19/01/2012 | Yazar: Ali Erol

Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans (LGBT) örgütleri, "eşitlik" için Anayasa’nın 10. maddesine "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" eklenmesini talep ediyor. Üstelik bu talep "anayasa tartışmaları" başlamadan önce gündemdeydi

Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans (LGBT) örgütleri, "eşitlik" için Anayasa’nın 10. maddesine "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" eklenmesini talep ediyor. Üstelik bu talep "anayasa tartışmaları" başlamadan önce gündemdeydi 
 
“Onuncu Maddeye Ek: Cinsel Yönelim!” talebinin ilk kez dile getirildiği tarihten bu yana on yıl geçti. Bu “slogan” Ankara’da, 1 Mayıs meydanında yükseldiğinde, “sivil anayasa” tartışmasının başlamasına daha beş yıl vardı.
 
Anayasa tartışmaları sürecinde “Anayasa’nın 10. Maddesine Ek: Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği!” talebi, Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans (LGBT) örgütlerinin "eşitlik" için ortaklaştığı “yeni anayasa”nın "tartışılmazı" haline geldi.
 
2007’den günümüze bir yükselen bir sönümlenen “yeni anayasa” tartışmalarında bugün artık LGBT ortaklaşmasını da aşan bir şekilde kadın örgütlerinden, on yıl önce o 1 Mayıs meydanında “nerden çıktı şimdi bu eşcinseller” der gibi bakan sendika ve siyasi çevrelerin anayasa önerilerine kadar "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" olmadan bir “onuncu madde” tariflenmiyor.
AKP hükümeti 2007 genel seçimlerinden sonra gündeme getirdiği "Yeni Anayasa" sürecinin daha başında, her ne kadar “toplumun her kesimini kapsayan bir anayasa” yapacağını ilan etmiş olsa da, tanımladığı “toplum”a LGBT bireyleri dâhil etmeyeceğini açık etmişti.
 
Haklar hiyerarşisinde sonu gelmez sıralarını beklemekten vazgeçip "bu toplumda sadece heteroseksüeller yaşamıyor, biz de varız" itirazıyla ortaya çıkan LGBT bireylerin örgütleri ise "istiyor olabilirler ama eşcinsellere eşitlik vermeyeceğiz" diyerek 22. yüzyılı beklemelerini öneren Hükümete karşı "eşitlik için yüzyıl beklemeyeceğiz" karşılığını ulaştırdılar.
 
Hayatta kalma çığlığı
 
“Sivil Anayasa”nın taraflarından biri olma kararlılığından vazgeçmeyen LGBT örgütleri, Yeni Anayasa’ya dair katkıları bekleyen TBMM Başkanlığına eşitlik ve özgürlük taleplerini bir kez daha ilettiler. LGBT bireylerin Anayasal tanınma talebinin “eşitlik” yanlısı ve “ayrımcılık” karşıtı haklı bir talep olduğunda ortaklaşan örgütler, LGBT bireyleri cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıklara karşı güvence altına almayan bir anayasanın eşitlikçi, demokratik ve özgürlükçü olamayacağını ilan ettiler.  
 
LGBT bireyler, sırf cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimliklerinden dolayı hayatın her alanında dışlandıklarını, baskı gördüklerini, eşit katılımlarının engellendiğini ve yasal güvenceden yoksun bırakıldıklarını söyleye geldiler. Yasalar karşısında maruz kaldıkları ayrımcılıklara son yıllarda nefret cinayetlerine kadar varan yaşam hakkı ihlalleri de eklenince LGBT örgütlerinin anayasal tanınma talepleri şekil şemailden öte bir var olma, hayatta kalma çığlığına dönüşüyor. Yeni anayasa yapım sürecinin demokratikleştirilmesi için mevcut yasalarda her türlü engelin kaldırılmasına dair sivil toplumun talep ettiği "yol temizliği"ne ihtiyaç duyan LGBT’ler işte bu süreçte, “temizlik” gerektiren yasalar ve ayrımcı uygulamalar yetmezmiş gibi bir de "yol kazaları" ile karşı karşıya kaldılar.
 
Yeni anayasa yapım sürecine katılmaya çağıran TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bugün Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanı olarak karşımıza çıkmazdan önce, “cinsel yönelim”in ayrımcılık halleri arasında tanımlanmasına Adalet Bakanı olarakkarşı çıkmış ve ifade TCK taslağından çıkarılmıştı. Benzer müdahalelerden "toplumun her kesimini kapsayan bir anayasa" çağrısı ile tartışmaların yapıldığı ve bunun için "toplumun tüm kesimlerinden sağlanacak katkıların" beklendiği süreçte de vazgeçilmedi. LGBT bireyleri cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleriyle ilgi ayrımcılıklardan koruyacak ifadeler, “Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kanunu Tasarısı Taslağı” ile “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı Taslağı”ndan çıkarıldı.
 
Siyasilerin bakış açısı 
 
Mevcut yasaların LGBT bireylerin temel haklarını korumakta yetersizliği ve ayrımcı uygulamalar ise her yıl Avrupa Komisyonunun "İlerleme Raporu"nda sıralanıyor. “Türkiye’nin ayrımcılıkla ilgili yasal çerçevesi AB müktesebatıyla yeterince uyumlu değil. Temel haklar alanında LGBT bireylere yönelik ayrımcılık devam ediyor” denilen raporlar,  ayrımcılığın önlenmesi ilkesine uyulmamasını, homofobik şiddetin faillerine indirim yapılmasını, iş kanununda hâlâ düzenleme yapılmamasını kaydediyor.
 
Mevcut yasaların tanımadığı temel haklar ve özgürlükler bir de "genel ahlak", "milli güvenlik", "kamu düzeni" ve "Türk aile yapısı" gibi muğlâk ifadelerle iyice sınırlandırılınca LGBT bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılıklar örgütlenme ve ifade hürriyetlerinin engellenmesini aşıp eşitlikçi ve özgür bir yaşamı ortadan kaldırıyor.
 
Anayasal tanınma talebi LGBT’lerin adlarıyla çağrılma talebidir! Anayasa tartışmalarının başında adları ağızlara alınmayan ve AKP Hükümetinin temsilcilerince "onlar" diye ötekileştirilen LGBT’ler, Kavaf felaketinin ardından "buna da şükür" diyerek Fatma Şahin’e ulaşmaya çalışırken, bir başka Şahin, İçişleri Bakanı’nın eşcinselliği “namussuzluk, ahlaksızlık, gayriinsanî durum” bahsinde geçirmesi yetmezmiş gibi "çok özür dileyerek" zikretmesine maruz kaldılar.
 
Hâl böyle olunca, LGBT’ler, eşitlik ve özgürlük isteklerinin önyargılara kurban edilecek fantezi muamelesi görmemesi için anayasal tanınma talep ediyorlar! Kürtler eşit katılım, Aleviler güven duymak istedikleri gibi LGBT’ler de yangında ilk gözden çıkarılacak kesim olmak istemiyor.
 

Etiketler: insan hakları, sivil anayasa
İstihdam