31/01/2024 | Yazar: Tuğçe Yılmaz

Muktedirlerin yüzyıllardır elinde tuttuğu silah, şimdilerde Türkiye’de toplumun en kırılgan gruplarına; kadınlara, LGBTİ+’lara ve sokakta yaşayan köpeklere doğrultulmuş durumda.

“Şimdi etrafımıza yeni bir mayın ekliyorlar” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Ally” ya da Türkçesiyle “müttefik” terimi genel olarak, bir grup veya topluluğu destekleyen kişileri ifade ediyor. LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve diğer cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çeşitliliğine atıfta bulunan) topluluklar için ise “ally”, heteroseksüel ve cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği açısından ayrıcalıklı olanlardan, LGBTİ+ haklarına, eşit yurttaşlık haklarına ve toplumsal kabulüne destek veren kişileri tanımlıyor.

Bu destek, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çeşitliliği konularında farkındalığı artırmak, ayrımcılık, homofobi ve transfobiye karşı durmak, LGBTİ+’lara eşit haklar ve fırsatlar için destek vermek, onları güçlendirmek ve LGBTİ+’ların yaşamlarını kolaylaştırmak gibi çeşitli şekillerde ifade edilebilir.

Küresel dünyada LGBTİ+’ların müttefikleri, hakim sağ popülist hareketlere ve siyasilere karşı LGBTİ+’larla olan dayanışmalarını yükseltmek için her geçen gün farklı yöntem ve araçlar bulmaya ve geliştirmeye çalışıyor. Türkiye’dekinin aksine.

Türkiyeli LGBTİ+’ların, çok değil, bundan sekiz-dokuz yıl önce her alanda ve her toplantıda ortaya çıkan müttefikleri, şimdilerde bir tür gizli sessizliğe gömülmüş durumda. Bunun elbette Türkiye soluna, kadınlara ve Kürt siyasi hareketine yönelik saldırılarla yakından ilgisi var. Fakat bu sessizlik ya da klişe argümanlarla sonra çözmek üzere bu sorunu bir rafa kaldırmak (Devrimden sonra kadın sorununu çözeriz) LGBTİ+’ları her geçen gün daha da yalnızlaştırıyor ve saldırılara karşı korunaksız hale getiriyor.

Yeniden Refah Partisi

31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerine iki ay kaldı. 14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde Cumhur İttifakında yer alan partiler, seçim kampanyalarına son derece hızlı başladı. Söz konusu partilerin seçim kampanyalarının önemli ayaklarından birini LGBTİ+ düşmanlığı oluşturuyor. Bu süreçte bayrağı göğüsleyen ise 14 Mayıs’tan gelişi belli olan Yeniden Refah Partisi (YRP).

YRP’nin Cumhur İttifakında yer alma ve ittifaka dahil olma şartlarından biri 6284 Sayılı Kanunun (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) kaldırılmasıydı. YRP’nin Cumhur İttifakına dahil olmak için sunduğu 30 maddelik metinde yer alan diğer bir madde ise şuydu:

“6251 sayılı yasanın gözden geçirilmesi ve sapkınlıkların önlenmesi.”

YRP, politikasıyla uyumlu olarak yerel seçim vaatlerinden birini “LGBTİ+’ları şehirden sürmek” olarak duyurdu. “Ahlak yoksa, LGBT vardır. Sapkın örgütleri şehrimizden sürüp çıkaracağız,” dediği video ile nefret söylemlerine devam eden parti, kendisine yeni müttefikler bulmak için kadın ve LGBTİ+ düşmanlığının yanına “sokak köpeği” düşmanlığını da ekledi. Haliyle, partinin bir diğer vaadi, yaşam alanı sokaklar olan köpekleri de şehirden sürmek ve barınaklara hapsetmek oldu.

“Bu topraklarda onlara yaşam hakkı tanımayacağız”

YRP, bu söylemleri ve politikalarını üretmekte yalnız değil. Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, partisinin yerel seçim stratejisini açıklarken sokakta yaşayan köpeklerle ilgili “Atatürk nasıl bulmuşsa biz de aynı çözümü bulacağız. Milletimiz hangi şehrin, hangi ilçenin, hangi beldenin belediyesini bize teslim ederse, belediyeyi aldıktan bir ay sonra orada bir tane başıboş köpek hiç kimse göremeyecek,” dedi. Destici, genel seçimlerden sonra LGBTİ+’larla ilgili yaptığı bir açıklamada neredeyse aynı tutumla “Bu topraklarda onlara yaşam hakkı tanımayacağız,” dedi.

Cumhur İttifakının diğer bileşenleri de kadın, LGBTİ+ ve hayvan düşmanlığı konusunda aynı sularda yüzüyor.

Temel sorun ise muhalefet partilerinin bu derin ayrımcılık ve insandışılaştırma karşısındaki sessizliği ve politikasızlığı. Hatırlayalım, genel seçim sürecinde en yüksek mevkiden LGBTİ+’ları hedef gösterenlere hiçbir muhalefet partisi ses çıkarmamış, ses çıkarmadığı gibi ayrımcı söylemlerde bulunmaya devam etmişlerdi.

Ankara, İstanbul, İzmir

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Mersin’deki konuşmasında Cumhur İttifakı’na bir karne vermiş ve şöyle demişti:

“Sayın İçişleri Bakanı sürekli ‘Bunlar gelirse erkekle erkek, insanla hayvan evlenecek’ falan diyor. Sürekli fantezilerini anlatıyor. Maşallah çok zengin fantezileri var. Onun için de 'bunlar gelmesin' diyor. Türkiye'de 2002'den sonra bir sürü LGBT derneği kurulmuş. 14 tane kurulmuş. Bunlardan 7'si Süleyman Soylu döneminde. LGBT oteli açılmış. En göze çarpan da şu… Müslüman Eşcinseller Derneği'ne de izin vermişler. Durum budur.”

17 Eylül 2023’te İstanbul Saraçhane Parkı’nda “Büyük Aile Buluşması” adıyla düzenlenen nefret mitingi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun makamına 500 metre uzaklıktaydı. İmamoğlu, yönettiği kentte düzenlenen bu nefret mitingine sessiz kalarak, aynı saatlerde Maltepe'de düzenlenen Ulugazi Yağlı Güreş Festivali'ne katılmıştı. Öncesine gidelim. İstanbul’da yaşayan 16 milyon yurttaşın başkanı olduğunu söyleyen İmamoğlu, 2022 İstanbul Onur Yürüyüşünde aralarında çocukların da olduğu 300’den fazla LGBTİ+ ve müttefikinin gözaltına alınmasıyla ilgili tek bir açıklama yapmamıştı.

Yürüyüşle ilgili, sadece İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Kaos GL Yayın Yönetmeni Yıldız Tar’ın sunduğu “Büyük Hayat Buluşması”na katılarak her yurttaşın özgürlüğünün kıymetine değinerek “Bu nefret söylemi ve korku iklimi LGBTİ+ vatandaşlarımız için kabul edilebilir değil,” demişti.

Kürt siyasi hareketi

Sürekli kapatılan ve kapatılma tehdidi altında olan Kürt partilerinin bir devamı olan Halkların Demokratik Partisi (HDP), yeni ismiyle Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) ya da yeni resmî kısaltmasıyla DEM Parti ise LGBTİ+ hakları konusunda 2015 yılında bildirgesinde verdiği sözlerin hayli gerisine düştü.

2015 seçim bildirgesinde “Tüm yasal mevzuat LGBTİ’lerin eşit yurttaşlar olduğu kabulü ve saldırılara karşı korunması ilkesiyle kapsamlı biçimde düzenleyerek sosyal eşitsizlikleri giderecek sosyal politikalar hayata geçirilecek,” diyen parti, yeni tüzüğünde “LGBTİ+” dahi demedi. LGBTİ+’lar, bir tür farklılık olarak kodlanarak “cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklılıkların eşitliği” olarak yeni partinin tüzüğünde geçti.

Ne diyorduk? Müttefik. 7 Ekim’de başlayan Filistin-İsrail Savaşından sonra dünyanın pek çok yerinde Filistin’le dayanışma eylemlerine tanıklık ettik. Bu eylemlerde kesişimselliğin ve bir aradalığın ne denli önemli olduğunu bir kez daha gördük. Bu dayanışma sayesinde savaşta ilk gözden çıkarılan, en çok istismar edilen en kırılgan grupların; yani kadın, çocuk ve LGBTİ+’ların sesini duyabildik.

Muktedirlerin yüzyıllardır elinde tuttuğu silah, şimdilerde Türkiye’de toplumun en kırılgan gruplarına; kadınlara, LGBTİ+’lara ve sokakta yaşayan köpeklere doğrultulmuş durumda. Ne yazık ki yakın zamanda, bu grupların kendileriyle dayanışma örülmesinden başka bir çıkış yolu da yok.

Mayınlar

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış sürecindeki dayanışmayla, nasıl sözleşmenin detaylarına vakıf olduysak –evli olmasına gerek olmadan da bir kadının, LGBTİ+’nın partnerinden şiddet gördüğünde, kolluğun detaylı sorularına cevap vermeksizin ondan şikâyetçi olabileceği gibi– ve sözleşmeye daha çok sahip çıkabildiysek bunu şimdi LGBTİ+’lar için de örebiliriz. 

Eğitim, sağlık, istihdam, barınma gibi alanlar başta olmak üzere yerel yönetimlerin üzerine düşenlerin biri, yönetmeye talip oldukları kentteki, ilçedeki, beldedeki herkesi kapsamak. Genel seçim sürecinde eski Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski milletvekili İlhan Cihaner’in en doğru tahlillerinden biri, iktidar tarafından aile kurumunun karşısına LGBTİ+’ların konulması ve muhalefetin etrafına bu sayede yeni bir mayın döşendiğini söylemeseydi. Saldırıların da etkisiyle yaklaşık dokuz yıldır kendi sözünü üretemeyen ve iktidarın ona diktiği çuvala girmeye çalışan muhalefetin, bu çuvalı yırtıp bir kenara atması zor değil. Yeter ki söyleyecek sözü ve bu mayınları bir bir patlatabileceğine dair inancı olsun.

Güvencesiz işlerde çalışan –çoğu zaman onda bile çalışamayan– ekonomik kriz nedeniyle her geçen gün yaşamları daha da zorlaşan, barınamayan, sağlık hizmetlerine erişemeyen LGBTİ+’ların haklarını gözetmek, yerel yönetimlere talip herkes için önemli bir görev ve hukuki bir zorunluluk. Özellikle LGBTİ+’ların kalplerine yerleştirilmek istenen sevilmedikleri ve istenmedikleri hissi bu denli baskınken.

simdi-etrafimiza-yeni-bir-mayin-ekliyorlar-1*Bu yazı, Türkiye Avrupa Vakfı’nın yürüttüğü SAHNE projesi kapsamında Avrupa Birliğinin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla yazarın sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, çalışma hayatı, eğitim, kent hakkı, barınma, aile, sağlık, siyaset, özel haber, yerel seçim, sahne projesi, araştırma, inceleme, yorum
İstihdam