04/01/2011 | Yazar: Selçuk Candansayar

Türkiye, polisin uyguladığı şiddet ile ilgili haberlere alışkın ama polisin polise uyguladığı katıksız şiddete ilk kez tanıklık etmiş oldu.

Türkiye, polisin uyguladığı şiddet ile ilgili haberlere alışkın ama polisin polise uyguladığı katıksız şiddete ilk kez tanıklık etmiş oldu.

İzmir’deki Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksekokulu'nda 3 yıl önce kaydedilen görüntüler, öğrencileri tekmelemeleri Başbakan ve İçişleri Bakanınca övgüye değer bulunan polislerin bu hale nasıl bir eğitimden geçerek ulaştıklarını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Sabah içtimasına geç kalan iki öğrenci, öğretmenlerince tekme tokat hizaya getirilmiş.

Şiddet üzerine çalışan hemen herkesin bildiği gibi şiddetin kendisini yeniden üretme döngüsüne göre bu günün saldırganı geçmişin mağdurudur.

Sakın yanlış anlaşılmasın, zavallı mağdur polisler zamanında çok dayak yedikleri için öğrencileri tekmeliyorlar, değil demek istediğim. Polis, sınıflı toplumda yasal şiddetin uygulayıcı teknisyenidir, yapısı gereği şiddet uygulayıcısıdır ve devletin olduğu her yerde şiddetin üreticisi daima polistir, bu işin ayrı bir boyutu.

Polis okulundan sızan görüntüler, bu yapının nasıl inşa edilmek zorunda olduğunun belgeseli olarak değerli, önemi orada. Hani, Raşel Dink’in ‘bebeklerden katil yaratan düzen’ dediği yapı.

Okulun web sitesindeki ders programını incelerseniz, toplum psikolojisi, insan hakları ve davranış bilimleri gibi derslerin müfredatta olduğunu görebilirsiniz. Her ne kadar, davranış bilimleri yerine ‘birimleri’ yazılmış olsa da ve kimse de galiba bunun farkında olmasa da, polis adaylarının bu konularda eğitim aldıkları belli. Dahası yine web sitesinden ‘Stres, Kendine Güven ve Mücadele Ruhu’ gibi konferansların da düzenlendiği anlaşılıyor, üstelik ‘kişisel gelişim uzmanlarından’!

Görüntüleri dikkatle izlerseniz ve okul yönetiminin açıklamalarını yeniden okursanız, polis eğitimindeki şiddet kültürünün aslında ne denli doğal olarak karşılandığını anlayacaksınız. Görüntülerde öğretmen, iki öğrenciye küfür ederek tekme tokat girişirken bu sırada çevrelerinden gelip geçenler dayağa en küçük bir ilgi bile göstermiyorlar. Kimi sivil giyimli, kimi resmi üniformalı, büyük olasılıkla ortamda başka öğretmenler de olmasına karşın, kimse kılını kıpırdatmıyor. Bırakın müdahale etmeyi, hiçbir olağandışılık yokmuş gibi seyretmek için duralamıyorlar bile.

Büyük olasılıkla polis yetiştirmede öğrencileri “döve döve adam (polis) etmek” ilkesi temel alınmış ki, dayak sıradan algılandığından kimse ilgilenmiyor.

Görüntüler basına olaydan 3 yıl sonra sızdırılabilmiş. Büyük olasılıkla nedeni korku! Okul yönetimi dayağın görüntülendiğini fark edince tüm öğrencilerin cep telefonlarını toplattırmış. Bir öğrenci telefonunu kaptırmadan önce görüntüyü mesajla yollamış. Belki de o öğrenci ve ailesi, mezun olup asli memur olarak atanıp, kendisini sağlama almayı garantilemesine kadar beklediler. Görüntüleri daha önce basına verirlerse bir şekilde izlerinin bulunup, okuldan atılmasından endişelenmiş olabilirler. Okul yönetimi ne yapmış? Dayakçı öğretmeni açığa almış ama sağ olsun Genel Müdürlük sonra terfi ettirmiş.  

Okul yönetimi görüntüler basına sızınca açıklama yapmak zorunda kalıyor. Ama açıklamasında telefonları toplayarak suç delillerini karartıp karartmadığına dair bilgi vermemiş. Eğer bu doğruysa yetiştirdiği öğrencilerine zor kullanarak kanun dışı davranma hakkının poliste olduğunu da öğretmiş olduğunun farkında mıdır acaba?  Ne dersiniz?

Ben bu güne kadar ekip otosu sürerken sinyalleri kullanan bırakın resmi plakalı araç, trafik polisi  bile görmedim, siz gördünüz mü?

Keşke eğitimleri boyunca şiddete uğrayıp uğramadıklarını bana (e postama) yazabilecek polisler olabilse de hiç değilse onların öğretmenlerinden uğradıkları şiddete yönelik bir kamuoyu da oluşturulabilse. Tuhaf karşılamayın şiddetle mücadelenin temel ilkesi her tür şiddete karşı çıkabilmek ve önlemeye çalışmaktır. Polisi şiddetten uzaklaştırmanın yolu onların polisten uğradıkları şiddetle mücadele etmekten de geçer.

Not: Geçen hafta atlattığım tıbbi sorunla ilgili olarak başta beni sağlığıma kavuşturan can arkadaşlarıma, başımda bekleyen dostlarıma, aileme, telefon ve e posta ile desteklerini yollayan tüm okurlara canı gönülden teşekkür ederim. İyileşmek, iyileştirilmek, sevildiğini bir kez daha bilmek çok güzel. Hastalanmak zor ama şifa bulmak, nazlılanmak, şımartılmak nefis.  


Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret