15/03/2022 | Yazar: Umut Güner

Kaos GL’nin cafesinde karşılaştığım bir gey arkadaşım “Okulda bana selam verme, senin yüzünden eşcinsel olduğum anlaşılsın istemiyorum” demişti. Bugün üniversitede cinsel yönelimini, cinsiyet kimliğini özgürce ve açık bir şekilde yaşayan öğrenciler var. LGBTİ+’lar üniversite eğitimini değişmeye zorladılar ve bu değişim, değişime açık olan herkesin başarısı.

Sosyal hizmet eğitiminin 25 yılı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

1996’da Ankara’ya gelmek için seçtiğim herhangi bölümden biriydi Hacettepe Sosyal Hizmet bölümü. Gelmeden önce ne olduğunu biliyordum. 12 Eylül sonrasında sürgün edilen solcu öğretmenlerin çalıştığı SHÇEK’te görmüştüm birkaç tane sosyal hizmet uzmanı. Sürgün öğretmenler SHÇEK kurumlarını fazlaca sahiplendikleri ve verdiklerin mücadelenin bir bedeli olarak orada olduklarını damarlarına kadar hissettiklerinden, kurumun “asıl” sahibi geldiğinde onun alanlarını daraltmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Sosyal hizmet uzmanlarının kendine alan açmak için uğraştığı bu yerde sosyal hizmet müdahalelerini yapamaz hale geliyorlardı. O yüzden babamın “her işin uzmanı” diye dalga geçtiği ve arkasından “her şeyi bilen hiçbir şey bilemez” diye felsefesini de boca ettiği için fazlaca yakından şahit olmuştum. Belki sırf bu yüzden sosyal hizmet benim için cazip hale geldi. Babamın sevmediği bir şey mutlaka iyidir. Babamdan ne kadar uzak olursam o kadar iyi. Babam yıllarca bok attığı bir meslek üzerinden “benim oğlan da sosyal hizmet uzmanı” diyemeyecekti. Bunu yapamıyor olması bile yeterdi. Kendi oğluyla bu kadar arızalı bir ilişkisi olan bir öğretmen, sosyal hizmet kurumunda hangi görevi nasıl inşa eder diye kendinize soruyor olabilirsiniz. Fakat gerçekten öğrencileri “baba” diye yıllardır halen iletişimlerini devam ettiriyorlar. Belki kendisinin de hayatının bir döneminde “yatılı” okumak zorunda kalması onu iyi bir sosyal hizmet icracısı haline getirmiş olabilir.

Ankara’ya gelince okulda tanıştığım bir arkadaşın gazıyla bu bölümü okumaya karar verdim. Benden sonra çekirdek ailenin de Ankara’ya gelmesiyle ortaya çıkan gerilimler nedeniyle okulu bırakmaya, sonra yeniden okula dönmeye, ardından yeniden bırakmaya karar vererek bir şekilde sosyal hizmet eğitimimi 25. yılda tamamladım. Aslında bu yazıyı sosyal hizmet eğitiminin 25 yıllık tanıklığı üzerinden yazmak istiyorum.

Üniversiteye gelen her genç gibi kampüste okuma arzusu, bölümün Keçiören’de olduğu gerçeği ile yüzleşmem ilk hayal kırıklığı oldu. Lise binası tadında bir bina ile ders aralarında hocaların odalarından çıkıp sessiz olun diye uyardığı bir konseptte sosyal hizmet eğitimine başlamak liseyi uzatmış olma hissi dışında bir his vermiyordu. Amaç Keçiören’in kentsel dönüşümüne katkıda bulunmak ve sosyal hizmeti kentsel dönüşümün merkezine konumlamak olsa da; Keçiören’in kentsel dönüşümüne bir katkıda bulunmadığı için pek bir anlamı kalmıyordu. Binanın kendisinin erişilebilir olmaması; engelli öğrencilerin tekerlekli sandalyelerini bırakarak merdiveni tırmanmak zorunda kalmaları ve ders programı planlanırken engelli öğrencilere bu zulmü yaşatmayacak küçük manevralar yapılmaması ama bir yandan ders içeriklerinin çoğunluğunun engellilik alanı üzerinden şekillenmesi de sosyal hizmet eğitimi veren bir kurumun kendisinin sosyal hizmet bakışına sahip olmadığını gözler önüne seriyordu.

Başörtü yasaklarının geldiği dönemde okulun girişinde başörtüsünü açmak zorunda kalan, peruk takan, dersi başörtüsü ile takip etmek istediği için sınıftan çıkması istenen öğrencilerin olduğu bir yere dönüşen okul, aslında sosyal hizmetin de sosyal hizmet eğitiminde olduğu gibi ideolojik olabileceğini gözler önüne seriyordu. Müracaatçı başı örtülü olabilirdi ama destek veren uzmanın başı da zihni de “açık” olmalı idi. Baş örtüsünü kabul etmeme gerekçeleri dini bir figür olması, dini bir zorunluluk olmaması gibi gerekçeler ise din özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü, kültürel hakları ve eğitim hakkı üzerinden nasıl ihlallere yol açtığını tartışamıyorken sosyal hizmet mesleğinin temelini insan haklarından aldığını ve hak temelli yaklaşımın neden bir zorunluluk olduğunu öğreniyorduk.

Başörtülü öğrenciler dersten çıkmazlarsa derse devam etmeyeceğini söyleyen bir hocayla bütün sınıf olarak kavga ettiğimizde, hocayı protesto edip sınıftan hep birlikte çıkmaya çalışırken başörtülü engelli bir arkadaşımızı sınıfta unuttuğumuzu biraz geç fark etmiştik. Evet sosyal hizmet eğitimimiz işe yarıyordu. Müracaatçının olduğu yerden başlayıp onu orada bırakıp olması gerekeni yapıyorduk.

Genç akademisyen sayısının sınırlı olmasını, öğrenci ile temas kurabilecekleri ders ortamının ve farklı alanların açılmamasını da bir sorun olarak tespit etmek ve konsept bir bölüm olarak üniversite ortamından uzak olmasına bağlamamak gerekir diye düşünüyorum. Dünün genç akademisyenleri sanırım bunun farkına vardıkları için genç akademisyenleri daha fazla destekleyecek bir pozisyonda bugün konumlanıyorlar; tabii Keçiören’den taşınmış olmak ve bir üniversite ortamına kavuşmuş olmanın da etkisini yok saymamak lazım.

Üniversitede aşık ama yarı açık bir genç olarak LGBTİ+ alanına ilk temasım ise açık kimlikli bir gey arkadaşımın üniversiteye gelmesinin üniversitede yarattığı heyecanla başladı. Sanırım sosyal sorunlar dersine eşcinsellik anlatmak için gelecekti. Daha sonraki yıllar da eşcinselliğin neden bir sosyal sorun olmadığını anlatmaya çalışacaktım. Bu arada aynı dersin hocası, onun dersinde yaptığımız tartışma sonrasında gittiği sosyal hizmet uzmanlarına yönelik bir meslek içi eğitiminde “eşcinseller örgütleniyor uyanık olmamız lazım” tadında sözler söylemiş. Bu sözleri de o eğitime katılan bir sosyal hizmet uzmanı arkadaşım bana “okulda ne yaptın gene umut, kadını korkutmuşsun” diye aktarmıştı. Engellilik, baş örtüsü, eşcinsellik hepsi birer çözülmesi gereken “sosyal sorunlardı” ve sıralarda oturan sosyal hizmet uzmanı adayları eşcinsel, başörtülü ya da engelli olamazlardı.

Sosyal hizmet eğitimi beni güçlendirmedi ve kavramsal olarak bir değişim ajanı olduğu iddiasını barındırsa bile buna ilişkin bir umut vaat etmemesi ve benim de okulda aradığımı bulamamam nedeniyle okulla sağlıklı bir ilişki kuramadım. Aynı dönemde Kaos GL’ye gidip gelmeye başlamamla güçlenmeye başladım ve bu güçle ara ara okula geri dönmelerim oldu. Okula geri dönmelerimin bir kısmı da 1996’da okula gelen eşcinsel arkadaşım gibi sosyal hizmet uzmanı adayları ile farklı dersler bağlamında buluşmalar şeklinde gerçekleşiyordu. Feminist sosyal hizmet, mültecilik, insan davranışı ve sosyal hizmet, kurum incelemesi/tanıtımı, yoksulluk, yaşlılık gibi derslerde LGBTİ+ alanının gündemleştiğini görebiliyoruz.

2012 yılında Kaos GL’nin düzenlediği Ayrımcılık Karşı Sempozyumun ana teması sosyal hizmet olunca etkinliği Hacettepe ve Başkent sosyal hizmet bölümlerine taşımak istedik. Başkent Üniversitesi Rektörlüğü üniversite yönetiminin iktidar ile kötü ilişkisinden endişe ettikleri için daha fazla dikkat çekmemek adına sempozyuma konferans salonunu vermedi ve sınıfta gerçekleşmek zorunda kaldı. O dönemin bölüm başkanı “bir kadın olarak hayatımda ilk kez engellendim” demişti. LGBTİ+ meselesi birçok alanda olduğu gibi sosyal hizmet eğitimi alanında bir turnusol görevi gördüğü gibi sosyal hizmet çalışmaları alanında da görmeye devam ediyor. Bu, bir kadın sosyal hizmet akademisyeninin akademisyenlik hayatı boyunca konfor alanından çıkmadığının göstergesi ve LGBTİ+ alanındaki bilgi için konfor alanlarından çıkmak gerekiyor.

İktidarın “Her şehre bir üniversite, her üniversiteye bir sosyal hizmet bölümü” tadında sosyal hizmet eğitimine yaklaşımına sadece verilen sosyal hizmet eğitiminin niteliği üzerinden değil aynı zamana üniversite eğitiminin öğrenciler için bir özgürleşme potansiyeli taşıdığının farkında olarak yaklaşmak gerekiyor. Bulunduğu sosyal çevresi ve deneyimi sadece şehir olan bir sosyal hizmet öğrencisinin eğitimi, hayatında bir şey değiştirmiyorken o sosyal hizmet öğrencisinin bir değişim ajanına dönüşmesini beklememek lazım.

Sosyal hizmet eğitiminin kişileri ve sosyal hizmetin kapsadıkları itibariyle temas ettiği alanları güçlendirme ve değiştirme potansiyeli çok fazla. Ancak bunu yapabilmenin koşulu da sosyal hizmet eğitiminin özgürleştirici deneyimlere açılıyor olmasından geçiyor. Sosyal hizmet uzmanları eğitim süreçleri tamamlandıktan sonra ister özel sektör ister kamuda çalışsınlar “memurlaşma” riskleri çok fazla. Ancak buna karşın bir şeyleri değiştirme potansiyelleri de bir o kadar çok. 25 yıllık sosyal hizmet eğitimim boyunca yenilikçi, özgürlükçü olan sosyal hizmet uzmanı arkadaşlarımın sosyal hizmet mesleğini icra ederken muhafazakârlaştıklarını ve memurlaştıklarını görüyorum. Sosyal hizmet eğitimi ile kurulan ilişki bitmeyen, devinen, değişen bir ilişkiye dönüşmek zorunda. Sosyal hizmet akademisyenleri böylece alandan beslenmeye, alanı beslemeye ve alan deneyimlerini sosyal hizmet öğrencilerine aktarmaya devam edebilirler.

Kaos GL’nin cafesinde karşılaştığım bir gey arkadaşım “Okulda bana selam verme, senin yüzünden eşcinsel olduğum anlaşılsın istemiyorum” demişti. Bugün üniversitede cinsel yönelimini, cinsiyet kimliğini özgürce ve açık bir şekilde yaşayan öğrenciler var. LGBTİ+’lar üniversite eğitimini değişmeye zorladılar ve bu değişim, değişime açık olan herkesin başarısı.

Kaos GL dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin Eşit Haklar İçin Sosyal Hizmet dosya konulu 181. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir. 


Etiketler: insan hakları, eğitim, sosyal hizmet
İstihdam