24/02/2022 | Yazar: Yasemin Bahar
Evet olumlayıcı psikososyal hizmetlerin erişebilir olmasına ihtiyacımız kesinlikle var ama… psikoloji önce gelsin bizden özür dilesin. Sonra da biraz susup dinlesin, çünkü bizden öğreneceği çok şey var.
Psikoloji, ilk günlerinden beri ayrımcılıkla arasına mesafe koyamayan bir sosyal bilim dalı. Modern psikoloji, 1800lerin sonunda başlarken ırkçı öjenik (eugenics) hareketiyle yakın bir bağ kuruyor: Sözde biliminsanları sözde bilimsel çalışmalar yaparak insanlar arasında hiyerarşik bir değer sıralaması olduğunu, bu değerlerin biyolojik ve sabit olduğunu, kimlerin üstün olduğunu belirli testler ile anlayabileceğimizi öne sürüyor.
Zaman ilerlediğinde yine aynı ayrıcalıklara sahip bir grup insan, çeşitlilikleri patolojize etmekten de kar eden ilaç sektöründen finansal destek de alarak, tanı sınıflandırma kitapları yazıyor. Tanı kitaplarını toplumsal normlardan arınmadan yazmalarının sonucu olarak da norm dışına çıkan kişi ve davranışları ‘hasta’ olarak tanımlamaya devam ediyor. Elbette LGBTİ+lar da bu çerçevede ele alınıyor. Homoseksüellik nispeten yakın bir geçmişte tanı kitaplarından çıkarıldığında bile ‘tedavi’ edilmeye devam ediliyor: Dönüşüm ‘terapisi’ (conversion therapy) bazı ülkelerde kısıtlansa, koşullara bağlansa veya yasaklansa da günümüzde hala dünyanın tamamına yakınında uygulanabiliyor. Bunun yanı sıra, heteroseksüel ve alloseksüel olmayan kişilere belirtilmemiş cinsel bozukluk tanısı konulması pratiği de yaygınlığını koruyor. Son olarak, kişinin kendi yönelimi ve bedeni/atanmış cinsiyeti ile ‘hoşnutsuzluğu’ da tanı kitaplarında bir şekilde yer almaya devam ediyor. Bunlar da bize psikolojinin LGBTİ+ ayrımcılığından arınması için daha çok yolu olduğunu gösteriyor.
Kalıplar, sınıflandırmalar, ikilikler (normal ve anormal de dahil olmak üzere) psikolojinin aşk yaşadığı olgular. Ama işlerimizi kolaylaştırma gerekçesiyle yapılan kategorizasyonlar, çeşitlilik gösteren veya gösterdiği düşünülen herkese ciddi zararlar veriyor (bknz. nöroçeşitliler). Ciddi zarar vermenin yanısıra, onların hak ve ihtiyaçlarını görünmez kılıyor. Beyaz ve heteroseksüel erkeklere göre yazılmış kitaplardan destek alınarak verilen hizmetler, hepimizin ihtiyacını karşılayamıyor. Günümüzde de bu sorunlar devam ediyor. Psikoloji alanındaki güncel toplumsal cinsiyet çalışmaları da, ‘LGBT dostu’ terapi yöntemleri de yine bu kısıtlı bakış açıları üzerine kuruluyor.
En az bilimsel yöntemler kadar ayrımcılıklarla, normlarla ve o dönemin siyasi yapısı ile etkileşime giren psikoloji, belki hiçbir zaman toplumsal normları tamamen kenara koyamayacak. Ancak yine de bir bilim ve sağlık alanı olarak ciddiye alınmak istiyorsa, aktif olarak ayrımcılık karşıtı olmak zorunda. Herkese eşit, adil ve ayrımcı olmayan bir şekilde hizmet etmek ve bunu -bir zahmet- kimsenin temel haklarını ihlal etmeden yapmak psikolojinin bize borcu. O yüzden bu çok yüzeysel şikayetlerimi sıraladıktan sonra diyorum ki… Evet olumlayıcı psikososyal hizmetlerin erişebilir olmasına ihtiyacımız kesinlikle var ama… psikoloji önce gelsin bizden özür dilesin. Sonra da biraz susup dinlesin, çünkü bizden öğreneceği çok şey var.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: insan hakları, sağlık