04/02/2008 | Yazar: Kaos GL

Transeksüel ve eşcinsellerden oluşan Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği üyeleri, kurdukları tiyatro topluluğu ile kamuoyunda kendileri hakkındaki önyargıları silebilmek ve yaşadıklar

Transeksüel ve eşcinsellerden oluşan Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği üyeleri, kurdukları tiyatro topluluğu ile kamuoyunda kendileri hakkındaki önyargıları silebilmek ve yaşadıkları olumsuzlukları anlatabilmek için etkileyici bir oyun sahneledi. Yaşamın her alanında var olabileceklerini anlatmak için yola çıkan grubun Pembe Gri adlı oyunu büyük ilgi görüyor. Sabah Gazetesi’nden Mehmet Acar, Pembe Hayat LGBTT Tiyatro Topluluğu’yla konuştu.

Birkaç küçük skeçle başlayan tiyatroculuk tecrübeleri, Pembe Gri adlı oyunla gelişti. Oyun artık kapalı gişe sahneleniyor. Onlar Pembe Gri'yi oynayabilmek için büyük fedakârlıklar yaptılar. Amaçları para kazanmak ya da ünlü olmak değil, sadece seslerini duyurabilmekti. Grup, bunu başarmanın gururuyla yeni oyunlara yelken açmaya hazırlanıyor.

Pembe Hayat LGBTT Tiyatro Topluluğu nasıl kuruldu?

Tiyatro grubunun kurulmasına öncülük edenlerden Derya Tunç, yaşadığı toplumsal baskılar ve kamuoyunda 'Eryaman olayları' diye bilinen olayların ardından iki küçük skeç yazarak tiyatronun önünü açtı. Amatör olarak oynanan skeçlerin ardından, arkadaşları aracılığıyla Zeynep Özcan Akbal'la tanıştı ve projelerini anlattı. Uzun zamandır toplumun 'ötekileştirdiği' Pembe Hayat Topluluğu üyelerine yardım etmek isteyen tiyatro oyuncusu ve drama yönetmeni Akbal da izlediği skeçlerden çok etkilendi. Dernek üyeleri arasında tiyatroya ilgi duyan ve oyunda yer almak isteyen arkadaşlarından bir topluluk kurarak, oyun üzerinde çalışmaya başladı. Bir buçuk ay süren provaların ardından Pembe Gri ilk olarak İstanbul'da sanatseverlerle buluştu. Oyunda kendi yaşamlarından kesitler bulan amatör oyuncular İsmail Alacaoğlu, Sera Can, Melis Özcan, Barış Sulu ve Derya Tunç rollerini çok iyi üstlendiler. Pembe Gri, şubat ayında Ekin Sanat Merkezi'nde, nisan ayında ise ODTÜ Tiyatro Festivali'nde sahnelenecek. Oyun mayıs ayında İstanbul'da sahnelere veda edecek.

Derya Tunç: Ölsem gam yemem

"Ben hiç tiyatro oyunculuğunu düşünmüyordum. Ancak yaşadığımız sıkıntılarla mücadele etmek için böyle bir çalışma yapmamız gerektiğini düşündüm. İki küçük skecin ardından Pembe ve Gri ile sahne aldık. İlk sahneye çıktığımda inanılmaz derecede heyecanlandım. Oyunu izleyenler arasında ağlayanların olduğunu gördüm, bu beni çok etkiledi. Daha sonra rolüme odaklanıp heyecanımı yendim. Oyun bittikten sonra o kadar gururlandım ki 'Ölsem de gam yemem,' diyerek Zeynep'e sarılarak ağladım. İnsanlara kendi yaşadıklarımızı anlatabilmek beni çok mutlu etti. Toplumda her türlü ayrımcılığa karşıyım. Bu oyunda sahnelediğimiz olayları, olumsuzlukları biz yaşıyoruz ve bunları hak etmiyoruz. Bunları görsünler, bizleri tanısınlar diye bu oyunda yer aldım."

Sera Can: Sesimizi duyurmak için buradayım

"Lise yıllarında amatör bir grupla Bekir Yıldız'ın Sahipsizler oyununda dört rolüm vardı. Bu grupla dokuz ili kapsayan bir turneye çıktım. Daha sonra Yunus Emre adlı oyunda yer aldım. Üçüncü oyunuma hazırlanırken tiyatrodan kopmak zorunda kaldım. Pembe Hayat Tiyatro topluluğu ile tiyatroya yeniden başladım. Arkadaşlarımla çok fazla fedakârlık yaparak bu oyunu sahneye koyduk. Kendi sorunlarımızı anlatan bir oyunda rol almak, kamuoyunda oluşan önyargıları kırmak ve aslında öyle olmadığımızı anlatmak için buradayım. Tabii ki oyuncu olamayacağız, böyle bir amacımız yok, ancak amatör olarak sesimizi duyurabileceğimiz her organizasyonda varım."

İsmail Alacaoğlu: Kendimi sahnede buldum

"Pembe Hayat, çok uzak olduğum bir dernek değildi. Onlara yardım etmek için oyunlarının fotoğraflarını çekiyordum. Bir arkadaşımızın oyundan ayrılmak zorunda kalmasıyla kendimi birden sahnede buldum. Oynayamam diye düşündüm, ama arkadaşlarımın ısrarı ile provalara başladık. Ara ara 'Yapamayacağım, bırakacağım,' desem de ilk oyundan sonra anladım ki iyi ki 'Tamam,' demişim. Böyle bir mesajı olan oyunda yer almak, beni gururlandırdı."

Barış Sulu: Keşke daha önce yapabilseydik

"Amatör bir tiyatro topluluğunda dekor ve tasarımcı olarak görev almıştım. Zeynep ve İsmail arasında geçen ikna konuşmalarına tanık oldum. Bu sırada Zeynep bana 'Sen de oynar mısın?' diye sordu. Tereddüt etmeden 'Evet,' dedim. Çünkü insanlar benim ergenlik döneminde yaşadığım sıkıntıları görsünler ve onlar yaşamasınlar istedim. Oyun sahnelendikten ve oyuna olan ilgiyi gördükten sonra, 'Keşke daha önce böyle bir çalışma yapabilseydik,' diye düşündüm."

Zeynep Özcan Akbal: Kardeşimle birlikte bir şeyler yapmak istedik

"Kardeşim Melis'le birlikte bu konuda bir şeyler yapmak istiyorduk. Bir etkinlikte arkadaşım, Derya'nın skeç yazdığını söyledi. İki küçük oyunun ardından bir topluluk kurup sesimizi duyurmak istedik. Tiyatro topluluğunun ardından arkadaşlarımızla bir araya geldik. Oyunu yazıp, herkesin rolünü dağıttığımda Sera Can rolünden çok etkilendi ve ağlamaya başladı. Her alanda yaşanılan ayrımcılık, sahne alacağımız yer konusunda da yaşandı. Uzun süren sahne arayışlarımıza Ekin Sanat Merkezi kucak açtı. Ücretsiz olarak salonlarından yararlanmamızı sağladı. Beni en çok etkileyen olay ise oyunu tesadüfen izleyen bir hemşirenin oyun sonunda gelip bana 'Bir üniversite tiyatro grubunun oyunu sanıp bilet aldım. Travesti ve gaylerin oynadığı bir oyun olduğunu bilsem almayabilirdim. Şimdi bakış açım çok değişti. Sizin için ne yapabilirim?' diyerek ağlamasıydı. Sera, Derya oyunculuk yapabiliyorlarsa her şeyi yapabilirler. Onların toplumun her alanında olabileceğini göstermek istedik. Ötekileştirme oldukça, mücadeleye devam edeceğiz."



Etiketler: kültür sanat
İstihdam