23/07/2009 | Yazar: Kaos GL

‘Hatırlayacağınız gibi Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı, geçen hafta yayınladığı bir genelgeyle sporcular arasında eşcinsel ilişki şüphesiyle Güreş Eğitim Merkezleri’nin yatılı bölümlerini kapattı.

‘Hatırlayacağınız gibi Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı, geçen hafta yayınladığı bir genelgeyle sporcular arasında eşcinsel ilişki şüphesiyle Güreş Eğitim Merkezleri’nin yatılı bölümlerini kapattı. Ben de konuyu haberleştirdim. Güreş camiası ise bana tepki gösterdi. Türk güreşine büyük zarar verdiğimi, dahası düşmanlık yaptığımı iddia ettiler.’

‘Şikeler havada uçuşurken kılı kıpırdamayan güreş camiası, konu eşcinsellik olunca bir anda ‘cabbar-cevval’ kesildi. Öfkeli ve tehditkâr mesajlar aldım. Bu öfke, bana bilinçaltında yatan korkuların tezahürü gibi geldi.’

Fanatik spor gazetesi yazarı Hamit Turhan, "Şike mi ayıp, eşcinsellik mi?" diye soruyor.
 
Bundan bir kaç yıl önceydi. Komşu ülkelerden birinde yapılan bir Dünya Şampiyonası’nda güreşçilerimizden biri müthiş bir final sonucunda favori olan rakibini yenerek altın madalyayı kazanmıştı. O altın organizasyondaki tek şampiyonluğumuzdu. Tüm Türk kafilesi gibi biz de çok mutlu olmuştuk. Hep beraber gönenmiş ve şampiyonumuz hakkında kahramanlık menkıbeleri döşenmiştik.
 
Gel gelelim, final sonrası bir takım dedikodular havada uçuşmaya başlamıştı. Güreşçimizin rakibi para karşılığında maçı satmıştı! Telaffuz edilen rakamlar 45-50 bin dolardı. Ve söz konusu güreşçiyle yapılan şike anlaşması, dönemin tüm yöneticilerinin bilgisi dâhilinde gerçekleşmişti. Elde bir delil veya itiraf olmadığı için bunları ne yazık ki yazamamıştık.

Bu olayın ardından bir kaç yıl geçmişti ki, yine bir Dünya Şampiyonası’nda finale çıkan bir güreşçimiz, daha teri soğumadan kenardaki yöneticilere dönerek uluorta, ‘Benden bu kadar, şimdi sıra sizde!’ demişti. Bunu duyan bazı yabancı gazetecilerin final müsabakası sırasında ‘Bu maç şike, şike’ diyerek gevrek gevrek gülmelerine şahit olmuştuk. Sonuçta o güreşçimiz de kazandı! Yine pis dedikodular salonu kapladı. Olayın peşine düştük. Lakin bu iş de rüşvet gibi belgesi olmayan bir tezgah olduğu için konu kapandı.

Derken bir gün bir Avrupa Şampiyonası’nda dönemin Federasyon Başkanı, eski bir güreşçi tarafından tokatlandı. Daha sonra olayın perde arkasında şike pazarlıklarının yattığını öğrendik. Bu kez rakip satın alınamamıştı! Öğrendiklerimizi haber olarak servis ettik. Tabii yalanlandı! Ancak dönüşte olayın kahramanı olan eski güreşçi bana gelerek her şeyi itiraf etti. Tam sayfa yayınladık. Kimsenin kılı kıpırdamadı. Olay soğutuldu ve kapatıldı.

Bunları neden anlattım? Hatırlayacağınız gibi Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı, geçen hafta yayınladığı bir genelgeyle sporcular arasında eşcinsel ilişki şüphesiyle Güreş Eğitim Merkezleri’nin yatılı bölümlerini kapattı. Ben de konuyu haberleştirdim. Güreş camiası ise bana tepki gösterdi. Türk güreşine büyük zarar verdiğimi, dahası düşmanlık yaptığımı iddia ettiler. Türk güreşine bu tür ilişkilerin örtbas edilmesi mi, yoksa ifşa edilmesi mi zarar verir mevzuunu bir yana bırakıyorum, şikeler havada uçuşurken kılı kıpırdamayan güreş camiası, konu eşcinsellik olunca bir anda ‘cabbar-cevval’ kesildi. Öfkeli ve tehditkâr mesajlar aldım. Bu öfke, bana bilinçaltında yatan korkuların tezahürü gibi geldi. Oysa Roosvelt’in söylediği gibi, ‘Asıl korkulması gereken, korkunun ta kendisidir.’ Utanç duyulması gereken de, satın alınan madalyalardır!
 
O yurtlarda daha vahim şeyler mi oldu?

Güreşte yaşanan eşcinsel ilişki konusuna devam edelim ve rahatsız edici bir kaç soru soralım. Bakanlık genelgesindeki Güreş Eğitim Merkezleri’nin yatılı bölümlerinin kapatılması gerekçesinde büyük sporcularla çocuk yaştaki sporcuların aynı yatakhanede kalmasının ‘eşcinsel ilişki’ şüphesi doğurduğu belirtilmiş. Eski başkanlarından Ahmet Ayık da, ‘Ben yıllardır büyüklerle küçüklerin aynı yerde yatırılmamasını söylüyorum’ diyor. Şimdi buradan çıkardığınız sonuç nedir? Söz konusu küçük sporcular, 10-14 yaş grubu olanlar. Bu yaşlardaki çocukların eşcinselliği mi olur? Yoksa ‘eşcinsel ilişki şüphesi’ denilen olay, cinsel taciz gibi daha ağır ve vahim bir vaka mı? Asıl gizlenilmek istenen bu mudur? Ve bu merkezlerde çocuklara küfür, hakaret, dayak gibi kötü muameleler de tespit edildi mi? Birileri anlatsa da öğrensek!
 
Güreş Eğitim Merkezleri kapanmalı mı?

Türkiye’de yalnız sporda değil, eğitimin olduğu her alanda bazı aksaklıklar, suiistimaller, haksızlıklar olabiliyor. Ayrıca sporun her branşının altyapısında bir takım olumsuzluklar yaşanabiliyor. Önemli olan bunların tespit edildiği anda üzerine gidilmesi ve düzeltilmesidir. Bakan Faruk Özak’ın Güreş Eğitim Merkezleri konusunda yapması gereken de budur. Merkezlerin yatılı bölümlerinin kapatılması, kapısına tamamen kilit vurulması anlamına gelir. Zira sporcuların yüzde 90’ı uzak köylerden, kasabalardan gelen yoksul aile çocuklarıdır. Onları sokağa atarsan, giderler köylerinde çiftçilik yaparlar. Yapılan icraatın, ‘Okullar olmasa şu maarifi ne güzel yönetirim’ diyen bakandan bir farkı yok. Tek çözüm, bu merkezlerin Güreş Federasyonu’na devredilmesi ve çağın gereklerine göre rehabilite edilmesidir.


Etiketler: yaşam, spor
İstihdam