21/11/2013 | Yazar: Ahmet Çevik

Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Ayrımcılığına Karşı Avukat Ağı’ndan Ahmet Çevik, 20 Kasım Nefret Mağduru Transları Anma Günü için yazdı

Sonbaharın yaşandığı, bahar hareketlerinin küllendirildiği, siyasetin toz duman dört nala erotik ve pornografik zihin algısı ile oluştuğu, kızlı erkekli grupların illegal ilan edildiği, karma eğitimin zinhar yasak olduğunun ve ifade edilmesinin düşünce özgürlüğü sayıldığı yurdumda sesiz ve yalnız olarak 20 Kasım Nefret Cinayeti Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü olarak kutlandı! Ülkemde genel ahlâk kaideleri tarafından dışlanan ve yok sayılan, ötekileştirilen, öldürülen ve yalnız ölen transların günü!
 
Üretken politikacılarımızın din ve vicdan özgürlüğü bağlamında haklı bir sorun olan türban sorununu bitirip üretecek politika bulamamaları nedeni ile sanki memlekette başka sorun yokmuş gibi tarihin her dönemi en prim yapacak mesele olan kızlı erkekli konularına değinmeleri bir takım yasak söylemler geliştirmeleri günümüzde ne kadar da manidar! (Ne de olsa genel ahlâktan her zaman ekmek çıkar! Genel ahlâk nelere kadirsin! Her zaman politikacıya acil yetişir!)
 
Düşünün ki kız ile erkeğin yana yana gelmesi genel ahlâk gereği yasak ilan edilirken, ülkemde ötekileştirilen  transların vahim durumunu!
 
Trans kimliğin tanınmaması, yasal korumanın sağlanmaması, hükümetin cinsiyet kimliği konusunda herhangi yasal korumaya gitmemesi nefret cinayetlerini ve şiddet vakalarının sayısını ne yazık ki arttırıyor!
 
Dünyada raporlanan cinayetlerin yüzde 75’i seks işçiliği yapan trans kadınlara yönelik olurken Türkiye’de bu oran daha da yüksek ve öldürülenlerin neredeyse tümü seks işçiliği yapan translar. Trans seks işçilerini şiddete açık hale getiren yasal mevzuatın, polis şiddetinin, kanun uygulayıcılarının faillerin yargı sürecinde korunuyor olması gibi fiili uygulamalarının ortadan kalkması gerekiyor. Çünkü bu durum transların daha riskli alanlarda çalışmalarına neden oluyor!
 
Raporlanan  translara yönelik nefret cinayetlerinde Türkiye insan hakları ihlalleri listesine “en çok trans cinayetinin yaşandığı Avrupa ülkesi” olarak girmektedir. Ne üzücüdür ki bir konuda Avrupa’yı geçtik. Politikacılarımız artık kendileri ile gurur duyabilir. Ne de olsa bu konuda Avrupa birincisiyiz! İnsan öldürmeyi en iyi biz biliriz!
 
Oysa ki yaşam hakkı, kişinin fiziksel varlığının sürdürebilmesinin güvencesini oluşturan en temel insan hakkıdır! Bu hak modern ve demokratik toplumlarda devlet garantisi altındadır.
Hem trans kimlik, hem seks işçiliği boyutu olan bu meselede ne politikacılar bir adım atıyor, ne de toplumsal olarak bilinç arttırma programları var. Politika üretilmiyor, haklar korunmuyor ve dolayısı ile cinayetler artıyor. Trans cinayetleri bu nedenle politik bir kimlik alıyor.
 
Transların Özgürlüğü Unutulmamalıdır ki Herkese Özgürlük Getirecektir
Ne üzücüdür ki nefret suçu mağduru translar 1998’den beri her sene 20 Kasım’da anılıyor. Maalesef bu sene hatırlayacağımız, yasını tutacağımız ve onurlandıracağımız translar listesine 2008-2013 yılları arasında raporlanan Türkiye’de 34 trans birey eklendi.
 
Hükümet adım atmazsa, cinayetler artacaktır! 

Etiketler: insan hakları, nefret suçları
İstihdam