24/12/2007 | Yazar: Kaos GL
‘Hayatımıza girdiği günden bugüne dek 'sürprizleri'yle şaşırttı bizi.
‘Hayatımıza girdiği günden bugüne dek 'sürprizleri'yle şaşırttı bizi. Hâlâ da şaşırtmaya devam ediyor, saf genç kız ile külyutmaz delikanlı kadın arasında gidip gelen halleri, sınır tanımayan öfke patlamalarıyla... Naklen izliyoruz...’ Asu Maro’nun kaleminden Bülent Ersoy portresi."Bugün bana yasak olan, yarın başkalarına yasak olabilir. Savunma hakkı gün gelir herkese lazım olur."
Bu sözler, asla tahmin edilemeyecek birine, Bülent Ersoy'a ait. Yıl 1986, Cumhuriyet gazetesi. Neredeyse makyajsız yüzüyle Ufuk Güldemir'in karşısında oturan Bülent Ersoy beş yıldır 'yasaklı'. Sahneye çıkamıyor ve dilinden savunma hakkı düşmüyor. İleride 'başkalarına' lazım olduğunda hiç aklına gelmeyecek olan 'savunma hakkı'... Ama o, hep 'ayrıcalıklı' oldu zaten. Hem kendisinin, hem toplumun gözünde...
9 Haziran 1952'de Zeynep Kamil Hastanesi'nde dünyaya gelir Erkoç ailesinin tek çocuğu Bülent. Sık sık altını çizdiği gibi 'sabah ezanı okunurken'... Babası banka memuru Fikret Erkoç, annesi sesinin güzelliğiyle bilinen Necla Erkoç.
Arabeskleşmenin miladı
'Musikiye' ilgisi 3 yaşında başlar, masa örtüsünden kendisine tek omuzlu tuvalet yaparak söyler şarkılarını. Kadıköy Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu'nda başlayan öğrenim hayatı Kadıköy Ticaret Lisesi'nde devam eder. Özel müzik derslerinin ardından bir süre İstanbul Belediye Konservatuvarı Klasik Türk Musikisi Şan Bölümü'ne gider. Müthiş bir repertuvarı vardır, 'ayaklı kütüphane' derler ona okulda.
İlk 45'liği 1971 yılında Bülent Erkoç adıyla yaptığı "Lüzum Kalmadı"dır ama şöhret için üç yıl daha beklemesi gerekecektir. Kadıköy Musiki Cemiyeti'nde çok güzel ezan okumasıyla ünlenir ve bu 'Gazinocular Kralı' Fahrettin Aslan'ın kulağına kadar gider. 1974'te bir gece Bebek Maksim'de ilk sahne sınavını verir.
Altı ay sonra, Taşlık Gazinosu'nda programa başlayan tığ gibi delikanlı güçlü sesiyle ortalığı ayağa kaldırır. Adı Bülent Ersoy'dur artık, Müzeyyen Senar ekolünün devamı, Zeki Müren'in korkulu rüyası...
Bir yandan "Tut-i Mucize Guyem" gibi zor klasik parçaları gazino sahnelerine taşımasıyla ünlenirken, hıçkırıklar içinde dövünerek söylediği şarkılarla Türk müziğinin arabeskleşmesinin de başını çeker. Bülent Ersoy olarak çıkardığı ilk 45'lik "Toprak Alsın Muradımı" bu alanda bir milat kabul edilir.
Lüks baştan çıkardı!
2004 yılında Milliyet'te Ahmet Tulgar'a söylediğine göre etrafında gördüğü lüks hayat baştan çıkarmıştır onu:
"Ticari eserlere yöneldim. Ve kendi yaptığımı kendim bozmuş oldum. Dinleyici kitlem namütenahi gelişti. Ondan sonra da 'Ablan kurban olsun sana', 'Sefam olsun', 'Enişten bilmem ne olsun', hepsini okudum artık evvelini, ahirini, yedi ceddini."
Tutan şarkıyla sinemada prim yapma modasına da uyar ve "İşte Bizim Hikâyemiz", "Beddua" gibi bir dizi film çevirir. Bir yandan sahnelerde kılık kıyafeti frapanlaşırken şovları 'taşkın'laşmaktadır. Erkek izleyicilerin coşması sonucu gazinoda bir gün platform çöker, yaralananlar olur. Ünlü 'skandal'larından sadece bir tanesidir bu. "Kim kınarsa beni düşsün bu hallere / Yeter allahım yeter, sebep kim çilemize?" dediği "Yüz Karası" şarkısının aynı adlı filmi, skandal haberleriyle dolu afişiyle adeta Ersoy'un hikâyesini anlatmaktadır.
12 Eylül, tüm ülkeyle beraber onun hayatına da karabasan gibi çöker. Kürkler, pırlantalar, kurşun geçirmez Mercedes'lerle yaşayan Bülent Ersoy'a 1987'de "Türkiye bütün kurumlarıyla demokratik bir ülke değil. Özgürce düşünme, tartışma ortamı yok" cümlelerini kurduracak süreç başlar.
Önce epeydir aklında olan 'bedenini ruhuna uydurma' operasyonu için Londra'ya gider. 'Eşcinsellik'in lafına bile tahammülü yoktur, o yanlış bedende doğmuştur. 14 Nisan 1981'i 'yeniden doğuş' günü kabul eder ve 'kadın' olarak verdiği ilk röportajında "Heyy, duyun beni, ben de sizler gibi hürüm" diye haykırmak istediğini söyler.
Ancak bu hevesini kursağında bırakacak gelişmeler kapıdadır. 4 Haziran'da yurda dönen Bülent Hanım'a, tam yedi gün sonra sahne yasağı getirilir. Pembe nüfus kâğıdı için peşpeşe açtığı davaları kaybeden Ersoy, 6 Haziran 1988'de mahkemeden resmen 'Bayan Bülent' olarak çıkar.
Bir yıl önce dönemin başbakanı Turgut Özal'a bir mektup yazarak yasağın kaldırılmasını 'istirham etmiştir'. "Yaşadığımız ülke anayasası, adaleti, hukuk düzeni olan bir ülke mi, yoksa şahsi arzularla bazı insanların mahvedildikleri bir krallık, despotluk mu?" diye sormuştur.
7 kurşunla vuruldu
Nitekim yasak, Semra Özal'ın önayak olmasıyla kalkar. 12 Şubat 1988'de Lunapark Gazinosu'nda dinleyicilerine kavuşan Ersoy, 'Semra Abla'sına teşekkür ede ede bitiremez.
Artık gerçekten 'hür'dür. Dilediğini yapmakta, söylemekte... Gitgide adeta bir dokunulmazlık zırhı edinir. Her şey ona mübah, ondan sonrası da tufandır... Ülkede travestilerin, transseksüellerin gördüğü kötü muamele onu zerre kadar ilgilendirmez.
1991'de Adana'da ülkücü kabadayı Hacı Tepe tarafından "Çırpınırdı Karadeniz"i söylemediği gerekçesiyle yedi kurşunla vurulur. Ölümden döner, bir böbreği alınır. Sağlık sorunları hiç bırakmayacaktır peşini o günden sonra.
Sık sık 'nişanlı' haberleriyle de yer alır medyada. 12 sene beraber olduğu Birol Gürkanlı'dan itibaren her ayrılığında birtakım kat - yat - mücevher mevzuları dökülür ortalığa. Ama o, tıpkı ilk sefer "Alaturka 95" albümünde ezan okuyarak gündemi değiştirdiği gibi, diğer olayları da gerektiğinde 'Allahüteala'ya havale ederek atlatır.
Albümler, Olympia'da konser, kliplerde süt banyosu, "Ablanız kurban olsun size" sloganları ile hayatımızın her daim baş köşesinde otururken, en büyük bombasını 1998'de patlatır. 20 yaşındaki Cem Adler'le nikâh masasına oturur. Mutluluklarını "Biz Ayrılamayız" şarkısıyla taçlandırırlar.
Ancak yeni gelin takdir beklerken tekdirle karşılaşır. 'Rezalet' diye manşet atar gazeteler. 'Kutsal' aile kurumu zedelenmiştir! 'Çocuklarımıza bunu nasıl anlatacağız'dır?
Bülent Ersoy yaşadığının bir peri masalı olduğuna herkesi inandırmaya çalışır. Ancak 'ayrıldık', 'ara verdik', 'biz ayrılamayız' derken damat bir dansözle görüntülenir, 23 Temmuz 1999'da da boşanma haberi gelir.
'Sakın evlenmeyin!'
Ersoy kadim dostu Oya Aydoğan'ın evine kapanır ve oradan 'akıllanmış' bir şen dul olarak çıkar. Bütün Türk kadınlarına seslenir: "Sakın evlenmeyin!"
Avunmak için kendini müziğe verir. 2000 yılında "Alaturka", 2002'de "Canımsın" albümlerini çıkarır. Bu arada zaten 'Bülent Ersoy Şov'la yıllardır gediklisi olduğu ekranlara tamamen demir atar. Popstar Alaturka'nın yanına bir de 'Üçümüz Bir Diva'yla' programı gelir.
Saf genç kız ile kül yutmaz delikanlı kadın arasında gidip gelen halleri, sınır tanımayan öfke patlamalarıyla ekranda bitmeyen bir şov halindedir. 'Mangal gibi kulak' ondadır, uçan sineğin vızıltısını notaya dökecek 'fevkaladenin fevkinde' nota bilgisi, keza...
Ve 7 Temmuz 2007'de ikinci kez gelin olur Ersoy. Damat Armağan Uzun, Popstar'dan çıkmıştır. Bu kez ilkinden daha az tantana kopar memlekette. 'Kutsal aile kurumu'nun koruyucu şemsiyesi neleri kaldırmaz ve aklamaz ki...
'Musiki'den özür diledi
Ama bu masalın devamı da ilkine benziyor gibi... Gene damat birisiyle görüntülendi, gelin hanım açıklama yaptı:
"Ne aldatılan ilk kadın Bülent Ersoy Uzun'du, ne de aldatan ilk erkek Armağan Mustafa Uzun olacak"tı.
Bunu geçtiğimiz günlerde bir "Biz Ayrılamayız" seremonisi daha takip etti. Uzun ailesinin maceralarını naklen izlemeye devam ediyoruz.
Bülent Ersoy, 2004 yılında takma kirpiklerini çıkararak klasik eserler seslendirdiği TRT konseriyle "Musikiden özür dilemişti" oysa. "Ben öldüğüm vakit ne diyecekler? '80 senesinde cinsiyet değiştirdi, evvela musikiye çok iyi başladı, bir reform yaptı, ondan sonra kendi yaptığını kendi bozdu' diyecekler" gibi bir derdi vardı, unutulmuş klasik eserleri bulup çıkaracak, müziğe olan borcunu ödeyecekti.
Bu topraklara gelmiş geçmiş en iyi seslerden birinden gelen bu haber ümit vericiydi... Lakin görünen o ki önce 'kutsal aile' saflarına, 'peri masalları'na, 'biz ayrılamayız'lara doymasını bekleyeceğiz. Belki de sonsuza dek...
*Konuyla ilgili haberler:
[[Mustafa Topaloğlu, Bülent Ersoy’dan özür dilemeli!]]
[['Michael Jackson ne kadar siyahsa Bülent Ersoy o kadar transeksüel']]
[[Bülent Ersoy, Baykal'a tazminat ödeyecek]]
[[Bülent Ersoy bebeğin geliri Kaos GL'ye]]
[['Bülent Gelin'e de demokrasi gerek!]]
[[Alışmak...]]
Etiketler: kültür sanat