08/11/2023 | Yazar: Cem Öztürk

Topluluğumuz için ölüm kabulü özellikle dokunaklı olabilir. LGBTİ+’lar genellikle toplumsal reddedilme, ayrımcılık ve şiddetle yüzleşmek zorunda kalabiliyor. Bu, ölümle ilgili açık konuşmaların daha da önemli hale gelmesini sağlıyor, çünkü kimliklerimizin ve deneyimlerimizin tam olarak kabul edilmediği bir ortamda yaşamın sonuyla yüzleme kaygısını daha yoğun yaşayabiliriz.

Ölümü kucaklamak: Ölüm-pozitif hareket ve LGBTİ+ topluluğu için anlamı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bu yazıyı bu yıl zamansızca kaybettiğimiz LGBTİ+ aktivistleri Suna Sözer ve Murat Çekiç’in değerli anısına ithaf ediyorum.

İnsan varlığının evrensel bir yönü olan ölüm, genellikle korku, damgalama ve sessizlikle örtülü bir konu olarak kabul edilir. Tarih boyunca, çeşitli toplumlar bu algıları sorgulayarak ölümü kabullenmeyi teşvik etmeye ve ölümden duyulan yaygın korkuyla yüzleşmeye çalışmıştır. Ölüm-pozitif hareket; ölüm, yaşam sonu kararları ve ölümle ilgili kültürel tutumlar hakkında açık konuşmaları teşvik etmeyi amaçlayan bu tür bir girişim.

Son yıllarda popülerlik kazanan bir kavram olan ölüm-pozitiflik, ölümün çeşitli yönleri hakkında açık ve dürüst tartışmaları teşvik etmeyi amaçlıyor. Ölümü kabul etme ve onunla etkileşimde bulunma fikri, bazıları için sıra dışı veya rahatsız edici görünebilir, ancak LGBTİ+ hareket içinde özel bir yankı bulmuştur. Türkiye’deki LGBTİ+ topluluğu bağlamında, bu tartışmalar toplumsal ayrımcılık ve önyargıları aşmak zorunda olduğundan daha derin bir anlam taşıyor.

Tarihe bakış: HIV epidemisi

LGBTİ+ topluluğu tarih boyunca sistematik ayrımcılık ve damgalama gibi bir dizi zorlukla karşılaştı ve 1980’lerin AIDS epidemisi gibi topluluk içinde yüksek oranda ölümlere yol açan olaylarla karşı karşıya kaldı. Bu ölüm deneyimleri, genç yaşta ölüm gerçeğiyle yüzleşmeyi ve hayatın kırılganlığını kabul etmeyi teşvik eden özgün bir bakış açısı geliştirmeyi sağladı. Bu deneyimlere yanıt olarak, LGBTİ+ topluluğu ölüm-pozitifliği, ölümün kaçınılmazlığını kabul ederken yaşamın zenginliğini kutlamanın bir yolu olarak benimsedi.

Ölüm-pozitifliğin LGBTİ+ hareketi ile kesiştiği en önemli yollardan biri, AIDS epidemisi sırasında kaybedilenleri anma aracılığıyla gerçekleşti. AIDS krizi, topluluğu sarsan yıkıcı bir olaydı, ancak aynı zamanda aktivizmi ve savunuculuk çabalarını harekete geçirdi. Bu dönemde hayatını kaybedenleri açıkça tartışarak ve anarak, LGBTİ+ topluluğu sadece kaybedilen yaşamlara saygı göstermekle kalmamış, aynı zamanda zorluklar karşısında dayanıklılık ve dayanışmanın önemini vurgulamıştır.

Ölüm kabulü: Tabuları yıkmak

Türkiye, birçok diğer ülke gibi ölümü açıkça ele almaktan kaçınan bir toplumsal çekingenlikle karşı karşıya. Geleneksel tabular, dini inançlar ve kültürel normlar genellikle ölümün nasıl algılandığını ve ele alındığını belirler. Bu ortamda LGBTİ+ topluluğu, yaşam sonu bakımı ve kabul ile ilgili özgün zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Ölüm-pozitif hareket, bu tabuları sorgulamayı hedefleyerek, ölüm hakkında yapılan konuşmaların daha yaygın hale geldiği bir ortamın oluşturulmasını teşvik ediyor.

Topluluğumuz için ölüm kabulü özellikle dokunaklı olabilir. LGBTİ+’lar genellikle toplumsal reddedilme, ayrımcılık ve şiddetle yüzleşmek zorunda kalabiliyor. Bu, ölümle ilgili açık konuşmaların daha da önemli hale gelmesini sağlıyor, çünkü kimliklerimizin ve deneyimlerimizin tam olarak kabul edilmediği bir ortamda yaşamın sonuyla yüzleme kaygısını daha yoğun yaşayabiliriz. LGBTİ+ topluluğu içinde ölümün kaçınılmazlığı hakkında diyalogları teşvik etmek, özgün zorluklarımızı ve hayatlarımızın önemini kabul etmek için bize bir alan sağlar.

Miras: Silinmeye karşı koymak

Ölüm-pozitif hareketin temel bir yönü, kişinin mirasını koruma vurgusu ve kendi değerlerine ve kimliklerine göre hatırlanmasını sağlamak. LGBTİ+ topluluğu bağlamında, bu mesele hayati bir noktada: Tarih boyunca sıklıkla marjinalleştirilen ve görünmez hale getirilen LGBTİ+’lar için haklar, tanınma ve kabul için süren yaşam boyu mücadele, ölüme kadar uzanıyor.

Türkiye, LGBTİ+’lar için yasal tanıma ve korumanın henüz kazanılmadığı bir ülke olduğundan, ölüm-pozitif bir bakış açısı, LGBTİ+’ların kendi anlatılarını yeniden kazanmalarını sağlayabilir. Ölümde kendi yaşam ve mirasımızın önemini kabul etmek, hikayelerimizin silinmesini veya başkaları tarafından yeniden yazılmasını önlemek adına önemli bir adım. LGBTİ+ topluluğu için bu sadece geçmişi onurlandırmakla kalmaz, aynı zamanda daha güvenli ve daha kapsayıcı bir gelecek yaratma anlamına gelir.

Kolektif destek: Dayanıklılığın teşviki

Ölüm-pozitif hareket aynı zamanda topluluk desteği, ölüm koçları ve müttefiklerin rolünün önemini savunur. Bu yönüyle LGBTİ+ topluluğu için özellikle anlamlıdır, çünkü LGBTİ+’lar sıklıkla biyolojik ailelerinin ötesine uzanan destek ağlarına güvenirler. Aile kabulünün eksik olabileceği bir toplumda, seçilmiş aileler ve destekleyici arkadaşlar paha biçilmez hale gelir.

Kolektif destek aracılığıyla LGBTİ+ topluluğu, –biyolojik ailenin işleri karmaşıklaştırmadığı durumlarda– yaşam sonu kararlarını, tıbbi bakımı ve cenaze düzenlemelerini yönlendirebilir. Bu seçilmiş toplulukların gücü son derece önemlidir, çünkü zor zamanlarda rahatlık ve anlayış sağlarlar. LGBTİ+ topluluğu için, ölüm-pozitif hareket, ölümün korkulacak bir şey olmadığını gösteriyor ve isteklerimizin onurlandırılmasını sağlamak için hukuki seçeneklerimizi keşfetmeyi ve seçilmiş ailelerimize güvenmeyi öğretiyor.

Mental sağlık ve esenlik

Ölüm-pozitiflik, LGBTİ+ topluluğu içinde mental sağlıkla ilgili tartışmaları damgalamadan arındırma konusunda da kilit bir role sahip. Eşit haklar için süregelen mücadele, ayrımcılık ve reddedilme gibi benzersiz stres kaynaklarına maruz kaldıkları için mental sağlık zorlukları yaşama olasılığı daha yüksek olan LGBTİ+’ların bu deneyimlerin duygusal etkilerini kabul edip mental sağlık konuları hakkında konuşmasıyla topluluğumuz, zorluklarla başa çıkma ve esenliği teşvik etmenin önemini vurgulayan destekleyici bir ortam oluşturabilir.

Ayrıca, LGBTİ+ topluluğunun ölüm-pozitifliği sahiplenmesi, kendini ifade etme ve güçlenmeyi teşvik etme noktasında kilit bir rol oynuyor. Bireyler ölümle ilgili korkularını ve kaygılarını açıkça tartışmaya teşvik edildiğinde, gerçek kimliklerini gizleme yükünden kurtulabilirler. Bu açıklık sadece topluluk içindeki bağları güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda kişisel büyüme ve güçlenme için bir katalizör olarak hizmet eder. Kişiler, korkularını kabul ederek yaşamlarını otantik bir şekilde yaşamak için güç ve cesaret bulabilirler.

Sonuç

LGBTİ+ hareketinin ölüm-pozitifliği benimsemesi; topluluğun dayanıklılığının, dayanışmasının ve otantik bir yaşamın taahhüdünün göstergesi. Ölüm-pozitif hareket; ölüm, yaşam sonu kararları ve mirasın korunmasının önemini teşvik eden önemli bir kültürel değişimi temsil ediyor. Topluluğumuz için bu özellikle önemli: Bireylere toplumsal tabuları ve önyargıları sorgulayarak ölüm kabulünü benimsemeleri için güç veriyor, tarihsel silinmeyi reddederek kendi anlatılarını kontrol etmelerini sağlıyor ve ayrıca, aile kabulünün eksik olabileceği bir toplumda, sosyal destek ağlarının güçlendirilmesine yardımcı oluyor.

Ayrımcılık ve zorluklar karşısında topluluğumuz ve örgütlülüğümüz bir dayanıklılık ve güç kaynağı olageldi. Ölüm-pozitif hareket, LGBTİ+’ların seslerini ve deneyimlerini yükselterek ölümü onur, saygı ve özgünlükle karşılamalarını sağlıyor. Ölüm hakkındaki konuşmaları teşvik ederek, topluluğumuzun ölüm etrafındaki korkuları ve önyargıları ele almasını cesaretlendiriyor. Bunu yaparak da otantik bir şekilde yaşamanın ve ölmenin ne anlama geldiğini yeniden tanımlıyor.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
İstihdam