24/03/2014 | Yazar: Ulaş Sona

Lubunya olmak ne güzel kesseler acımaz ruh halimiz kahkahalarımız buradaki herkesin sinirini bozacak kadar güçlü ve güzel.

“Şafak 019, doğan güneşle bitecek sana olan hasretim, Mersinli... Zoruna gitmesin torun”
 
Lulu kâğıda ağaç, ev falan çizerken (anlamsızca) ben de aile görüşmesini düşünüyordum. Bütün cevaplarım hazır. Bir onur haftası panelinde, hem de aile panelinde sarı örme yeleğiyle söz almıştı. Sonra çok neşeli, çok şahane bir insan olarak anlatmışlardı onu bana. Sonra kader bu ya biz Aynalıkavak’ta ev arkadaşı olduk. Ama o zaman o da, ben de tek kişilik bir yatağa sığınıp ağlayacak kadar bir enerjiyle tutunuyorduk hayata.
 
Bir ev, bir ağaç, bir adam çizdirmişler. Bu ne ağacı elma, bu kişi mutlu mu mutlu. Sahi mutlu mu Lulu? Lulu’nun hayatındaki “sağlıklı” insanlardan biri de bendim. Az önce Eskişehir’de miyiz diye kısa süreli unuttum mesela. Ama daha fazlasını hiçbir zaman birbirimizden beklemedik zaten. Kötüyüz lan, diyip Samatya’ya giden de bizdik (ev yetmemiş gidip oralarda ağlamıştık), bugün yan yana oturup bu test odasında bekleyenler de.
 
Sonra taşındı bizden Lulu. Ben Van’daydım, çok da üzülmüştüm. Sonra Muş, sonra Suriye, sonra Gezi, sonra Ba geldi. Sonra da Varto’ya gittim ben. Döndüğümde Ali hastanedeydi. Ali’yle sürekli seçilmiş aile üzerine konuşuyorduk.
 
Bir asker geldi, geçin böyle dedi. İkinci sıradayız. İyi misin Ulaş, hı hı, sen, ben de. Rengârenk kaçtık buradaki asker yeşili ve koyu renklerin arasında. Birbirimizden utanmamak ve bize kitlenip bakanlara bakmak... Şahane bir şey. Ezik heterotlar, ne biliyoruz belki de buradaki herkes lubunya. Ne diyeceğim içeride? Tekrarla bakalım. Altı yaşından beri tanırım hep zırıldı. Zırıl deme ne anlasınlar kırıktı de. Evet öyle diyeceğim kötü edebiyat yaparak kalbi hep kırıktı. Doğuştan evet. Altı yıllık arkadaşız demiş askere. Sekiz deseydin diyorum. Altı muhabbetini yanlış anlamışım ben. Ne fark ederdi halbuki. Kız ne enerji bu. Sabah sabah bir şey uyanık tutuyordu beni. Sürekli beynimden bir şeyler geçiyor.
 
Seçilmiş aile, seçilmiş ailemin en güzide parçası Ali, Ali yok, neyse bunu çok düşünme şimdi, çok zorlanıyorum artık, bunu da geç, yorduğum hırpaladığım insanlar oldu tabi, bunu da geç, duvarlara vurarak incittiğim bileklerim, şükür henüz kesme aşamasına gelmedim, buraya hiç girme... Salih’in bir lafı vardı, dünyaya beş kere daha gelsem, yine lubunya olurdum yine lubunya olurdum, bu eğlenceyi kaçıramazdım... Her şeye rağmen şanslıydık sanırım.
 
Birazdan sıra bende. Benim unvanım aile görüşmesindeki aile ferdi. Lulu diyor ki sen benim anam babam kardeşim gibi bir şeysin. Tamam mı, tamam. Önemli bir şeyim yani. Toplumdaki unvanlara vurunca tartıda ağır gelirim? Kulağa sağlam geliyor. Ben de söyleyeceğim trans olduğumu. Lambda’dan Voltrans’tan da bir kaç şeyden de bahsedebilirim belki. Peki ne iş yapıyorsunuz? Evde yemek pişiyor mu? Evde yemek pişmiyor. Çünkü biz sette çalışıyoruz. Yalan yok. O da, ben de, diğer set emekçileri de o kadar çok çalışıyor ki derman kalmıyor. Sosyal mesajı da böyle sokarım metne.
 
Görüşme oldu. Kahverengi alçak bir koltukta bilgisayar başındaki beyaz önlüklü doktorun karşısına oturdum. Bu arada Lulu’yu da beni de tutan bir çocuk vardı dışarıda bir anda onun yüzü de geldi karşıma. Artık iyice panız. Lulu orospusun dese de kendimize politik yönelimi seçmeye çalışıyordum. Politika önemli annem, Lulu başkalarının deneyim hikâyelerini okuyarak geldi buraya. Neyse Lulu’yu anlat dedi doktor. Lulu anlatılmaz yaşanır diye gereksiz bir çıkış yapmak istesem de sadece eşcinsel dedim. İşten kovuldu, anne baba bilmiyor, biz hep yan yanaydık. Kadınsı mıdır? Evet, elbise de giyer özel gün ve gecelerde. Sokakta? Çekindiği şeyler var, yoksa giymek istiyor tabi sokakta da. Bence askerlik yaparsa çok zorlanır. Onu seviyorum ve başına gelecekler için endişeleniyorum.
 
Çıktım. Kısa sürdü. Birazdan güneş bizim tepemize gelecek. Lulu annesine ne diyeceğini düşünüyordu. Yan banka lubunyalar geldi. Lulu “bu bunu mu sikiyor, yoksa arkadaşlar mı sence” diyor. Şöyle bir bakıyorum ama henüz bunu bakarak anlayacak kadar kaşar olmadığımı fark ediyorum. Ulaş git diyalog kur hangi aşamadalarmış öğren, diyor. Örgütlenmeye girmesek çok uykusuzum, diyorum. Dayanamayıp sigara içmediği halde sigara istiyor benden Lulu. Örgütlenme diye değil valla hangi aşamadalarmış meraktan çatlayacağım. Sonra muhabbet koyulaştı yer açtılar yanlarına oturdu bana da Ulaaaş bak onlar da süreçtelermiş dedi. Sarı ayakkabılarının kırmızı bağcıklarıyla artık daha mutluydu Lulu. Neşelendiler baya bu soğuk havaya lubunya gullümü geldi. Lubunya olmak ne güzel kesseler acımaz ruh halimiz kahkahalarımız buradaki herkesin sinirini bozacak kadar güçlü ve güzel. Sonra ben kendi görüşmemi anlattım. Her yerde örgütlenme tamam sustum. Kurban olurum onlara. Sabaha kadar Kadıköy’de eylemdelermiş. Öğleden sonra da eyleme gideceğiz birlikte. Aktif geymiş abi. Yıllardır aynı tartışma... Hep biliyor ve anlıyormuş gibi yaptığım mesele. Aktif siken oluyor dimi Lulu. Lulu da ben de baya aktif sevişiyoruz bizden daha mı hareketli acaba. Neyse kırıt azıcık dedik çocuğa. Ben sürme çekebilirim çocuğun yüzüne hey heeey eski kadıncıklardan kim kaldı. Al o zaman bir sigara yak. Celbin geldi mi? Üşüdük ay. Abi dediğim çocuk benden de küçük ay. Beni erkek sanmış. Lulu doğru yoldasın dedi. Zaten kimse bakmadı bana. Parmaklarımda da kesikleri kapatmışım gibi dövmeler olunca sokakta bulunmuş getirilmiş gibi gözüküyorum. Bak şimdi de ap arkadaşının kadınsılığından bahsediyoruz. Ben anlamıyorum doktor ne anlasın ay diginden.
 
Sessizlikte kuşların sesi duyuluyor. Kalabalığa, içeriye gidiyoruz üşümekten. Sıralamamız yok artık bizim. Çağrılmayı bekliyoruz. Lulu hemen çocuğa heterot durma diyor. Allahım lubunya görmek ikimize de iyi geldi. Akrabalık böyle bir şey bizim için. O çocuk da geniş ailede sonuçta. Dışarısı çok soğuk içerisi ayakta bekleyen çeşit erkek ya da trans kadın dolu. Çocuk güzelmiş bu arada yatarım diyor Lulu. O kadar da değil diyorum hemen ikna oluyor. Bazen bildiğimiz şeyleri başkalarından duymak isteriz ya.
 
Baya tuhaf bir ortam var burada. Lulu tuhaf falan değil baya ucubeyiz işte diyor. Ben de doktora transım deyince klavyeden başını kaldırıp bana bakmıştı. Garip sesler çıkaranlar var. Ben de sinir krizi geçirdiğimde garip sesler çıkarabiliyorum. Öğlen ne yemek yemek istersin? İyi yemek yemek istiyorum. İyi yemek yemek herkesin hakkı (sosyal mesaj). O zaman iyi yemek ısmarlayayım arkadaşıma.
 
Histerik gibi davran işte diyor Lulu çocuğa. Aile görüşmesine girecek olana arkadaş mı desek kuzen mi diye tartışıyorlar. Ayol siz ne zamandır tanışıyorsunuz. Susuyorlar. Üç gündür diyorlar. Aile böyle oluşuyordu. Bundan sonra artık arkadaşlığımızın üçüncü gününde böyle bir şey yaşadık diye anlatacaklardı bugünü. Kişisel her olayımızın politik olması... Zorluyor bazen evet. Lulu heyete sevk aldı. Bundan sonra iki aşaması daha olacakmış. Önce iki doktora sonra da kalabalık bir heyete çıkacak. Çok acıktık. Öğle tatiline kadar böyle devam edeceğiz belki de. Belki de akşama kadar. Sonraki günlere kadar. Bizi kabul ettikleri güne kadar. Bu su hiç durmaz kıvamından taşma kıvamına gelene kadar.

Etiketler: insan hakları, askerlik
İstihdam