24/01/2022 | Yazar: Anjelik Kelavgil

Belli ki baskın seçimlere dek tüm tuşlara aynı anda basarak varlığını korumaya çalışan iktidar; lubunyalara dönük nefretini ve şiddetini sokağından sarayına, akademisinden meclisine örgütleyerek birkaç kez daha kabartacak

Sinir içindeyim Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Görsel: squaredot-art

Normalinde bu hafta sürpriz(?) bir isme açık mektup yazma niyetim vardı ancak öyle bir hafta geçirdik ki mektup yazmaya motivasyon kalmadı. Sinir içindeyim.

Neredeyse tüm haftayı uykusuz geçirdim. Biliyorum, benim gibi uykusuz geçiren bir sürü kişi var ve kendimi bu gibi durumlarda yalnız hissetmiyor olmak trajik geliyor artık. Uykusuz gecelerimin hesabını kimden sormam gerekiyor? Biliyorum. Nasıl soracağım üzerine bir süredir düşünüyorum, bulamıyorum.

Öyle bir hafta geçirdik ki; her güne bir korkunçluk sığdı neredeyse ve uykularım kaçtı. Endişelendim, sinirlendim, kahroldum ve kendimi inanılmaz sıkışmış hissettim. Bu sıkışmışlık halinin biraz olsun gazını almak istesem, bu kez de acaba yargılanır mıyım, linçlenir miyim, hedef mi gösterilirim anksiyeteleri sardı dört bir yanımı. Hormon kafasıyla bu politik anksiyeteler birleşince daha fena oluyor bizim buralar. Gözümü kapatıp kaçmaya, görmemeye, duymamaya çalıştığım anlar oldu; o anlarda da hükümet devreye girdi, yine başaramadım. Esenliğim bitti, tükendi. 

Ülkenin genel gündemi ve lubunyaların özel gündemi aynı doğrultuda birbirine paralel akan iki nehir gibi aktı gitti geçtiğimiz hafta. Ne zaman bu iki nehir birleşecek merakla bekliyorum, yer yer birleştiği anlar oldu ama bir Diyanet Hutbesi kadar genel bir gündeme dönüşmedi, henüz. 

Kendini bilmez bir güruh “Trans Çocuklar Yoktur” deme gafletinde bulundu. O hashtagte kimler yan yana gelmedi ki; bildiğimiz malum transfobik kitlenin açtığı korkunç tartışmaya hemen Hilal Kaplan dahil oldu. Hilal Kaplan’ın dahil oluşu perinçekçileri gaza getirdi ve nihayetinde SS de bildiğimiz saçmalıklarıyla bu kitlenin üzerine tüy dikti. O kadar hızlı gerçekleşti ki her şey; tarihin o meşhur eleği aynıları aynı yere anında biriktiriverdi. Kurban olduğum Allah kimsenin fikrini perinçekçilerle, Hilal Kaplan’la ve SS’le aynı potada eritmesin; ne büyük utanç düşünsenize.

Bir grup kendini bilmez; mevcut hükümetin kalemşörleriyle yan yana gelerek, galiz küfürler eşliğinde yüzümüze baka baka yoksunuz deyip durdu. O kadar sefil bir vasatlıkla sınandı ki yüreklerimiz; günün sonunda hepsinin maskeleri düştü, maskenin altından SS göründü. Bilinçli ve örgütlü bir kötülüğün farklı formlarda nasıl lubunyaları yok etmeye and içtiğini gördü gözlerimiz. Söyledikleri şeyler değişmemişti; değişen tek şey seviyesizliklerinin seviyesi, çirkinliklerinin derecesi ve lağım kokan zihinlerinin yaydığı kokunun şiddetiydi.

Kadınlara ve LGBTİ+’lara savaş açmış bir yüzde 4’ün iktidarın tüm olanaklarıyla hepimizi karanlığa boğmaya çalıştığı günlerden geçtiğimiz için olsa gerek; SS’in tüm çabalarına rağmen gündemin tüm odağı lubunyalara dönmedi. Sezen Aksu, Sedef Kabaş ve Gülşen üzerinden takip ettiğimiz gündemin vahşiliğinde kayboldu SS’in ve şürekasının söylemleri. Ama belli ki baskın seçimlere dek tüm tuşlara aynı anda basarak varlığını korumaya çalışan iktidar; lubunyalara dönük nefretini ve şiddetini sokağından sarayına, akademisinden meclisine örgütleyerek birkaç kez daha kabartacak. Madiliğimizi kuşanmaktan başka çare göremiyorum.

Dünya düzcüler, aşı karşıtları, neo osmanlıcılar, transfobikler, muharrem ince, seren serengil, milli beka hareketi ve perinçekçilerin yan yana geldiği bir evren var karşımızda. Bizim sınavımız da yobazlığın bu 50 tonu sanırım. Hepimize bol sabır ve ruh sağlığımızı koruyabilme gücü diliyorum

Sezen Aksu özelinde söylenen söze, sözü söyleyene ve söylediği yere baktığımda ise sıranın nafaka tartışmaları üzerinden medeni kanuna, anayasadan laiklik ilkesini çıkarmaya ya da devletin dini islamdır ibaresini anayasaya sokmaya geldiğini görüyorum. SS, Hilal Kaplan ve şürekasının söylemlerinden de lubunyalara dönük nefretin ve saldırıların ne yönde aksedeceğini görebiliyorum.

İşte bu yüzden sinir içindeyim. Öfkemi eyleme ve umuda dönüştüremeyeceğim korkusuna kapıldığım anda ise Gülşen’in manifestosu, Müjde Ar’ın “korkmuyoruz!” deyişi,  Sezen Aksu’nun Avcı’sı ve SPoD’un #TürkiyeBunaHazır kampanyası kucakladı beni. Sımsıkı sardılar ve “Anj, sinirini koru, öfkeni kuşan ama kendinden çıkarma; biz hancıyız onlar yolcu” dediler kulağıma fısıldayarak.

Açık mektubu söz yazacağım Yıldız, ama kusuruma bakma bu hafta sinir içindeydim.

Anj. <3

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
İstihdam