23/02/2023 | Yazar: Dicle Çakmak

LGBTİ+’ların halihazırda uğradığı ve onurlu bir yaşam sürmelerini tehlikeye atan ayrımcılık ve nefretle mücadele ederken yoksulluğu da unutmamak gerekiyor.

Onurlu bir yaşamın önündeki engel: Yoksulluk Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Yoksulluk, geleneksel olarak asgari yaşam standartlarını devam ettirmek için gereken gelire sahip olmamak anlamında kullanılırdı. Ne var ki, yoksulluğun gelişmişlik sıralamasından bağımsız bir şekilde tüm ülkeleri ilgilendiren bir şekilde yaygınlaşması, konunun gelir eksikliğinin ötesine geçip bir insan hakları meselesi olduğunu gösteriyor. Yoksulluğun insan hakları boyutunu, dolayısıyla da onurlu bir yaşama aykırılığını tartışmadan önce insan onuru kavramını incelemek iyi olur.

İnsan hakları belgelerinin temelini oluşturan insan onuru, her insanın doğuştan gelen, özgün bir değerinin olduğu ve bu nedenle en yüksek düzeyde saygıyı hak ettiği anlamına gelir.[1],[2] İoanna Kuçuradi’ye göre bu değer, kişinin kendi imgesine uygun davranması ve yaşaması sonucu görmeyi beklediği muameleyi ifade eder.

Sırf insan olduğu için değerli olmak ve birtakım haklara sahip olmak, insan haklarının temel özellikleri olan evrenselliği, bölünmezliği ve devredilemezliği beraberinde getirir. Bu bakımdan insan onuru, insan hakları talebine meşru bir zemin sağlar. Diğer bir deyişle, insanca ve onurlu bir yaşam için gerekli olduklarından dolayı insanların haklarına saygı duyulmalıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde de sonradan ondan türetilen sözleşmelerde de onurlu ve değerli bir hayatın çerçevesi haklar üzerinden açıklanır. İnsan onuru, doğuştan sahip olduğu özelliklerin, insanların ayrım yapılmaksızın haklarına erişmeleri gerektirdiğini ima ettiği için aynı zamanda eşitlikçi bir argümandır. Nitekim İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin açılış maddesi de tüm insanların onur ve haklar bakımından eşit olduğunu söyler. Yani herkes sahip olduğu değer bakımından eşittir ve haklara erişimdeki her türlü ayrımcılık, insan onurunu zedeler.

İnsan onurunun temel ölçütlerinden biri, özerkliktir. Yani kişilerin kendi seçimlerini yapabilmesi ve yaşamları hakkında söz sahibi olabilmeleridir. Çünkü kişinin özgür iradesi, mutlak bir değer olarak kabul edilmelidir.[3] Bir başka ölçüt ise onurlu bir yaşam için gerekli olan temel ihtiyaçların karşılanabileceği koşulların yaratılmasıdır. Bu koşullar, ekonomik ve sosyal hakların tanındığı, ayrımcılığın ve dışlanmanın olmadığı elverişli bir insan hakları ortamını gerektirir. Genellikle devletler için negatif yükümlülüklerin tanımlandığı medeni ve siyasi hakların insan onurunun korunması açısından önemli ancak yeterli olmadığı açıktır. Bunların yanından, kişileri içinde bulundukları ekonomik zorluklardan kurtaracak ve sosyal adaleti tesis edecek tedbirlerin alınması da gerekir.

Bu ölçütleri dikkate alınca yoksulluğu insan hakları ihlali olarak tanımlamak anlamlı ve gerekli hale geliyor. Yoksulların verdiği gündelik mücadele, öncelikle hayatta kalma amacını taşıdığı için insan haklarının temel amacı olan onurlu bir yaşamdan söz etmek her zaman mümkün değil. Bu hayatta kalma çabası kişiye kendini gerçekleştirme ve kendi yargılarını oluşturma imkânı tanımadığı, insanlar arasında bağımlılıktan kaynaklanan bir hiyerarşi yarattığı için yoksulluk, insan onurunun temel unsurları olan özerklik ve eşitlik ile çatışma halindedir. Yoksulluk, beraberinde kaynaklardan yoksunluğu ve insan hakları ihlallerini getirdiği için kişinin hem gündelik hayatı hem de geleceği üzerindeki kontrolünü yitirdiği bir durum olarak açıklanabilir. Ayrıca hem toplum hem de devletin gözünde küçümsenmek, muhtaç ve çaresiz görülmek, çoğu zaman yoksulların özgür iradeli bireyler olduğunu unutturur. Bu bakış açısıyla yürütülen ve insan onurunu göz ardı eden programlar, çoğunlukla paternalist bir nitelik taşır ve yoksulları yardımların pasif alıcıları gibi değerlendirerek kendi ihtiyaçlarıyla ilgili seçim yapma hakkından mahrum bırakır.[4]

İnsan onurunu hatırlamak, yoksullukla mücadelenin kalıcı etkiler yaratmasında pay sahibi olabilir. Hem yöneticileri hem de sivil toplum örgütlerini yoksullara sadece yardım götürmek yerine, onların haklara eşit bir şekilde erişmelerinin yollarını aramaya zorlar. İnsanları hem yoksulluğa iten hem de yoksulluğun bir sonucu olan ayrımcılıktan, güvensizlikten, gelecek korkusundan, dışlanmadan koruyacak ve seslerini duyurmalarını sağlayacak kurum ve yasaların oluşturulması bu yollardan biri olabilir. Ayrıca, insanları yalnızca hayatta tutmak yerine onurlu bir yaşama layık görmek, insan haklarını tüm boyutlarıyla ele almayı sağlar. Örneğin, bu şekilde barınma hakkının başımızı sokacak bir yerden daha fazlası olduğunu, yeterli altyapı, güvenlik, sağlık, huzurun da temel bileşenler olarak dikkate alınması gerektiğini hatırlarız.

LGBTİ+ yoksulluğuna kısa bir giriş

Çeşitli ülkelerde yürütülen araştırmalara göre LGBTİ+'ların eğitim, sağlık, istihdam, barınma ve finansal hizmetlere erişimleri toplumun diğer kesimlerine oranla daha düşük. İnsan haklarına ve geçim kaynaklarına erişimde yaşadıkları ayrımcılık ve sosyal dışlanma nedeniyle LGBTİ+’lar yoksul nüfus içinde önemli bir kesimi oluşturuyor. 17 Mayıs Derneği, ülkede artan yoksulluğun içinde LGBTİ+’ların nerede yer aldığına dair merakla, bir yoksulluk analizi raporu hazırladı. Eylül ayında yayımlanacak ve “Ayrımcılıktan Yoksulluğa Türkiye’de LGBTİ+’lar” adını taşıyan rapor, örgütlenme özgürlüğü, barışçıl toplanma özgürlüğü, katılım hakkı, adalete erişim, ayrımcılık yasağı, yeterli yaşam standardı hakkı (yeterli gıda hakkı ve barınma hakkı), eğitim hakkı, çalışma hakkı, sağlık hakkı ile sosyal güvenlik hakkına yönelik saldırı ve engellemeleri, taşıdıkları yoksulluk riski bakımından değerlendirerek “Hak ihlalleri ve ayrımcılık LGBTİ+’ları yoksullaştırıyor mu?” sorusunu yanıtlamaya çalışıyor. 2022’nin ilk yarısında çok çeşitli ulusal ve uluslararası yayının incelenmesi, yoksullukla mücadele alanında çalışan örgütler ve LGBTİ+ hakları örgütleri ile yapılan diyalog toplantıları ve LGBTİ+ aktivistleriyle yapılan odak grup toplantılarından oluşan araştırma gösterdi ki, her gün uğradıkları ayrımcılık hem LGBTİ+’ları yoksulluğa yaklaştırıyor hem de yoksul olan LGBTİ+’ların bu yoksulluktan kurtulmalarını güçleştiriyor.

Türkiye’nin genelinde olduğu gibi LGBTİ+ toplumunda da büyük bir yoksullaşma var. Üstelik toplumdaki eşitsizlik, LGBTİ+’ları yoksulluktan çıkaracak kaynaklardan mahrum bırakarak mevcut durumlarını değiştirmelerine engel oluyor. Bunun önüne geçmenin birçok yolu var ancak öncelikle yapılması gereken, eşitlikçi, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığı yasaklayan ve LGBTİ+’ları gören bir ayrımcılıkla mücadele yasasının çıkarılmasıdır. Böyle bir yasal koruma, ayrımcılıktan kaynaklanan yoksulluğu engellemekle birlikte sağlık, eğitim, istihdam, barınma, sosyal koruma gibi yoksulluğu ilgilendiren politika alanlarında LGBTİ+’ların hesaba katılmasının önünü açar. Ayrıca, LGBTİ+’ların yoksulluk riski ile ilgili ortaya çıkan sonuçlar, hem LGBTİ+ örgütlerinin hem de diğer insan hakları örgütlerinin savunuculuk alanını genişletmesini zorunlu kılıyor. Yoksulluk artık çok somut bir şekilde gündemimizde olduğu için LGBTİ+’ların halihazırda uğradığı ve onurlu bir yaşam sürmelerini tehlikeye atan ayrımcılık ve nefretle mücadele ederken yoksulluğu da unutmamak gerekiyor.

Kaos GL Dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin Onur dosya konulu 186. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 



[1] Roberto Andorno (2014), “Human Dignity and Human Rights”, Handbook of Global Bioethics, Ed. Henk A.M.J. ten Have & Bert Gordijn, Springer Netherlands.

[2] İnsan onuru kavramının insanları yücelttiği ve dışarıda kalan diğer canlıları hiçe saydığı için türcülüğe yol açtığına dair çeşitli eleştiriler vardır. Ancak bu eleştiriler, daha geniş bir incelemeyi hak ettiği için bu yazıda ele alınmamaktadır.

[3] Kahan Onur Arslan, “İnsan Onuru Kavramı ve Koruma Tedbirleri Bağlamında Temel Bir İlke Olarak İnsan Onurunun Korunması”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 120, 2015.

[4] BM Yoksulluk ve İnsan Hakları Bağımsız Uzmanı Magdalena Sepúlveda Carmona’nın Derin Yoksulluk ve İnsan Hakları Kılavuz İlkeleri taslağı hakkındaki raporu, A/HRC/15/41, https://www2.ohchr.org/english/bodies/hrcouncil/docs/15session/A.HRC.15.41.pdf (Erişim tarihi: 15.08.2022).


Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
İstihdam