05/01/2022 | Yazar: Alp Kemaloğlu

Karşımda bir özne değil de zihnimdeki soru listesini boca etmem gereken bir şey olarak gördüğüm zaman çanak çömlek patlar. Burada yapamadığım şeyin karşıdakine yönelememek olduğunu düşünürüm çoğunlukla.

Soru sormak, merak etmek ve yönelmek arasındaki ne idüğü belirsiz ilişki Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Louis Fratino, Beach at Night, 2017.

Yazacağım köşe yazısı hakkında aklıma giriveren ilk düşünce şuydu: Bu yazının köşelerini nasıl yuvarlayabilirim?

Oldum olası yuvarlama (ya da mideler kazınıyorsa yuvalama da olabilir, ama vegan mümkünse) hatları yumuşatma anlamında bana lubunyalıkla ilintili gelmiştir. Küsuratları yuvarlarız mesela, kelimelerin sonlarını yuvarlarız. Yuvarlamada bir heves, bir heyecan, engellenemeyen bir bodoslama dalış vardır. Olan şeyi bozuvermek ama aynı zamanda daha yutulur hale getirmek gibi gelir bana. Bilemiyorum.

Öte yandan hepimiz top değil miyiz zaten?

İlk soruma yine bir soruyla cevap verdim: Fikir beyan etmektense sadece sorular sorup bıraktığım bir yazı nasıl olur? 

“Muhtemelen çok sıkıcı olur” diyerek, az fikir beyan ettiğim çok soru sorduğum bir şekilde yazmaya kanaat getirdim.

Sonuçta yuvarlanacak bir şey bırakmak lazım, değil mi?

* * *

Soru sormak nedir? Nereden gelir? Neden soru sorarız?

İlk ikisine pek bir cevabım yok (muhtemelen ilgimi çekmediği için), fakat sonuncu soruya dünyadaki insan sayısı kadar farklı cevap verilebilir herhalde.

Hakikaten neden soru sorarız?

Merak etmek soruyu sorduran temel bir itici güç olabilir mi?

Bir şeyi merak etmek ne kadar da cepteymiş gibi düşündüğümüz ama ne kadar da karmaşık bir haldir. Cepte sanırız çünkü çocukluğumuzu öyle geçirmişizdir (engellenmediği sürece). Bazılarımız yetişkin hayatlarında da bu merakı özenle korumuştur. Bazılarımız ise otomatik pilotta sınırlı sayıda soru kalıplarını sürekli ortaya atarak numaradan bir merak ortaya sızdırır. Bunu kimse de yemez ama nezaketen “Abla sen de ne meraklısın!” der kikirder, göz devirir geçeriz. Sözün özü, merakı hem çok yakından tanırız hem de bir o kadar anlamakta güçlük çekeriz yetişkin hayatımızda.

Merak etmek bir şeye yönelmekle ilintili olabilir mi?

Yönelmek ne ola ki?

Güzel soru ama bir cevabım yok ne yalan söyleyeyim. Subjektif bir yerden yönelmeyi bir şeye ya da birine doğru olduğum, yüzümü döndüğüm ve o şeye ya da kişiye koşarak gitmemek için kendimi zor tuttuğum hal olarak tanımlardım herhalde. Start verilmeden önce koşucuların olduğu hal gibi bir şey olabilir: Hazır, gergin, belki biraz endişeli, biraz da hayal ettiğim hedefe ulaşmanın hayalinin gerçek olma ihtimaliyle içimin kaynadığı bir hal. Böyle olabilir diyorum çünkü, şey,  profesyonel olarak hiç koşmadım.

İşte merak ettiğimde böyle hissediyorum sanki.

Yaşantısını eksiltmeden kelimelere dökmeyi kim başarmış ki ben başarayım?

Ne anlatmaya çalışıyorum?

Şunu: Bir şeye ya da birine yöneldiğimde genelde onu merak ediyorum ve merakımı gidermemin en barışçıl yolu da soru sormak gibi geliyor.

Eminim bir tek bana olmuyordur, bazen bir ortamda nedenini hiç bilemediğim bir sebeple tanımadığım birinden hazzetmezken (oto-sansürdür bu) bulurum kendimi. Ve böyle anlarda bazen akıl edip de bedenimi kontrol ettiğimde kendimi ya o kişiye doğru dönmüşken ya da tersi bir yöne bakmaya çabalarken bulurum. Bedenim beni yalancı çıkarmaya çalışsa da zihnimin bu kişiye yöneldiğini inkâr edemem. Aynı anda (ya da belki öncesinde ya da sonrasında, bunu tam olarak bilme şansımız olduğunu sanmıyorum) bu kişiyi merak ettiğimin farkına varırım.

Merak kendi içinde nötr ya da yansız mıdır?

Yok, sanmam. Çoğunlukla merak ettiğim şey kendi doğruluğum, kendi arzumun karşılığı olup olmadığı gibi şeylerdir kanımca. İşte soru sormak burada kilit bir noktada duruyor olabilir.

Soru sorarak bu şimdiye kadar tamamen içimde olan şeyi o kişiye görünür kılabilir miyim?

Peki bu kişiye içimde olanları ne şekilde göstermek istiyorum?

Sorular da aynı merak etmek ve yönelmek gibi yanlıdır. Bazen acımasızdır, bazen kindardır, bazen şefkatlidir, bazen de başka bir şey. O yüzden ne soracağımı değil nasıl soru soracağımı öğreten ya da bir nebze olsun nasıl soru sorulacağına ilişkin bana ilham veren herkesin kıymeti bende büyüktür.

Ne diyordum?

Evet, yönelmek, merak etmek ve soru sormak arasındaki, bence, ilginç ve ne idüğü belirsiz ilişki.

Birine yönelmek nedir peki?

Daha da güzeli: Cinsel olarak yönelmek nedir?

Peki cinsel olarak yöneldiğimi söylediğimde ne anlatıyorum ben?

Eşcinsel olduğumda erkekliğe mi yöneliyorum?

Her erkeğe mi yöneliyorum? 

Yoksa şu ana kadar yöneldiğim kişilerin erkeklikte ortaklaşmasına dayanarak (hangi erkeklik?) bir şekilde kendimi başkalarına anlaşılır mı kılmaya çalışıyorum?

Yönelmek ve soru sormanın yakından alakalı olduğunu ileri sürüp orada duramam elbette.

Ben birine cinsel olarak yöneldiğimde ona ne soru soruyor olabilirim? 

Herhalde en kapsayıcı sorum şu oluyor: Benim anladığım haliyle bir cinsellik potansiyeli taşıyor musun?

Bu soru yanlı değil de nedir?

Elimdeki şablona uyan birini aradığımda onu nasıl gerçekten merak etmiş, ona nasıl gerçekten yönelmiş olabilirim?

Bu olsa olsa küründen bir yönelme değil midir? 

Gerçekten derken hakikat ve rölativite arasındaki hiyerarşik bir değer/önem ilişkisine değil de varoluşumla el ele giden, bana eşlik edebilen ama aynı zamanda diğerinin başkalığını da gözeten bir gerçeklikler buluşmasına işaret etmek istiyorum.

Siparişle yönelmenin bir sakıncası var mıdır?

Ya da hep aynı soruları sormanın?

“Yer var mı?”

İşlevsel bir soru sonuçta.

Ne sakıncası olabilir ki?

Öte yandan ben herkese aynı soruyu soruyorsam karşımdakini nasıl merak edeceğim?

Karşımdakine has sorular üretemiyorsam ona yönelmiş miyimdir gerçekten?

İçimde seneler içerisinde özene bezene hazırladığım ama henüz tatmin edici bir cevap alamadığım sabit bir soruyu herkese sormamın elimde camdan bir ayakkabıyla tüm ülkeyi dolaşıp her kadına denetmekten ne farkı var?

Belki o ayakkabı aynı zamanda non-binary bir çiftçiye de cuk oturacaktı?

Bunu asla bilemeyeceksin sevgili prens.

Hazır sorularla başkalarına yönelmenin kanımca handikabı potansiyel bir hayal kırıklığı taşıması.

Soruları önden hazırlamak bu sorulara cevap verebilecek birinin olduğu varsayımı değil de nedir?

Yani can sıkmak istemem ama böyle birisi hiç var olmayabilir.

O zaman kendimize bunu neden yapıyoruz?

Benim cinsel yönelimim neden bir hayal kırıklığı hikayesi olsun?

Gerçi hayal kırıklıkları da güzeldir, hayal edebilmişiz ki sonradan yerle yeksan olmuş.

* * * 

Bu soruları sorunca merak etmenin ya da soru sormanın en güzel bir şey olduğunu iddia ettiğim düşünülmesin. Bazen sorduğumuz sorular başımıza bela olur, merak ettiğimiz kişiler burnumuzdan getirir. Böyle hallerde, kanımca, yine sebep diğeriyle filtresiz bir şekilde yüz yüze gelemeyişimizdendir, bunun enderliği yani. Diğer bir deyişle farkında olmasam da içimde bir yerler beni ezberden soru sormaya itmiştir. Bu benim varsayımım elbette.

* * *

Daldan dala atlayarak arada bir de mesleğimi sorgulamak, mesleğime yönelmek isterim müsaadenizle.

Ruh sağlığı alanında karşındaki kişiyi kaybetmenin en garanti yolu ezberden, kişiye özel hale getirilmemiş sorular sormaktır. Karşımda bir özne değil de zihnimdeki soru listesini boca etmem gereken bir şey olarak gördüğüm zaman çanak çömlek patlar. Burada yapamadığım şeyin karşıdakine yönelememek olduğunu düşünürüm çoğunlukla. Onun bana etki etmesine müsaade etmeden ezberden incelediğim bir nesneymiş gibi davrandığımda karşıdaki kişi çoğunlukla adını koyamasa bile indirgendiğini fark eder. Onu samimi bir şekilde merak edememişimdir. Ve o da sorularımı cevapsız bırakır ya da susar ya da konuyu değiştirir ya da sesini yükseltir ya da başka bir şey.

* * *

Ana akışa geri dönecek olursam ben birilerine yöneldiğimi hep onları samimi olarak merak ettiğimde ve onların bana görünür kıldığı yanlarını daha fazla soru sorarak açmak, daha da görünür kılmak istediğimde hissederim. Soru sormak açığa çıkarmaktır. 

Ya da soymak da diyebilir miyiz?

Belki de o yüzdendir ki bir süredir karşılıklı olarak yöneldiğim, merak ettiğim ve sorular sorduğum ilişkileri tercih etmeye çabalıyorum. Bu sayede diğerinin başkalığına da alan açabildiğime inanıyorum. Bu sürecin benim için doğal bir sonucu olaraksa herhangi bir yönelim beyanı veremiyorum çünkü herhangi bir kategoride göremiyorum o kişileri. Ne romantik, ne cinsel ne de herhangi başka bir yönelim beyan etmemek politik olarak ardında durulması zor bir konum olabilir elbette.

Gerçi cis-heteroların yüzyıllar boyunca ekmeğini yediği ayrıcalık tam olarak da bu muğlaklığın getirdiği güç değil midir?

Bis gibi bir soru: Varoluşumu politik olana indirgemek istiyor muyum gerçekten?

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 


Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam