05/03/2009 | Yazar: Kaos GL

Muhalif kimliği ile tanınan Sean Penn, ABD’de eşcinsel haklarını savunan ilk politikacı olan ve göreve geldikten kısa bir süre sonra öldürülen Harvey Milk’i canlandırdığı Milk filmindeki rolüyle

Muhalif kimliği ile tanınan Sean Penn, ABD’de eşcinsel haklarını savunan ilk politikacı olan ve göreve geldikten kısa bir süre sonra öldürülen Harvey Milk’i canlandırdığı Milk filmindeki rolüyle ikinci kez Oscar’ a uzandı. Penn, yeni filmi Milk, Hollywood’daki boğuşması, politik tutkusu ve mahremiyet arayışını anlattı.
PAUL SHEEHAN - PS/PARANOIAN

Önümüzdeki sene 50 yaşına basacak olan Sean Penn Hollywood’ un kötü çocuklarından biri olarak adlandırılmaktan hâlâ keyif alıyor. Los Angeles’ ta televizyon programı yönetmeni babası Leo Penn ve aktris annesi Eileen Ryan tarafından büyütülmüş olsa da, Penn şaşaalı Hollywood hayatına hiçbir zaman fazla ilgi duymadı.
O ve 12 yıllık eşi aktris Robin Wright, 17 yaşındaki Dylan ve 15 yaşındaki Hopper Jack adındaki çocuklarıyla kuzey Kaliforniya’ da yaşıyor. Çiftlik evleri, 1970’lerde devlet memurluğuna seçilen ilk eşcinsel olarak ünlenen Milk’ in memleketi olan San Francisco’dan yalnızca 32 km. uzakta.
Penn ve Wright’ın neredeyse 20 yıldır süren fırtınalı bir ilişkisi var. 1990’ların ortalarında bir süreliğine ayrıldılar - ikinci çocukları bu dönemde, yine beraber oldukları bir zamanda oldu ve geçen baharda tekrar ayrıldılar ama yine kısa bir süreliğine. Bugünlerde çift daha iyi anlaşıyor gibi görünüyor ve Penn, ödül törenleri gibi durumlarda karısının desteğini özlediğini itiraf ediyor iç geçirerek. Üç adaylıktan sonra 2003 yılında ‘Mystic River’ filmiyle aldığı Oscar dahil bütün başarısına rağmen, hâlâ aktör olarak çalışmaya devam edip etmeyeceğinden emin olmadığını söylüyor.
Brad Pitt’le beraber ‘Tree of Life’ı yeni bitirmesine rağmen, gözde aşkı hâlâ yönetmenlik. Aralarında 2007’ de vizyona giren ‘Into the Wild’ da olan ve çok beğenilen üç film çekti şimdiye kadar. Penn’in göreceli sakin hayatı - vaktini genellikle evde babalık yaparak geçiriyor1980’lerde Madonna’yla yaptığı kısa evliliğin medyaya nasıl yansıdığı göz önüne alınınca iyice şaşırtıcı geliyor insana. O zamanlar bir kabadayı gibiydi, 1987’de, bir paparazziyi yumrukladığı için hapse bile girmişti. Şimdilerde ise, sol yanlısı politik görüşlerini açık açık söyleyip birçok Amerikalıya ters düşerek, Fidel Castro’ya ve Venezüella lideri Hugo Chavez’e duyduğu saygıyı ifade ederek gazetelere manşet oluyor...
 
Bir sürü rol teklifi varken, neden bu role evet dediniz?
Aslında benim için önemli olan, rolün kendisinden çok, yönetmen Gus Van Sant ile çalışma şansıydı. İnanılmaz bir film yapımcısı ve bu filmin ona sonunda hak ettiği takdiri kazandırmış olma sı beni çok sevindiriyor.
Eşcinsel bir erkeği canlandırmakla ilgili çekinceleriniz oldu mu?
Bununla ilgili hiçbir çekincem olmadı. Sadece, bu olağanüstü adamın, Harvey Milk’in ruhunu nasıl yakalayabileceğim konusunda endişeliydim. Bu, benim aktör olarak karşılaştığım en büyük zorluklardan biriydi.
James Franco ve Emile Hirsch gibi aktörlerle olan aşk sahnelerinin çekimi sizin için zor oldu mu?
Onlar nasıl hissetti bilemem ama benim için onlarla çalışmak oldukça keyifliydi. O sahneler, çekilen diğer sahnelerden farklı değildi çünkü onlar da bu inanılmaz senaryonun birer parçasıydı.
Gerçek bir insanı canlandırmanın, kurgu bir karakteri canlandırmaktan farkı var mı?
Kesinlikle var. Harvey gibi insanları oynarken, izleyiciye onların gerçekten nasıl insanlar olduklarını göstermek için, onların ruhunu yakalama zorunluluğunuz vardır.
Peki çekimlerin gerçek mekânlarda yapılması ne kadar önemliydi?
Bir sahnenin çekimini, o olayın gerçekleşmiş olduğu yerde yapmak, bir aktör için paha biçilmezdir. Milk’in tanıdığı insanlarla konuşmak, Castro’ da yürüdüğü sokaklarda yürümek gerçekten olağanüstüydü..
Harvey Milk’in hayatıyla ilgili nasıl bir araştırma yaptınız?
Onunla ilgili biraz bilgi edinince, tekrar tekrar onun ‘The Times of Harvey Milk’ adlı olağanüstü belgeseldeki kayıtlarını izledim. Gerçek bir karakteri canlandırmak, oyunculuk açısından oldukça zorlu bir iş. Bu yüzden, onun ruhunu yakalayabildiğimden emin olmak istedim. Konuşmasını, yürüyüşünü ve insanlarla olan ilişkilerini inceledim, çalıştım..
Harvey Milk hakkında öğrendikleriniz arasında sizi şaşırtan ne oldu?
Ne kadar kibar bir insan olduğu. İnsanlara yardımcı olmak, herkesin hayatını daha iyi bir hale getirmek için çok hevesliymiş. Cinsel kimliği yüzünden onu reddeden bir sisteme karşı savaşmış.
‘Hollywood’da büyümüş biri olarak, Önemli olanın yapılan ‘iş’ olduğunu her zaman biliyordum. İnsanlar sizin hakkınızdaki söylentileri, hikâyeleri hatırlamaz, fakat şanslıysanız işlerinizi, tümlerinizi hatırlarlar’.

Kendinizi onun politik tutkusuyla özdeşleştiriyor musunuz?
Tabii ki. Kimse eşcinsel haklarından bahsetmezken o bunu yapıyordu. Ve ben de, herkesin sessiz kaldığı konulardan bağıra çağıra bahsediyorum. Bu yüzden Katrina kasırgası sonrasında New Orleans’a, Irak işgalinden sonra Irak’a gittim.
Harvey Milk’in suikasta uğrayacağını tahmin ettiği doğru mu?
Evet. Eşcinsel haklarıyla ilgili yapmış olduğu çıkışın çoğu insanı öfkelendireceğinin farkındaydı. İşte bu yüzden, her konuşmasının kaydedilmesini istemiş. Böylelikle yaptıklarıyla, çalışmalarıyla ilgili bir kayıt oluşturmayı amaçlamış.
Ölümünün eşcinsel hareket üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
Hareket, bir sözcüsünü kaybetti. Harvey’in AIDS’e karşı savaşta ön saflarda yer almış olacağından hiç kuşkum yok.
‘Milk’ gibi bir film, insanların davranışlarında bir değişiklik yaratabilir mi?
Böyle düşünmek istiyorum. Eğer bu film, eşcinsel olmayan insanların eşcinsel insanlara bakışını değiştirmeye ve hepimizin aynı olduğunu anlamasına yardımcı olabilirse bu yeterince iyi bir şey olur. Korku ve önyargıdan kurtulabilmenin yolu reddettiğiniz insanlara yakınlaşarak olur.
Kaliforniya’daki seçmenlerin, yakın zamanlarda eşcinsel evlilikleri reddetmiş olmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Yalnızca, bu durumun yakın zamanda tersine döneceğini umabiliyorum. Eşcinsel olmak istemedikleri için kendilerini öldüren gençler var. Hâlâ yapılacak çok şey var ama bir o kadar da bu değişimin karşısında yer alan oldukça kuvvetli engeller var.
‘Brokeback Mountain’ın, eşcinsel teması yüzünden 2006’da Oscar’ı alamamış olması söylentisi sizi şaşırttı mı?
Bazı insanlar homofobinin her yerde olduğunu sanıyorlar, biliyorum. Yine de ben filmin ödül alamayış sebebinin Akademi üyelerinden toplaması gereken onayı alamayışı olduğunu düşünüyorum.
Onay demişken, beş kez Oscar’a aday olmak ve biri 2003’te olmak üzere bunların ikisinde Oscar kazanmak nasıl bir duyguydu?
Annemi ve Clint Eastwood’u görmenin, seyretmiş olmanın anlamı çok büyüktü. Kimin daha iyi oynadığına karar vermekle ilgili bir problemim var da.
O güne kadar Oscar törenlerine katılmamış olmanızın sebebi bu mu?
Evet, olayın bütünü beni hâlâ rahatsız ediyor. Ve ben olayın kadınların ne giydiğine ve hangi mücevherleri taktığına indirgenmesine güceniyorum.
Yıllar içinde aktör olarak değiştiğinizi düşünüyor musunuz?
Oyunculuğun bazı yönleri - duygularıma erişmek gibi artık benim için daha kolayken, oyunculuğun diğer yönleri - film tanıtımı gibi eskisinden çok daha zor.
Hem oyuncu hem yönetmen olacağınız filmlere nasıl karar veriyorsunuz?
Ahlak değerlerimizi, gerçekte nasıl insanlar olduğumuzu sorgulamaya çalışan filmler yapmayı seviyorum. Bir çatışma olduğunda karakterlerin yaptıkları tercihler o insanların gerçekte ne olduğunu, içyüzlerini gördüğünüz anlardır.
Oyunculuğu arkada bırakmanın yönetmenliğe faydası olduğunu düşünüyor musunuz hâlâ?
Bir aktör olarak, herkesin kaprisinin odağı oluyorsunuz. Oysa yönetmenseniz bütün filmi kontrol edebiliyorsunuz ve ancak o zaman ekrandakinin kendi fikriniz, görüşünüz olduğundan emin olabiliyorsunuz.
Oyunculuktan vazgeçerseniz en çok neyi özlersiniz?
Sanırım yazdığım sürece, oyunculuktan aldığım keyfi almaya devam ederim..
İnsanları, sizinle ilgili en çok ne şaşırtıyor?
Benim hayatımın onlarınkinden hiç de farklı olmaması; yani herhangi bir babanın hayatı gibi. Çocuklarımla sörf yapmayı ve denize açılmayı, arkadaşlarım ve ailemle vakit geçirmeyi seviyorum.
Neden taşındınız Los Angeles’ tan?
Her ne kadar orada büyüdüysem de, artık çocuk yetiştirilecek bir yer değil. İnsanları çok fazla tüketime yönelmiş durumda. Ve şiddet olayları gitgide artıyor.
Özel hayatınızla ilgili konuşmak, açıklama yapmak zor mu sizin için?
Sadece insanları neden ilgilendirdiğini, bu bilgilerin ne işlerine yaradığını anlayamıyorum. Birçok insan gibi ben de özel hayatımın ‘özel’ olarak kalmasına izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Peki ya bir filmde eşinizi yönetmeniz gerektiğinde?
İkimiz de, yaptığımız filmlerle ilgili konuşmayı seviyoruz. Onu yönetmek, onu başka bir şekilde, bir oyuncu olarak görmemi sağladı. Umarım başka bir filmde bu şansı bir daha yakalarım.
Ün ile ilgili görüşünüz nedir?
Hollywood’ da büyümüş biri olarak, önemli olanın yapılan ‘iş’ olduğunu her zaman biliyordum. İnsanlar sizin hakkınızdaki söylentileri, hikâyeleri hatırlamaz, fakat eğer şanslıysanız işlerinizi, filmlerinizi hatırlarlar.
Lafını esirgemeyen biri olmanızın kariyerinize zarar verebileceğinden endişe etmiyor musunuz?
Aslında bu biraz tuhaf bir durum, yıllar içinde beni asıl güçlendiren, basının bana böyle sebepsiz yere, rastgele, öylesine saldırması oldu çünkü bu beni. kendimi daha çok ifade etmeye zorladı.
 Irak ve Küba gibi konularda neden hep yönetime karşı bir tutum içerisindesiniz?
Bir vatandaş olarak haberdar olmak, dahil olmak gibi sorumluluklarım olduğunu düşünüyorum. Öncelikle insan olarak, toplumun bizi yüz yüze getirdiği konuları anlamak ve ilgilenmek durumundayız.
George W. Bush’a son derece karşıydınız, Barack Obama ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Barack Obama çok akıllı, zeki bir adam. Ülke olarak başarabileceklerimizin bir simgesi.
 
Çeviri: GÜNEŞ RESUL


Etiketler: kültür sanat
nefret