07/03/2016 | Yazar: Murat Sayan

HIV’de sorunumuzun boyutlarını kavramada, enfeksiyonu olan kişi sayısı ya da kullanılan ilaçların kutu sayısı yeterince şey ifade etmiyor. Toplumdaki dinamikleri kavramamız gerekiyor.

Geçtiğimiz hafta, ABD-Boston’da Retrovirüsler ve Fırsatçı Enfeksiyonlar (CROI) Konferansı yapıldı. Detayları şuracıkta; http://www.croiconference.org/.

Oldukça önemli ve yeni şeyler söyleyen bu toplantının diğerlerinden ayrılan bir geleneği var. İlaç endüstrisi bu toplantıya katılamıyor.

Toplantıda Kristen Hess’in yaptığı sunumun metodu ve sonuçları çok çarpıcı. Çok ama çok kısaca: veriler 2009 – 2013 yılları arasında elde edilmiş. ABD, Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezinin (CDC) “ömür boyu HIV riski tahmini” verilerine göre; her 2 genç siyah gay bireyden 1’i HIV’le karşılaşıyor. Buna karşın her 4 latin gay bireyden 1’i, her 49 Afro-Amerikalı kadından 1’i HIV ile karşılaşıyor.

ABD’nin güney eyaletlerinde HIV daha baskın. HIV ile karşılaşma yaşı aşağıya inmiş görünüyor. Ayrıca erkeklerde; siyahlar beyazlara göre 7 kez, MSM’ler heteroseksüellere göre 79 kez ve damardan uyuşturucu kullananlar heteroseksüellere göre 13 kez daha fazla HIV riski ile karşı karşıyalar. Kadınlarda bu risk oranları çok daha düşük.

Ömür boyu risk tahmin analizleri oldukça kullanışlı görünüyor (makaleyi rakamlara boğmak istemedim ve kabaca öne çıkanları verdim). Örneğin bu analizlerin sonuçlarıyla; HIV'in toplumsal katmanlardaki durumunu kavramada, toplumda ortaya çıkan eşitsizlikleri anlamada, ulusal HIV önleme ve kontrol stratejileri oluşturmada, HIV’in tanısında nerede kalındığını öngörmede, toplumda HIV testi uygulamalarına ne kadar ihtiyaç var’ı tahmin etmede ve uluslar arası hedeflere ulaşılıp ulaşılamayacağını ortaya çıkarmada...

Ve elbette, günün sonunda, ne kadar endişe etmeliyiz sorusuna bir yanıt vermekte oldukça işe yarayabilir.

Sanırım HIV’de sorunumuzun boyutlarını kavramada, enfeksiyonu olan kişi sayısı ya da kullanılan ilaçların kutu sayısı yeterince şey ifade etmiyor. Toplumdaki dinamikleri kavramamız gerekiyor. Bu nedenle ömür boyu risk tahmin analizleri pek bir dikkatimi çekti.

Belki böylece konu hakkında kafa patlatır, politika geliştirebiliriz.

Fotoğraf, Amelia Fletcher tarafından çekilmiş. Kırlara uzanmış bir adam...

Herkesin gidip kırlara uzandığını düşünsenize…tüm sistemler çökerdi.

Aynı şey, bir iskemleye oturup bütün gün uzaklara bakarak da yapılabilir…

Aslında mevzu hiçlik…

Boşluk demek daha mı doğru olurdu?

Bütün sistemler; ideolojiler, dinler, kapitalizm, devlet-ulus yapıları, felsefe, bilim….tümü varlık problemimize bir yanıt arıyor.

Diyelim ki son 1 gününüz kaldı hayatınızda, ne yapardınız? 
Buna zekice bir yanıt verir Angelopulos “Sonsuzluk ve Bir Gün” adlı filminde. Geçmişe gitmeyi önerir.

Eski günahları anmak, pişmanlıkları - kırgınlıkları dağıtmak iyi gelirdi böylesine hiçlik öncesi bir anda…ama hayat güzeldir. Eşsizdir.

Ölüm - yok oluş orada bir yerde olsa da çayırlara uzanmak, öylece uzaklara bakmak iyidir.

Sükunet iyidir.


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam