25/10/2010 | Yazar: Erdal Partog

İran’da Eşcinseller idam ediliyor diye Müslümanlık kötü mü diyeceğiz? Tabii ki akılcı bir yaklaşım bunun böyle olmadığını söyler.

İran’da Eşcinseller idam ediliyor diye Müslümanlık kötü mü diyeceğiz? Tabii ki akılcı bir yaklaşım bunun böyle olmadığını söyler. Aynı akılcılığı milliyetçi muhafazakâr Müslümanlar da ateistlere karşı göstermelidir. Ateistler ve Müslümanlar laik devlet altında uzlaşmasını bilmelidir. 

Geçen gün, bir televizyon kanalında Kürtlerin federasyon talebi tartışılıyordu. Tartışmada dikkatimi çeken şey Kürtlerin federasyon talebi değildi, bir konuşmacının PKK’lıları ateist olarak nitelemesiydi. Milliyetçi, muhafazakâr bir asker emeklisi için ateist olmak eşittir PKK’lı olmak demekti. Madem PKK kötü o zaman bu insanlar Müslüman ve muhafazakâr olamazdı, olsa olsa ateist olabilirdi. Tabii ki bu asker emeklisi, ateistlere karşı derinlikli önyargısını kendi başına üretmemişti. Türkiye’de benzer şeyleri düşünen birçok milliyetçi muhafazakâr Müslüman kesim de ateistleri benzer önyargılarla düşünmüş ve yargılamıştır. Bu yargılar maalesef hep kötülükle özdeşleştirilmiştir.
 
Oysaki kötülük Müslümanların iyi karşısında konumladıkları dini bir öğretiye dayanıyor. Melek ve şeytan; iyi ve kötünün temsil ettiği dini figürlerdir. Müslümanlıkta neyin iyi neyin kötü olduğuna karar vermek için Kuran-ı Kerim’e bakmak yeterlidir. Eğer Kuran-ı Kerim ateist olmanın şeytanla işbirliği içinde olduğunu söylüyorsa tabii ki Müslümanlar da bu öğretinin kurallarına uyacaklardır. Doğal olarak Müslümanlar da ateistleri şeytan zannedecek. Ancak işin muhatabı olan ateistlere baktığımızda hiç de kazın ayağının öyle olmadığını görebiliyoruz. Bilakis ateistler ne bir dine ne de bir yaratıcıya inanıyor. Bununla beraber şeytana ve meleklere de inanmazlar. Bundan dolayı ateistlerin şeytan ile aynı safta olduğunu düşünmek maalesef Müslümanların akıl sekmelerinden başka bir şey değildir. Kendi inançlarının akıl sağlamasını yapmadan başkaların inançsızlığı konusunda bilmiş bilmiş konuşmak iyiliğin değil kötülüğün safından konuşmak demektir. Kötü olan, başkaları hakkında yalan söylemek ve bu yalanı da dine malzeme yapmaktır.
 
Ateistler için hangi değerler ön plandadır diye soracak olsak her halde aklımıza en son gelecek şey şeytanla işbirliği meselesidir. Oysaki ateistler bilimsel aklın imkânları ölçüsünde toplumsal hayatı düşünür ve kimseyi inancı gereği iyi ve kötü gibi dini değerlerle yargılamaz. Eğer iyi ve kötü hakkında bir yargıları varsa bu yargı sadece kültürel bir yargıdır. Yoksa olmayan ateist öğretisinin bir yargısı değildir.
Dinlerin değişen ve dönüşen toplum yaşantısında iyi ve kötü hakkında kesin yargılarda bulunma özgüveni doğal olarak ateistlerde görülmez. Müslüman âlimlerin dünyayı açıklama isteğinin kibirliliği ateistlerde yoktur. Hal böyle olunca Müslümanların ateistleri kötülükle özdeştirmeleri tamamen bilimsel olmayan bir inanç sistemine dayanan karalama siyasetinin bir ürünüdür. Bugün bir insan söyleyemezsiniz ki ateist olduğu için ya da ateist öğreti emrettiği için bir kişiyi öldürmüş ya da birilerine kötülük yapmış olsun. Çünkü ateizm diye bir öğreti yoktur.
Müslüman ülkelerin bazılarında dini gerekçelerle birbirini öldüren insanların olması Müslümanlığın kötü bir din olduğunu mu gösteriyor, buna inanacak mıyız? İran’da Eşcinseller idam ediliyor diye Müslümanlık kötü mü diyeceğiz? Tabii ki akılcı bir yaklaşım bunun böyle olmadığını söyler. Aynı akılcılığı milliyetçi muhafazakâr Müslümanlar da ateistlere karşı göstermelidir. Ateistler ve Müslümanlar laik devlet altında uzlaşmasını bilmelidir.
Her ne olursa olsun ateistlerin de bu ülkede yaşadığını devletin, hükümetin ve Müslümanların artık anlaması gerekiyor. Açılım sadece inançlıların açılımı değil inançsızların da açılımı olduğu oranda ikiyüzlü siyaset anlayışından kurtulup demokrasinin rayında ilerleyebiliriz. Bu anlamda bazı muhafazakâr milliyetçi Müslümanların; ateistler konusunda insan hakları normlarına göre konuşmaları kendi inanç özgürlüklerinin de gereğidir. Özgürlük sadece Müslümanlar için değil ateistler için de olmalıdır.
 

Etiketler: yaşam, din/inanç
nefret