08/12/2009 | Yazar: Serdar Acar

Ben genelde hikayelerin sonunu severim. Mutlu ya da mutsuz olsun hikayelerin sonudur ilgimi çeken. Benim hikayelerimin sonu yok henüz.

Ben genelde hikayelerin sonunu severim. Mutlu ya da mutsuz olsun hikayelerin sonudur ilgimi çeken. Benim hikayelerimin sonu yok henüz. Eğer bir sonu olsaydı, yaşadığım acının bitmiş olması gerekirdi. İşte tam da böyle bir hikaye bu sonu henüz konmamış... Sevdiğim adamın artık nefret edeceğim adam olacağını nerden bilebilirdim...

 
E-Beni seviyor musun?
S-Evet. Seni seviyorum.
E-Anlıyorum. Ama senden bir şey isteyeceğim.
S-Tamam. Seni dinliyorum? Biliyorsun senin için herşeyi yapmaya hazırım.
E-Sen çok iyisin. Seni hiç üzmek istemiyorum. En önemlisi sen çok gençsin ve sana geleceğe dair ümit vermek istemiyorum.
S-Ne demek şimdi bu? Daha açık olur musun lütfen?
(Derin bir sessizlik ve...)
E-Ben bitirmek istiyorum...
(Ağlıyorum...)
 
İşte böyle başlayıp böyle bitmişti konuşma. O gün güzel bir yaz akşamıydı. Beni gezdirmek için evden çıkmıştık. Herşey o kadar güzeldi ki... Gülüyor, beni sevdiğini söylüyor, elimi sıkı sıkı tutuyordu. Sonra sahil kenarında bir banka oturduk. Gözlerimin içine bakıyordu. Ama nerden bilebilirdim ilişkimizin bittiğini söylemek için hazırlandığını.. Beni çok iyi tanıyordu. En zayıf anımı çok iyi biliyordu. Onca seneden sonra bırakması kolay olmayabilirdi ama bırakılmak hepsinden daha zordu. İçimden bir hırsızın umutlarımı çalıp gittiğini hissettim. Peşinden koşuyor fakat yetişemiyordum. Çok hızlı uzaklaştı benden.. Yorulmuştum ve dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladım. Ellerimle yüzümü kapatıyordum. Neden bilmiyorum.. O an herşeyden utanmaya başlamıştım. Gözyaşlarımı saklamak için çaba harcıyordum. Sebepsiz bir çabaydı. O gitti. Ben o şehirden gittim.
 
Alışkın olduğum otobüslerden birinden orayı izledim. Ayaklarımın altında orası, gözlerimde onlu günlerim vardı. Bir yaz günü başlayıp, bir sonbaharda biten bir aşktı yapraklarını döken.. Ondan sonra mevsimlerin önemi kalmadı. Nasıl olsa artık her mevsim benim için hüzün demekti. Elimde içinde aşk kırıntılarıyla dolu bir bavul, başım önde gidiyordum. O bavul bir daha ki aşka kadar açılmayacaktı. Belki, kimbilir açmam bile gerekmeyecekti. Ardından çok hikayeler okuyacaktım. Biliyordum. Bilmek istemediğim her şeyi biliyordum. Zaten küçüklüğümden beri bilmek istemediğim birçok şey zorla öğretilmişti. Onun fotoğrafının yerinde artık boş bir çerçeve var. Onun yanın da ise solmuş bir demet çiçek. Son giydiği tişörtünü de bavula koydum ve hikayemin hiçbir zaman son bulmayacağını bilerek o bavul hâlâ odamın bir köşesinde açılmamış bir şekilde duruyor. Sadece o bavul açıldığın da son vereceğim hikayeme... Onun kokusunu özlediğim de... Mutlu ya da mutsuz bir son..
 
Kim bilir?


Etiketler: yaşam
nefret