27/08/2010 | Yazar: Emre Korlu

Çıplak ayakla kaldırımda yürümek içimi serinletiyor. Kimisi buna delilik diyor ama ben rahatlık diye tanımlıyorum.

Çıplak ayakla kaldırımda yürümek içimi serinletiyor. Kimisi buna delilik diyor ama ben rahatlık diye tanımlıyorum. Biraz önce fena halde çıktım o kapıdan, yolu yordamı olmayan düzensiz bir sevişmeden nasıl çıkılıyorsa, öyle çıktım. Eski sevgililerle yapılan saçma muhabbetlerden kaçarcasına bizim ortamdaki kimseyle yakınlaşmadım.
 
Şimdi ukala olduğumu düşünürler ya da penislerini yoklayıp, bu geceye hazır olup olmadıklarını ölçerler. İkisinden biri yani.
 
Gazetelerin spor sayfalarından başka bir yerlerini taciz etmeyeli uzun zaman olmuş. Tavsiyelerimi esirgemediğim sondan, bir önceki sevgilime tuvalette dergi okumasını öneriyorum. Bununla birlikte telefonun yüzüme kapandığını anlıyorum. İlkten, bir sonraki sevgilim bazı konularda kıt olduğumu söylemişti hatırlıyorum, bu yüzden umursamıyorum. Bir kaç gün önce en çok aşık olduğumu sinema girişinde kız tavlarken gördüm. Bu konuda hala yeteneksiz olduğunu ona birinin açıklaması gerekiyor ama bunu yapacak en son kişi ben olmalıyım.
 
Annemin kızaran ekmekleri yine son anda fark ettiğini duyumsuyorum.
 
Babam her zamanki gibi iş servisine kıl payı yetişmiş olmalı. Birazdan ikisinden birinin aklına gelirim ve beni arayıp son bir haftanın hava durumunu isterler. Maçların kaç kaç bittiğini sormak ise babamın ilgi alanı, onu da yanıtlarım. Özlediğimi rahatça söyleyemeyen biri olarak yine bir sonraki görüşmeye saklarım. Bu kez söyleyeceğim diye başlayıp arada kaynar ama olsun. İki gün önce biriyle tanıştım. Sakin; sessiz ve mutlaka tuvalette dergi okumayı seven biri. Çıplak ayaklarla yürümeyi sevip sevmediğinden ise emin değilim. Cümle kurarken aynı kalıbın içinde eş anlamlı kelimeleri kullanmıyor. Garip bir konuşma tarzı var yani. Ama eski sevgilisi bu özelliğine hayranmış. Kulağa komik geliyor fakat ciddi olmalıyım.
 
Yarın bana yeni aldığı sinema sistemini göstermek istiyormuş. Sırf bunun için evine davetli olduğumu unutmamam gerektiğini söyledi. Bunu tüm gün boyunca sürekli hatırlattığı için telefonumu bir eskiciye satmayı bile düşündüm.Ama çekici biri gibi gözükmek için bildiğiniz bütün kibar konuşma üsluplarını kullanmalısınız.Gerekirse aynı cümle içerisinde eş anlamlı kelimelere yer vermeden...
 
Ertesi günün sabahını yaşıyorum ve gazetenin yine sadece spor sayfasını okudum. Manşet haberlere niye dikkat etmek istemiyorum bilmiyorum. Bu kez telefon tam zamanında ötmeye başladı. Annem ve babam... bu defa onlara özlediğimi söyleyeceğim. Konuşma başlıyor ve o kadar havadan sudan konuşuyoruz ki tam o kelimeyi kullanacakken garip bir düdük sesiyle karşı tarafın da kızarmış ekmekleri yeni fark ettiğini anlıyorum. Neyse ertesi sabaha sohbetin giriş kısmında annemin konuşmasına fırsat vermeden, mutlaka başaracağım, söyleyeceğim.
 
Şimdi üzerimi giyinip yola çıkma zamanı. Neden bilmiyorum bugün kendimi aynada tanıyamıyorum. Garip bir ruh hali var yüzümde. İçimi toparlayıp dışıma uygun hale getirmek için uğraşıyorum. O; sabırsızlandığından bahseden mesajları ardı ardına sıralayıp duruyor. Ve bir kelimenin eş anlamlısına rastlamanız mümkün değil.
 
Daire kapısının üzerindeki çelenk görünümlü süse bakarken kapı açılıyor. "Bu gece inanamayacağın şeyler olacak" cümlesiyle birlikte içeri alınıyorum. Onun haricindeki diğer iki adamı da görünce kibarlığımdan bir şey kaybetmemek için salon erkeği vaziyetimden kıl aldırmıyorum. Komik gelecek biliyorum ama "keşke anneme onu özlediğimi söyleseydim" diye düşünüyorum. Yemek olabildiğince Türk Dil Kurumuna uygun bir Türkçeyle geçiştiriliyor. Gayet sıkıcı bir ortamın tek sırıtan insanı benim. Geçmiş ilişkilerden bahsetmeyi önceden planlamışlar gibi yataktaki performanslarını anlatmaya başlıyorlar.
 
O gecenin üç saat sonraki tek görgü tanığı benim. Kalbimde kocaman bir genişlikle yerde uzanıyorum. Bir pompalı tüfek yarına ertelediğim tüm sevgi sözcüklerini yok etmiş gibi yanımda duruyor. En çok aşık olduğum sevgilim hala o sinemanın önünde kız tavlıyor olmalı, bir türlü fırsatını bulup söyleyemediğim o cümle dudaklarımın arasında kaldı ve yolu yordamı olmayan düzensiz bir sevişmeden çıkmış gibiyim.
 
"Eşcinsel Cinayetleri'nin tek görgü tanığının homofobik insan toplulukları olduğunu düşünüyorum... Almanya ve eşcinsellere değer veren diğer ülkeler gibi olmamız için ayrımcılığı o insanların yüreklerinde kurutmamız gerekiyorsa bir eşcinsel olarak; kadın ve erkek eşitliğinden daha fazlasının yapılması gerektiğinden yanayım. Artık son'lar yazdığım hikayedeki gibi olmasın diye."


Etiketler: yaşam
İstihdam