15/03/2022 | Yazar: Yunus Kara

LGBTQİA+ müracaatçıların haklarını savunmaya yönelik gerçekleştirmek istediğimiz her müdahale ne kadar engelle karşılaşırsa karşılaşsın, bu engelleri yıkmaya ve mücadelemizi meslektaşlarımızla birlikte sürdürmeye devam edeceğimizi paylaşmak istiyorum. Dünya Sosyal Hizmet Günü’müz kutlu olsun, iyi ki varız!

Sosyal hizmet mesleğinin zorla(n)maları Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sosyal hizmet mesleğinin zorla(n)malarına dair bir konuda yazmak istememin nedeni son 1 aydır kafamı kurcalayan bir olay yaşamamdan kaynaklanıyor.

LGBTQİA+ alanında çalışan sosyal hizmet uzmanları olarak sıklıkla başvurduğumuz ve kamu kurumları bünyesinde oluşturulan bir hat mevcut. Bu hattı, bir müracaatçının var olan sorunlarını çözüme kavuşturmak için aramıştım. Hattı aramadan önce var olan soruna yönelik müracaatçıya yönelik bir çözüm üretebileceklerini ya da bu çözümü üretme konusunda herhangi bir adım atmayacaklarını -önceki deneyimlerinden de yola çıkarak- düşünüyordum. Yine de her seferinde olduğu gibi vazgeçmeden ilgili hattı aradım. Sosyal hizmet mesleğinin özünde biraz ısrar, biraz kararlılık vardı zaten değil mi?

Hattı aradığımda, bana yanıt veren kişiyle çözümün kıyısından geçebilecek bir sohbet yine gerçekleştirememiştik ve ben hattın karşı tarafındaki kişiye, farklı çözüm yolları önermeye devam ediyordum ve bu yolların kamu kuruluşlarından geçtiğine yönelik -sanırım- ikna çabaları içerisine girmiştim. Sonra beni telefonda duraksatan, bir süre sessiz kalmama neden olan o soru hattın karşı tarafındaki kişiden geldi: “Neden bu kadar zorluyorsunuz?” Bu soru çok basit bir soru gibi görünebilir. Ancak biz sosyal hizmet uzmanlarına çok şeyi ifade ediyor diye düşünüyorum. Kamu kuruluşlarında çalışan birçok kişinin -bu hatta çalışan kişi gibi- çözümsüz ve belki de isteksiz olduğunu ve aynı zamanda sosyal hizmet uzmanlarının “çırpındığı” bir düzlemi de bize gösteriyor. Bu soru üzerine yazının başında da belirttiğim gibi 1 aydır düşünüyorum. Bu yazıyla birlikte, zorlanmaları da içeren, sosyal hizmetin neden zorlaması gerektiğine dair bir çerçeve oluşturmak istedim.

Bu yıl Dünya Sosyal Hizmet Günü’nün teması: “Yeni Bir Eko-Sosyal Dünyayı Birlikte İnşa Etmek: Kimseyi Geride Bırakmamak”. Bu tema, tüm canlı ve/veya cansız varlıkların güven içerisinde birlikte yaşamalarını, gezegenin ekolojik bir perspektif ile sürdürülebilirliğinin sağlanmasını, bu kapsamda yeni küresel değerler, politikalar ve uygulamaların oluşturulması için bir vizyon ve eylem planına çağrı yapıyor. Ayrıca bu tema, tüm canlı varlıkların yaşamlarının değerli ve biricik olduğuna, bu değerlere ve biricik olma hallerine saygı duyulması noktasında sosyal hizmet mesleğinin dünyadaki tüm sosyal hizmet ağlarını, topluluklarını, sosyal hizmetin etik ilke ve değerlerine katkıda bulunmaları için bir araya gelmeleri için önemli bir fırsat da sunuyor.

Bana sorulan soru üzerine aslında cevabın bu temada yattığını söylemem de çok mümkün. Sosyal hizmetin temel amaçları ve hedefleri kimseyi geride bırakmamak üzerine kurulu. Bu temel amaçlar ve hedefler kapsamında sosyal hizmet uzmanlarının rolleri de şekilleniyor. Hem bana sorulan soruyu hem de Dünya Sosyal Hizmet Günü temasını göz önünde bulundurarak bu rolleri biraz açmak istiyorum. Sosyal hizmet uzmanlarının yaygın olarak kabul edilen rolleri şöyle:

·       Bağlantı kurucu: Bu rol sosyal hizmet uzmanlarının müracaatçıyı değerlendirmelerini, müracaatçılar ve kaynaklar arasında köprü kurmalarını, farklı ve çeşitli hizmetlere yönlendirmelerini, hizmet sistemleri arasında bağlantı kurmalarını temsil ediyor. Bir müracaatçıyı kaynaklarla buluşturma noktasındaki çabamız “zorlama” olmanın ötesinde rolümüzü yerine getirmemizden kaynaklanıyor.

·       Savunucu: Sosyal hizmet uzmanlarının en önemli rollerinden biri olan savunucu rolü, müracaatçı ve müracaatçı gruplarının haklarını savunma işlevini ifade ediyor. Sosyal hizmet uzmanları olarak sıklıkla söylediğimiz bir kavram olan “hak savunuculuğu” tam bu rol ile şekilleniyor. Türkiye özelinde düşündüğümüzde, bu rolü, bazı müracaatçı gruplarına yönelik gerçekleştiremediğimiz maalesef ortada. LGBTQİA+ müracaatçıların haklarını savunma noktasında rollerimizi yerine getirmeye çalıştığımızda, zorladığımızı düşünmelerinin nedeni belki bu olabilir değil mi?

·       Öğretici/Eğitici: Bu rolün, sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçı arasında kurulan ilişkide hiyerarşik bir düzlemi çağrıştırdığını düşünebiliriz. Ancak bu rol, sosyal hizmet uzmanlarının desteğiyle müracaatçıların, kendi kaderlerini belirleme hakları üzerinden yaşamlarının öznesi konumuna gelmelerini ifade ediyor. Sosyal hizmet uzmanlarının, müracaatçıya bazı konuları “dikte” etmelerinden ziyade müracaatçıların bu konular çerçevesinde farklı düşünmelerine, olayları ve durumları keşfetmelerine aracı olması gerektiğini söylememiz, bu rol çerçevesinde mümkün.

·       Danışman: Bu rol, sosyal hizmet uzmanlarının, psiko-sosyal değerlendirmeyle birlikte sosyal işlevselliği sağlama ve koruma, müracaatçıların var olan iyilik hallerini olumlu yönde geliştirmelerini esas alıyor. Aynı zamanda bu rol, müracaatçıların var olan iyilik hallerini geliştirmeye yönelik çabamızın, zorlama ile de olsa her daim var olabileceğini bizlere anlatıyor.

·       Vaka yöneticisi: Bu rol, müracaatçının çevresi ile birlikte değerlendirilmesini, hizmetin planlanmasını, müdahale planı oluşturulmasını ve bu müdahale planının uygulanarak, takip ve koordinasyonun sağlanmasını içeriyor. Vaka yöneticisi rolü, içeriği itibariyle özellikle ülkemizde gerçekleştirilmesi kolay olmayan bir rol diyebilirim. Bu rolü gerçekleştirme noktasında neden “zorlamalı haller” içerisinde girdiğimizi anlamak da mümkün diye düşünüyorum.

·       İş yükü yöneticisi: Bu rol, çalışma planı hazırlama, zaman yönetimi, kurum ya da kuruluşlarda sunulan hizmetlerin kalitesinin artırılmasını ve sürdürülmesini kapsıyor. Ülkemizde özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında LGBTQİA+ müracaatçılara yönelik sunulan hizmetlerin kalitesinden maalesef bahsedemiyoruz. Çünkü LGBTQİA+ müracaatçılara yönelik özelleştirilmiş bir hizmet bulunmuyor.

·       Personel geliştiricisi: Bu rol, çalışanların oryantasyonu, personel yönetimi, süpervizyon ve konsültasyonu kapsıyor. Ülkemizde sosyal hizmet uzmanlarının özellikle süpervizyon çerçevesinde desteklenmelerine yönelik ihtiyaç giderek artıyor. LGBTQİA+ müracaatçılarla çalışan sosyal hizmet uzmanlarının sayısının azlığı, bu alanda süpervizyon verebilecek kişilerin de az olmasına neden oluyor.

·       Yönetici: Bu rol, sosyal hizmet uzmanlarının, yönetim, kurum içi ve dışı eşgüdüm, politika ve program geliştirme, program değerlendirme gibi makro odaklı uygulamalarına yönelik bir bakış açısı sunuyor. Ülkemizde, tüm müracaatçı kesimlerini kapsayan bir sosyal hizmet uygulamasını savunuyor ve bu uygulama zeminini, müdahalelerde sıklıkla kullanıyorsanız özellikle bir kamu kurum ve kuruluşun yönetim kadrosunda yer edinebilmek maalesef mümkün değil. Bunun yanında eğer kurum yöneticisi, kapsayıcı bir uygulama gerçekleştirilmesi noktasında etik bir duruşa sahip değilse, o kurumda çalışan ve etik ilkelere ve değerlere bağlı uygulamalar gerçekleştiren bir sosyal hizmet uzmanı engellenebiliyor. Yani sosyal hizmet uzmanları, bulundukları kurum ve kuruluşları zorlamamaları için birçok engelle baş etmek durumunda bırakılıyorlar.

·       Sosyal değişim ajanı: Bu rol, sosyal hizmet uzmanlarının, sosyal sorun ve sosyal politika analizi gerçekleştirmelerini, toplumun ilgisini harekete geçirmelerini, kaynakların geliştirilmesini sağlamalarını, sosyal, ekolojik ve cinsel adaletin sağlanması yönündeki taahhütlerini içeriyor. Müracaatçıları kaynaklarla buluşturmaya çalıştığımız her aşamada, bizlere neden zorladığımızı soran, gerçekleştirdiğimiz/gerçekleştireceğimiz uygulamaları “fazla” ya da “aşırı” gören her kişi/kurum sosyal değişimin sağlanması noktasında aşmamız gereken engeller diye düşünüyorum. Sosyal değişimin sağlanması noktasında, sosyal hizmet uzmanları olarak yapabileceğimiz en önemli şeylerden birisinin bahsi geçen engelleri -belki tekrar tekrar- aşmak olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor.

·       Profesyonel: Bu rol, sosyal hizmet uzmanlarının, kişisel ve mesleki gelişimlerini sağlama, mesleğin güçlendirilmesi noktasında aktif rol alma gibi davranışlarını temel alıyor. Ülkemizde var olan uygulamaları düşündüğümüzde, LGBTQİA+ müracaatçıların, politikaların ve hizmetlerin dışarısında bırakıldığını söylememiz çok mümkün. Sosyal hizmet uzmanlarının, LGBTQİA+ müracaatçılarla çalışabilme konusundaki durumlarını da tekrar tekrar gündem edebilmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Tüm bu rollerden hareketle, sosyal hizmet uzmanlarının her türlü kurum ya da kuruluşu, kişi ya da kişileri, adaletin sağlanması noktasında zorlayacağını ya da zorlaması gerektiğini belirtmek istiyorum. LGBTQİA+ müracaatçıların haklarını savunmaya yönelik gerçekleştirmek istediğimiz her müdahale ne kadar engelle karşılaşırsa karşılaşsın, bu engelleri yıkmaya ve mücadelemizi meslektaşlarımızla birlikte sürdürmeye devam edeceğimizi paylaşmak istiyorum. Dünya Sosyal Hizmet Günü’müz kutlu olsun, iyi ki varız!


Etiketler: insan hakları, sosyal hizmet
İstihdam