30/03/2024 | Yazar: Esra Ece Kutlu

Ben sandıktayım, aşkım! Sandığın güvenliği; senin ve herkesin oy hakkına saygı gereği, sandığın birinde dönme, ötekisinde öğrenci, berikinde bir başka lubunya... avukatı, öğretmeni herkes sandığı bekleyecek, kararınızın yerine gelmesi için, emek harcayacak.

Sandıkta dönme var! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Her çocuğun, sevgiyle büyüme hakkı olduğuna inanıyorum ve adil bir dünyada eşit fırsatlara sahip olması gerektiğine inanıyorum...”

Kimi çocuklar da kendi haklarını, varoluşlarını elde etmek için, uzun yıllar savaş vermek; bazı çocukların doğuştan sahip olduklarıyla eşitlenmek; dahası en temel insan haklarından faydalanabilme ve de kendinden sonra gelecek kuşakların da “hayata eksilerde başlamaması” ile yükümlüdürler; ön açıcı da olmak zorundalar... Kâh kendi yalnızlıkları içinde yol alırken, öte yandan da “büyüklerin dünyası” ile baş edebilmenin yollarını keşfederler; bir yandan içlerinde çok iyi bildikleri kişi olmaya, öte yanda  “oldukları kişi” olmadıklarını; bütün dünyaya ispatıyla, yalanlarla örülü, çocukluktan uzak, kimlik karmaşası, “ben olma” çabasıyla geçen; bitmek bilmeyen yılların kahramanlarıdır LGBTİ+’lar...

Sayılmayan seçmen ve seçimler

“Bak bu son düzlük”, “Sondan önceki dönemeç”, “Bir daha seçemeyeceğiz” gibi; sonun sonu olmayan ve hatta başı bile olmayan, yine bir seçim arifesindeyiz.

31 Mart 2024, Türkiye Mahalli/Yerel Seçim takvimi. Bu durum hem bizlik hem de “bize ne” halleri, bir yandan da.

Sonuçta; çöpü kimin toplayacağı, parkları kimin sulayacağı, insanın ve kentlinin hizmetini kimin yapacağı belirlenecek; “bunca tantana neden” diyebiliriz. Lakin kazın ayağı, hiç de öyle değil, hele ki kimi yerlerde “ceketimi koysam seçilir” mantığı hüküm sürerken, halkın ihtiyaçları, biz bütün ötekilerin sorunları, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine, kadın+’lara dair politikalar üretilmez ve de bütün renkler/imiz yok sayılırken...

İstanbul, Ankara, İzmir önde olmak üzere, anakent belediyeleri ve rantın fazlaca döndüğü yerlerde; kavga sadece “çöpü kimin toplayacağı” boyutunu da aşar... Bakınız, İstanbul için tüm bakanların, hükümetin sahaya inmesi örneğinde olduğu gibi...

Bizlik kısmı

Şunu baştan cebimize koyalım; yerelleri kim yönetirse yönetsin, üç aşağı beş yukarı bizler (LGBTİ+’lar, kadın+’lar, çocuklar, hayvanlar) ekseriyetle en az hizmet alan, üzerinde kafa patlatılmayan, neyi ikram ederlerse “eyvallah, başımızın tacısınız” demesi beklenen kesimiz...

Bu böyle mi gitmeli, daha ne kadar rıza göstereceğiz? Erkekler; kadın+’lar yerine, heterolar ise neden LGBTİ+’lar adına karar vermek zorunda, bu değişmeyecek mi yahut?

Konu; kapımızın önünün süpürülmesi, park bahçe yapımı olsa dahi; o park bahçelerde insanca hizmet alabilmek, konforla ve güven içinde oturabilme hakkımız yok mu?

Mesela, oturduğum parklarda, tuvalet olmayışından, olanlarının da hem küçük hem de konforsuzluğundan yakınırım. Kadın+’lar niye akla gelmez? Çalı dibine çömelmemiz mi beklenir acaba? Seyyar tuvalet, parklar, yazın ziyaret edilen yerlerdir; sıcaklar düşünülerek belki seyyar duşlar yahut da zor şeyler midir? Misal, o seyyar duşlar; evsizlerin de son derece ihtiyacı...

Tüm belediyelerde; eşitlik birimi, her türlü azınlığın  sorununa çare üretecek bölümler niye düşünülmez. Hizmet veren kadroların da bölgesel ihtiyaca göre (çok dillilik, LGBTİ+ nüfus yoğunsa hadi öznelerin istihdamını da geçtim; toplumsal cinsiyet eğitimi almış eleman bulundurmak vs vs); kadrolar niye kurulmaz? Herkes hetero, Müslüman, erkek vs. olmak zorunda mı? Hizmet skalası, neden dar tutulmaya mecbur ki?

Ülkenin yüzde 49’u kadın; kadınlar yekpare değil; biseksüel, lezbiyen, trans... toplum değimiz şey; homojen, tek tip de değil; Kürt, Ermeni, Laz, Alevi, trans erkeği, geyi, inançsızı...Dayatmalarınızdan yorulduk, bıktık!

Elini taşın altına koymak

Giriş cümlem; bu haksızlıkları yakından bilen, yeri geldiğinde ötekileştirmeyi en derinlerinde hisseden bir anneye; trans erkek annesine ait. Nilüfer Kan Yeğin, başta kendi oğlu olmak üzere; LGBTİ+’ların yaşadıkları fobikliğin birebir şahidi, kâh oğlunun yanında olduğu için de, belki de eş dost meclislerinde, sokağında; çeşitli benzer durumlara da maruz kalmış anne.

Size, neden mi kendisinden bahsediyorum? Dur demek, ben ve oğlum da varız;  kadın+’lar, biz bütün ötekileştirdikleriniz de varız demek için, TİP’in Şişli Belediye Meclisi adayı.

2024 yerel seçimlerinde, çoğunluğu TİP ve CHP olmak üzere; cinsiyet kimliği, cinsel yönelimi üzerine siyaset yürütmeye hedefiyle; açık kimlikli 10 LGBTİ+ özne de belediye meclislerine aday.

Şişli, Kadıköy, Avcılar belediye meclislerinde, 10 tane özne demek; özellikle de bir tanesi ebeveynken hele, başta İstanbul, biz bütün ötekiler, kadın+’lar ve de elbette lubunyalar için ne de çok şeyi değiştirebilir. Seçildiklerini düşünmek dahi, mutlu olmaya, umutlanmaya yetiyorken...

Hazır, söz adaylardan açıldı; İris (Şişli/TİP) ve Niler (Avcılar/CHP) adında; iki tane de açık kimlikli trans kadın, belediye meclisi adaylarından. Trans kadın arkadaşlarıma, bütün LGBTİ+ dostlarıma canı gönülden başarılar diler, yürekten de kutlarım.

Türkiye’de siyasal iklim iyice kışa dönmüş, ülke sağa çekmekten de öte; ne İslamcı ne de Milliyetçi de diyemeyeceğimiz; garip bir ortaklıkla boğuşur, günden güne bütün haklarımız eriyorken, elini taşın altına koymak; aynı zamanda büyük de cesaret gerektirir; önünüzde saygıyla da eğiliyorum...

Her yerde olmak zorundayız

Çözüm için, hizmet için her alanda, tüm mecralarda ve de inadına inadına, “kör göze parmak sokar gibi” de üstelik; bütün hayatı sahiplenmeli, toplumun en kılcal yanlarına kadar inmeliyiz.

Gettolardan, korunaklı -hoş kaldı mı, o da ayrı- alanlardan çıkmalı; Ülker’den, Stonewall’den öğrendiğimiz pratiklerle, nasıl ki İstiklâl Caddesi’ni, şehrin her sokağını Onur Ayı’nda ya da sokağa adım attığımız her an onurumuzla dolduruyorsak; artık üniversiteleri, fabrikaları, hastaneleri, adliyeleri, belediyeleri... doldurmak; görünürlük savaşımızı vermek; tüm bunlarla beraber; siyaseti de üreten olmak zorundayız. Varlığımızı pekiştirmenin yolu; hayatın içinde, insanın olduğu her yerde olmaktan geçer.

Kişi kendinden bilir işi; ilk adımlar hep çok zor, ayrıca da bazen güne uyanmak; bu baskıcı, kapalı, fobik toplumda nefes almak, yaşamak ve hayata tutunmak için sebep bulmak hayli de zordur, bizim için.

Benim taktiğim mi; gün be gün yaşamak, minik adımlar ve hedeflerle yola çıkmak, her aşılan hedefte çıtayı biraz daha yukarı kaldırmak. Bir gün geldi ki; geri dönemeyecek kadar ileride, düşmekten korkmak içinse, hayli yüksektesiniz. Orada her şey mümkün görünmekte; belki de benim pusulam şaştı, görüş açım bulanıklaştı, geri dönmeye üşendim, kim bilir ki.

Hayat hepimize, farklı reçeteler sundu, başkaca acılar içinden geldik, dizlerimiz milyonuncu kez kanadı belki; yine de ayağa kalkmasını, birbirimize omuz olmasını bildik. Ha gayret, bir düzlük daha, biraz daha çabalarsak; bu yokuşu da tırmanacağız, belki tüm tümsekler geçilmeyecek ama yol almış olacağız.

Dünlerdekiler; benim için, ben, senin için, sense bir gün hiçbir çocuk gökkuşağı kadar renkli, normların dışında diye ötelenmeyene kadar; aşağı bakmamayı, yorulsak da pes etmemeyi başarmak zorundayız...

Pazar günü ne yapmalı?

Ben sandıktayım, aşkım! Sandığın güvenliği; senin ve herkesin oy hakkına saygı gereği, sandığın birinde dönme, ötekisinde öğrenci, berikinde bir başka lubunya... avukatı, öğretmeni herkes sandığı bekleyecek, kararınızın yerine gelmesi için, emek harcayacak.

Öncelikle; geleceğe dair hülyalarını, onların kimlerce gerçekleştirilebileceğini, gönlünde yatan aslanı bul (ki o aslanların çoğu sol/sosyalist olurlar); gel oyunu kullan, kendin ve hepimiz için sorumluluk al.

Yetmez! İster oy kullandığın (anayasal hakkın, kimse elinden alamaz), arzu edersen başka okulda müşahit ol (partilerin çoğunun müşahit açığı devam etmekte), oy sayımını izle; sandığı korumakta bizlere, omuz ver aşko.

Seçimden seçime iş biter mi? Aslında, hayır! Seçim sonrası, sen niye elini taşın altına koymayasın, kendine yakın hissettiğin partilerle dirsek temasında olmayasın ki?

Mesela, ben yaşlanıyorum; yarın sandığı niye sen beklemiyorsun? Bir sonraki seçimde, aday olarak niye senin adın geçmesin, sokağının, mahallenin, küçük düşünme; ülkenin yönetiminde neden senin sözün olmasın, engel ne?

Haydi lubunya, tut elimi, beraber söyleyelim şarkımızı; Vardık, kimlik savaşı verdik, görünür de olacağız, hayatı da, fobikleri de yeneceğiz.

LGBTİ+’lara, kadın+lara, kim ket vurabilmiş ki? Seninle gurur duyuyorum! Hepimiz çok güzeliz!

*KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

sandikta-donme-var-1

Bu yazı, Türkiye Avrupa Vakfı’nın yürüttüğü SAHNE projesi kapsamında Avrupa Birliğinin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla yazarın sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.


Etiketler: kent hakkı, barınma, sağlık, sağlık hakkı, yerel seçim, sahne projesi
İstihdam