19/05/2009 | Yazar: Kahraman Gür

91’de Irak’tan kaçan Kürt kadınlardan birine bir gazeteci mikrofon uzatmıştı. Kadın sırtında bebeğiyle dağları aşmaya çalışırken, ölü bir ruhla mikrofona dönüp yalnızca  ‘Dünya boş’ demişti.

91’de Irak’tan kaçan Kürt kadınlardan birine bir gazeteci mikrofon uzatmıştı. Kadın sırtında bebeğiyle dağları aşmaya çalışırken, ölü bir ruhla mikrofona dönüp yalnızca  ‘Dünya boş’ demişti. Var mı bu cevaptan ötesi. 

Askeri merasimlere alınmadığı için tel örgülerin arkasından bakan türbanlı annenin görüntüsü. Ne söylesen boş bu görüntüden sonra yüreği olan için.
 
Bülent Hanım’ın, Reha Muhtarın programında Ali Bulaç’a söylediği; ‘Gelmişim kaç yaşına, bu yaşta hâlâ daha bir şeyleri ispat etmekle mi ömrümü geçiştireceğim’ lafı yine yüreği olan için pek ağır.
 
Ne zaman böyle haksızlığa uğramış, yorulmuş, derdini anlatmaya, ne niyeti ne takati kalmış bir hal görsem, o Kürt kadının dünya boş lafı gelir aklıma. Bülent Hanımın da o programdaki sözleri gibi.
 
Şu güzel hayatı birbirimize zehir ederek mi geçireceğiz Ali Bey. Yüz yüze bakmanın, aynı ülkede yaşamanın, aynı havayı teneffüs etmenin hiç hukuku yok mudur? Irak’taki katliamları eşcinsel askerlerin yaptığını böylesine dayanaksız söyleyerek bir insan gurubuna iftira atmış olmuyor musunuz? İyi bir Müslüman olmak bu mudur?
 
‘Ben sadece böyle tartışıldığını, eşcinsellerin Irak katliamlarında rol almaya yatkın olduğunu duydum, duyduğumu söylüyorum’ diyerek işin içinden sıyrılabilir misiniz, bir arkadaşınızla konuşurken söylemiyorsunuz bunu, 70 milyonun önünde söylüyorsunuz. Hiç ağzıma bile almak istemiyorum ama erken gençlik yıllarımda peygamberin evlilikleriyle ilgili duyduklarım vardı. İyi ben de fırsat bulup televizyon kanallarında çıkıp bunları söyleyeyim, ardından da tartışılıyordu işittiklerimi söylüyordum, diyeyim. İnsaf, çocuk mu kandıracağım. Bu kötü niyettir.
 
Savunduğunuz gibi eşcinseller eleştiriden korkmuyor. Ne eleştirisinden bahsediyorsunuz Allah’ınızı severseniz. Türkiye’de yaşayıp da var oluşuna küfür edilmeden geçirilen bir gün mü var? Siz nerde yaşıyorsunuz. Bir sokakta bir gün geçirin, insanların kullandıkları küfürleri dinleyin. Son bir kaç yılda 26 transeksüel öldürüldü. Eşcinsellere yönelik dayak, gasp olaylarının haddi hesabı yok. Irak’ta 400’ün üzerinde eşcinsel öldürüldü, Saddam sonrasında. Suudi Arabistan’da, İran’da, Sudan’da, Pakistan’da, Afganistan’da eşcinsellik idamlık bir suç. Biz can havlindeyiz, Ali bey eşcinseller eleştiriden çekiniyor diyor.
 
Eleştiri başkadır nefret suçu başkadır. Ben orta Amerika’da, kalkıp bir televizyon programında ya da köşe yazımda ailemden hiç kimsenin, hele çocuğumun asla Müslüman olmasını istemem, Amerika’da da Müslümanlığın yayılmasını engellemek için elimden geleni yapacağım dersem, bu nefreti körüklemek olur çünkü zaten bir İslamofobi var orta Amerika’da. Ama bir de Amerika’da insanlar birbirleriyle dalga geçmek için Müslüman diye seslenseler, Müslümanlara dayak atılıyor olsa, aileler Müslüman olan çocuklarına sırt çeviyor olsalar ve Müslüman gençler fırsat bulunduğunda öldürülse, işte böyle bir ortamda siz, çoluk çocuğunuzun Müslüman olmaması için elinizden geleni yapacağınızı bir gazete köşenizde yazarsanız ayan beyan nefretin bir parçasısınızdır, bu düşünce özgürlüğü veya eleştiri değildir. İşte sizin yok ben eleştiriyorum diyerek yaptığınız bu, eşcinsellere yönelik nefretin çok güçlü olduğu bir ortamda basın yoluyla körükleme.
 
Gelelim asıl meseleye, şu aşk yoksunu dünyada bir eşcinsellerin aşkına niye yer yok Ali bey. Nedir sizi iki erkeğin veya iki kadının aşkından bu kadar korkutan. Aman çoluğumun çocuğumun başına gelmesin dedirten. Bir aşk neyi değiştirir. İnsan işini iyi yapsın, kimsenin hakkına hukukuna zarar vermesin, saygılı olsun, ne yaparsa yapsın iyisini yapsın, baba ise iyi baba, öğretmen ise iyi öğretmen, yurttaş ise iyi yurttaş, gazeteci ise iyi gazeteci, Hıristiyan ise iyi Hıristiyan, Müslüman ise iyi Müslüman olsun. Benim bir çocuğum olsa herhalde hep bunu söylerdim, ne olursan ol, ne yaparsan yap, hep doğru olanı yap, iyi olmaya çalış, hakkaniyetten çıkma.
 
Ne yapıyor ki eşcinseller siz böylesine dolusunuz bize karşı. Biz de herkes gibi okulumuza, işimize gidip, dünya hali içinde yaşıyoruz. Herkes gibiyiz.  Yani nedir sizin farklı gördüğünüz Allah için, aşkımızın farklılığı dışında.
 
Eğer homofobiniz olmasa göreceksiniz ki bir zencinin derisinin rengi kadar farkımız ya var ya yok. Kölelik kaldırılsın ama benim gözüm bir daha onları görmesin diyen bir özgürlükçüsünüz, Ali bey.
 
Emma Goldman geçtiğimiz asrın başında demişti ki; ‘toplumsal şiddettin en büyük kaynağı cahilliktir’. Bu cahillik formel eğitim almamışlık durumu değil tabii ki. Profesöründen, yazarına, gazetecisine kadar pek yaygın olan az bildiği bir konuda inanmışlığı nedeniyle katı fikirlere sahip olma durumu. Hiç tartışmasız Ali Bulaç ömründe 3-5 eşcinselle oturup da sohbet etmemiş, bir anlama kaygısı da duymamıştır. Yıldırım Türker’in güzel tespitiyle ‘vicdanı da rahattır’, çünkü günah kavramına sırtını yaslamıştır.
 
Eğer eşcinselliği utanılacak bir şey olarak göstererek insanların eşcinsel olduklarını söylemelerini engelleyeceğinizi, eşcinselleri ve eşcinselliği baskılayabileceğinizi düşünüyorsanız, ben size söyleyeyim başarabilirsiniz. Ki nice toplum da başardı bunu tarihte, halen de başarıyorlar.
 
Ama geldik şu yıla, onca yıldır ne tecrübeler edindik, hiç mi ders almayacağız hatalarımızdan, hiç mi bir işi akıl yolu ile çözmeyeceğiz? Alevilik sorunu, Kürt sorunu, türban gibi toplumsal çatışma alanlarına da bu zihniyetle yaklaşıldığında hangisi çözülür? Hiç mi karşılıklı anlama, dinleme, birbirimizin hassasiyetlerine özen gösterme sürecine girmeyeceğiz.
 
Maalesef şiddet ile sorun çözme halen çok yaygın bir yol. Eşcinsellerin bastırılması, damgalanması, mahallelerde şiddet görmesini nefret söylemleriyle arttırılabilirsiniz. Eşcinsellerin özgürleşmesini geciktirebilirsiniz. Ama insanlığımıza bir nebze katkınız olmaz. Aynı yolda gider geliriz. Benim gücüm yettiğinde sizi ezerim, sizin gücünüz yettiğinde beni ezersiniz.
 
Kaos GL şu an 4. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşmayı organize ediyor. Nedir amaç; kendimizi tanıtalım. Sorunlarımızı ortaya koyalım. Tartışalım. Konuşalım. Bir insan hakları dili oluşturalım. Akademisyenler konuşsun, bilgimizi arttıralım. Biz de varız diyelim. Eşitliğin, özgürlüğün ve demokrasinin ülkede kurumsallaşmasında çaba harcayalım.
 
Kime tehdit var burada, kimin özgürlüğüne laf etmişiz, kimin tavuğuna kış demişiz? Nedir korktuğunuz?
 
İslami kesimin toplumsal sorunların çözümünde inisiyatif alıp, ezber bozduğunu gördüğüm zaman fevkalade mutlu olacağım. İstiyorum ki Ermeni sorununda Türkiye Müslümanları bir adım atsınlar, olmadı çok daha etkili olabilecekleri Kürt sorununda çözüme önderlik etsinler. Ya da ne olur önümüzdeki Diyanet İşleri toplantısında bir defa da ezber bozulsa, dini ulema bilim insanlarını, eşcinsel grupları dinlese, günahtır ya da değildir demek yerine, hep beraber bir adım ileri atabilir miyiz sorusuna odaklansa.
 
İslami kesimin şiddet söylemini, nefret dilini red ettiği, toplumsal sorunları sahiplenip çözmeye çalıştığı günü dört gözle bekliyorum. 


Etiketler: medya
İstihdam