyenlerle” arkadaşlık yapmasına benzetti. Bu skandalın yarattığı şok etkisi daha geçmemişken 2020 senesinde talk show programında işçi haklarını fersah fersah ihlal eden pratikler olduğu ortaya çıktı. Kimi çalışanlar program yapımcılarının ırkçı olduğunu ve beyaz olmayan çalışanlara oldukça kötü davrandığını iddia etti ve bunun üzerine üç tane yapımcı programdan kovuldu. DeGeneres kendisini “bilmiyordum” diyerek savundu. Ellen DeGeneres iki sene içerisinde LGBTİ+ mücadelesinin sembollerinden biri, hayvan haklarının yılmaz savunucusu ve kimliği nedeniyle işinden olmasına rağmen savaşmaya devam eden başarılı bir lezbiyen TV sunucusundan, yapımı sırasında beyaz olmayan çalışanların ırkçılığa uğradığı bir şov programının patronu, bir savaş suçlusunun arkadaşı ve kürk giyen arkadaşlarının bu hareketlerini kafasına takmayan bir hayvan hakları savunucusu haline geldi.

Ellen DeGeneres’in aktivizmi ile işyeri ve özel hayatındaki pratikleri birbirinden oldukça farklı iki insan profili sunuyor. Kimse tamamen kötü veya tamamen iyi olamaz, kimse aktivizme dair her şeyi en iyi şekilde bilerek dünyaya gelmiyor. Ancak kariyerinin büyük çoğunluğunu çeşitli hak mücadelelerinin ortasında geçiren bir ünlünün bir yandan bu hak mücadelelerinin tam olarak hedefinde yer alan kişi ve pratiklerle yan yana durması ve hatta onları savunması ünlülerin aktivizmi hakkında bizlere önemli sorular sorma imkânı verebilir. Ünlülerden aktivizmini yaptıkları konu hakkında yakın çevrelerindekilere etki etmelerini beklemek gerekir mi? Bir ünlünün aktivizmi hayatının neresinde başlar ve neresinde sona erer? İş hayatında homofobiye uğradığını kamuoyuyla paylaşan bir ünlü, başında olduğu kurumun benzer fobiler üretmesinde neden etkisiz kalır? Ünlülerden konu aktivizm olunca çok mu şey bekliyoruz?    

Türkiyeli Ünlülerin Aktivizminin Sınandığı Alanlar

Türkiyeli ünlülerin yaptıkları aktivizm yurtdışındaki örneklerin bize sordurduğu kimi sorularla ilintili olsa da bazen ülkemize has sınamalara da tabi olabiliyorlar. Yangınlar sırasında dünyayı Türkiye’ye yardım etmeye çağıran #HelpTurkey kampanyası özellikle bu kampanyaya katılan ve katılmayı reddeden ünlüler arasında kamuoyu önünde dönen bir tartışmanın fitilini ateşledi. Bazı ünlüler bu kampanyanın ülkenin onuruna çalınan bir leke olduğunu iddia ederken, belli ki uluslarüstü dayanışmanın devletlerin siyasal çekişmelerinden bağımsız olarak ilerleyebilen bir mekanizma olduğundan, kimi problemlerin sadece bir ülkenin hükümetinin değil tüm insanlığın problemi olabileceğinden bihaberdi. Ülkenin cayır cayır yanan ormanları söndürülemezken başka ülkelerden yardım isteyen ünlüler aslında Hepburn’ün açtığı kimi sorunların tüm dünyaya ait olduğunu kabul eden ve çözümlerin tüm insanlık tarafından bulunabileceğini hatırlatan bir aktivizm kanalından ilerliyordu.

olmadi-bastan-un-ve-aktivizm-iyi-bir-ikili-mi-4

Ülkemizde ünlülerin yaptığı aktivizm kimi zaman içinde bulundukları alanlarda baskın olan toksik kültürel söylemlerden de nasibini alabiliyor. Mesela Galatasaraylı futbolcu Taylan Antalyalı giydiği bir tişört ile Onur Haftası’nı kutlayan LGBTİ+’lara destek verdiğinde futbol taraftarlarının yoğun çevrimiçi zorbalığına maruz kaldı. Ancak bu zorbalık beklenen etkiyi göstermedi. Antalyalı’yı yıldırmak isteyenler bu sefer Antalyalı’ya destek veren bir sürü başka ünlünün ve kurumun benzer şekilde ses çıkarmasına engel olamadı. Mesela futbolcu Ümit Özat Antalyalı’ya destek verirken, Galatasaray Spor Klubü Antalyalı’nın yanında durdu, onun ifade özgürlüğünü destekledi ve diğer kulüpleri de bu duruşa davet etti. Erkek egemen kültürle sıkıca yoğrulmuş alanlardan biri olan futbol dünyasının Halil İbrahim Dinçdağ’ın eşcinsel olduğu için hakemlikten Türkiye Futbol Federasyonu tarafından men edildiği günlerden bugünlere gelmiş olması kayda değer. Bu yaşanırken aktivist duruş sergileyenlerin gördükleri desteğin büyümesi de oldukça önemli.

2021 senesinde Antalyalı’nın verdiği -ve sonrasında gördüğü- desteğe ek olarak LGBTİ+ hak mücadelesi ünlülerden belki de bugüne dek aldığı en geniş desteği gördü. 2000’lerde Ajda Pekkan’ın geyleri sevdiğini söylemesinden veya Sezen Aksu’nun konserinde gökkuşağı bayrağı açmasından pek ileriye gidemeyen destek, 2021 senesinde Sibel Can ve Gülşen gibi yüksek profilli ünlülerin sosyal medyadan LGBTİ+’lara verdikleri destek mesajlarıyla biraz güçlendi. Bu paylaşımlar sosyal medya üzerinden yaratılan homofobik ve transfobik zorbalıklara güzel bir cevap olsa da, LGBTİ+’ların sokakta ve mücadelenin başka alanlarından bundan daha fazla desteğe ihtiyacı olduğu bir gerçek. Varlığımızın reddedildiği ve temel hak ve özgürlüklerimizin sistematik bir şekilde gasp edildiği bu dönemi umuyorum ki daha fazla ünlünün daha çok ses getirdiği ve pozitif etki ettiği destekle aşacağız.

Kaos GL dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin Eşit Haklar dosya konulu 180. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir. 


Etiketler: medya, kültür sanat, dünyadan
nefret