28/04/2022 | Yazar: L Alp Akarçay

Transseksüelliğin nedenini ortaya çıkarmaya yönelik aralıksız arayış, transseksüel cinsiyet kimliklerini sürekli olarak sorgulanabilir bir durumda tutmak ve böylece cisseksüel [trans olmayan] cinsiyet kimliklerinin sorgulanamaz olmaya devam etmesini sağlamak için tasarlanmıştır.

Tıbbi ve hukuki düzenlemelerin trans* kimlik inşasındaki rolüne bir bakış Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Giriş

Son yıllarda trans*[1] haklarını savunan, küresel ve yerel ölçekte güçlü kolektif örgütlenmeler oluşturan (Güler, 2020) trans* bireylerin aktivizmi, trans* kimliklerin “aktif olarak müzakere eden, yorumlayan, üreten ve arzulayan” (Zengin, 2014) konumlar üreterek patolojik tıp tanımlarını alt üst eden karşı söylemler inşa ettiklerini trans* hareketinin artan görünürlüğünde gözlemlemek mümkün. Bu bağlamda, özellikle Küresel Kuzey’de örgütlü trans* aktivizminin trans* bireylerin görünürlüğünün artmasına katkıda bulunduğunu; ve böylece trans* temsiliyet biçimlerinin çok katmanlı ve çeşitli yapılarının önemsenmeye başlandığını; ve ana akım medyanın “trans sorunlarını daha olumlu ve doğru bir bakış açısıyla temsil etmeye” (Escudero, 2021) başlamasında etkili olduğunu ileri sürebiliriz. Günümüzde sinema ve popüler kültürde trans* kimliklere dair medyaya hakim olan dar kalıp yargılardan ve kodlardan uzaklaşılaşan bir trans* temsiliyetine ve anlatılara yer verilmeye başlandı. Öte yandan filmlerdeki trans* karakterlerin trans* bireyler tarafından temsil edilip edilmediği ile ilgili güncel tartışmalar hakim (hetero)normatif kategorileri sorunsallaştırdıkları için önemli bir başka gelişmedir. Tüm bunlar trans* temsiliyetine daha çok yer verilmesine yol açarak trans* karakterlerin “çeşitli anlatı evrenlerini” (Koch-Rein vd., 2020, s. 3) iskan etmeleri trans temsiliyeti çeşitlendirmektedir. Bazı araştırmacılar ise bu temsiliyetin bir anlamda kapitalizmin tüketim piyasasının arzularına hitap ettiğini; aslında trans* bireyleri “piyasanın özneleştirilmiş vatandaşları[na]” dönüştürmekte olduğunu belirtiyorlar (Gleeson & O’Rourke, 2021, s. 57). Gleeson ve O’Rourke’a göre (2021) trans* bireylerin deneyimleri piyasaya uygun olarak entegre olmaları için yeniden şekillendirilmektedir. Türkiye’ye baktığımızda ise bu tartışmaların kimi yankılarını belki de daha çok trans* ve LGBTİ+ aktivizm gruplarında yer yer duyuyoruz. Türkiye’de translara yönelik belli başlı sosyal politikaların ve hukuksal güvencenin sağlanmamış olması, transfobinin, translara yönelik nefret söylemlerinin ve saldırıların, fiziksel şiddetin ve trans* cinayetlerinin yaşanıyor olması (TGEU, 2021; Kaos GL, 2022), Türkiye’de öncelikli olarak transların insan haklarının geliştirilmesi gerektiği yadsınamaz bir gerekliliktir. Bunun yanı sıra, Türkiye'de trans* geçiş [transition] sürecine bakacak olursak trans* bireylerin tıbbi ve hukuki süreçlerdeki deneyimleri önemlidir. Trans* kimlik süreci (Çelik, Kaos GL, 2022) hukuksal ve tıbbi işlemler yolu ile trans bireylerin cis ve heteronormatif cinsiyet sistemine ve hegemonik erkeklik ve kadınlık (Kurtoğlu, 2014) normlarına uygun olarak norm dışı bedenlerinin yeniden biçimlendirilerek, topluma entegre olmalarının amaçlanmakta olduğunu belirtebiliriz.

Trans* Kimlik Sürecinde Hukuksal Düzenlemeler

Hukuksal düzenlemeler norm dışı / trans* bedenleri ne şekilde düzenlemektedir? Ayça Kurtoğlu’nun (2013) Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 40. maddesinin cinsiyet değiştirme düzenlemesinde çeşitli yıllarda yapılan değişiklikleri incelediği yazısı bu soruya bir yanıt vermektedir. Kurtoğlu (2013) bu çalışmasında transların “içerilirken dışlandıklarını” (s. 118) ve “hukukun bu düzenlemede nasıl bir cinsiyet / toplumsal cinsiyet ve cinsellik kurgusuna dayandığını” (s. 119) göstermektedir. TMK doğumdaki cinsiyet kaydının değiştirilebileceğini tanımaktadır. Fakat bu yasanın LGBTİ+ hareketinin taleplerine çözüm getirmek amaçlı oluşturulmamış olması nedeni ile “içerme ve dışlama pratikleri birbirine paralel uygulamalar olarak bir arada bulunabilmektedir” (Kurtoğlu, 2013, s.118). Bu düzenlemedeki evli olmama hali gibi koşullar trans* temsiliyet biçimlerini hegemonik erkeklik ve kadınlığa göre şekillendirmektedir (Kurtoğlu, 2013). 2001 yılında medeni kanunda yapılan değişiklik ile cinsiyet kimliğinin yeniden atanması ile ilgili işlemler için yeni standartlar belirlendi; ve buna göre cinsiyet süreci ameliyatları için mahkeme izni zorunlu hale getirilerek, eğitim araştırma hastanelerinden alınan psikiyatri ve endokrinoloji gibi çeşitli uzman analizlerinin bulunduğu bir rapor, bireyin bekar ve ameliyattan önce kalıcı olarak üremeden yoksun olması gibi koşullar belirlendi (Can ve ark., 2011).

Trans* Bilimsel Teknolojiler

Transseksüelliğin nedenini ortaya çıkarmaya yönelik aralıksız arayış, transseksüel cinsiyet kimliklerini sürekli olarak sorgulanabilir bir durumda tutmak ve böylece cisseksüel [trans olmayan] cinsiyet kimliklerinin sorgulanamaz olmaya devam etmesini sağlamak için tasarlanmıştır (Serano, t.y.).

Bilimsellik normatif ve politik bir tasarı olarak norm dışı / trans bedenleri nasıl düzenlemektedir? İktidarın bilimsel yönetilebilirlik modeliyle ya da merceğiyle ölçtüğü, şemaya oturttuğu ve standartlaştırdığı bilgiler ile görme ve kontrol edebilme sistemlerinin ve pratiklerinin içinde ya da ötesinde olan bireylerin beden, doğa ve toplum ile ilişkisi nasıl dünyalara hayat verir ve/ya hangi dünyaları görmezden gelir? Bu soru ile iktidar ve bilgi ilişkisinin türettiği ehlileştirilmiş bilgi araçları ile düzenlenen normatif hayat pratiklerinin ve şemalarının yol açtığı hasar alanlarını inceleme hedefi güdülmemektedir. Şu soru yazının hatlarını çizmemde yardımcı olacaktır: Türkiye’de trans* cinsiyet süreci ile ilgili hakim tıbbi ve/ya hukuki anlatıların veya işlemlerin trans* kimlik inşasındaki rolü nedir? Bu yazıda “sistemlerin ve kurumların işleyişleri çeşitli geçerli kişilik olasılıkları üretirken, eş zamanlı olarak diğerlerini ortadan kaldıran” (Stryker & Whittle, 2006, s.4) normativitenin dışında duran trans* bedenlerin çeşitli hakim düzenlemeler ile olan ilişkisine odaklanacağım. Transların tıbbi patolojik anlatıları ya da teşhisleri ne şekilde istikrarsızlaştırdıkları, bunlara nasıl meydan okudukları ve/ya karşı koydukları üzerine yanıt aramayı hedeflemeden düşünmeye çalışacağım. Trans* bireyler hukuksal ve tıbbi düzenlemeler ekseninde kendilerini nasıl var ediyorlar, nasıl bir “var olma sanatı” (Bayat, 2016, s. 58) güdüyorlar ve nelere meydan okuyorlar?

Tıp etiyolojisinde hakim olan “transseksüellik, …arzu edilen bir çisimleşme / bedenselleşme durumundan sapma, fazlalık veya eksiklik olarak” (Gleeson & O’Rourke, 2021, s. 31) görülmesi trans* kimlikleri tıp bilimi ile ilişkisi kapsamındaki anlatılar ile tanımlar, ve transgender çeşitliliğini düzenler (Gleeson & O’Rourke, 2021). Diğer bir deyişle, tıbbi tahakküm cinsiyet ve cinsiyet kimliklerindeki çeşitliliği görmezden gelir ve tekbiçimliliği yüceltilir. Tekbiçimlilik görüş alanını darlaştırma ve basitleştirme yöntemleri ile düzensiz, vahşi / yabanıl [wild] (Halberstam, 2020) ve karmaşık bilginin evcilleştirilip okunabilir (sosyal ve kültürel anlamda belirli hakim kategorilere giren) ve yönetilebilir olmasıdır. Modern yaşam pratiklerimiz içerisinde karmaşık bilgi kim tarafından okunabilir, okunabilirliği nasıl sağlanabilir ve yönetilebilir; okunabilirlik ya da okunaksızlık bireysel bir seçim midir?

Kimi trans* bireylerin ikili cinsiyet sistemi içerisinde okunabilir bedenlere sahip olabilmeyi istemeleri, Türkiye’deki trans kimlik süreci düzenlemesi ile bağdaşmaktadır. Cinsiyet kimliği atamasını değiştirmek çeşitli tıbbi prosedürlerin tamamlanmasını kapsayan ve birkaç yıla yayılan uzun bürokratik bir süreçten oluşmaktadır. Trans* kimlik sürecinin trans* bedenlerin normatif cinsiyet sistemi bağlamında okunabilir olmalarını sağlayan tıbbi ve hukuksal düzenlemeler, belki de vahşi / yabanıl [wild] (Halberstam, 2020) olan ormanın müdahaleler sonucu ile “ütopik bilimsel orman” (Scott, s. 38) yönetimi ile okunabilir olmasını sağlayan uygulamalara benzetilebilir. Düzenlenebilen doğanın çarpıcı bir tasvirini yapan James C. Scott (2008), Devlet Gibi Görmek adlı kitabının bir bölümünde bizi modern öncesi dönemde iktidarın geliştirdiği “ütopik bilimsel orman” (Scott, s. 38) yönetim uygulamaları ile tanıştırır. Bu uygulamalardan bazılarında ormanın bir kısmının faydalı bitkiler ve bir kısmının da zararlı otlar olarak işaretlenmesi, bazı orman faunasının damgalanmasına yol açmaktadır (Scott, 2008). 18. yüzyılda, Almanya ve çevresinde gelişen ütopik bilimsel orman tasarısı ve uygulamaları, biyolojik açıdan çeşitli ve yaşlı ağaçların bulunduğu ormanları tektipleştirerek orman denetimini ve ormanın meta olarak kullanımını kolaylaştırdığına inanılmasına yol açmıştı (Scott, 2008). Bir çeşit “orman laboratuvarı” (Scott, 2008, s. 38) oluşturan tasarıdaki ağaçların sistematik ve hiyerarşik olarak yeniden düzenlenmesi sonuç olarak ileriki yıllarda orman ekolojisinin bozulmasına ve ormanın güçlü ve dirençli olmasını sağlayan biyolojik çeşitliliğin ortadan kalkması ile ormanda tahribata sebep olmuştu.

Bu örneğe farklı bir açıdan bakarsak günümüz görme biçimleri ile çevrenin, bilgilerin veya bedenlerin okunabilirlik ya da okunaksızlık halleriyle ilgili bazı kıyaslamalar yapabileceğimizi veya ikili sınıflamaların günümüzde nerelere hakim olduğu ve hangi şekillere büründüğünün izlerini ve birikimlerini değerlendirebiliriz. Trans* “cinsiyet kimliklerini sürekli olarak sorgulanabilir bir durumda tutmak ve böylece cis cinsiyet kimliklerinin sorgulanamaz olmaya devam etmesini sağlamak için tasarlanmış” (Serano, t.y.) sorulara ve düzenlemelere bakabilir; ve trans* kimliklerin sorgulanabilir olma konumlarını bir örnek olarak ele alabiliriz. Trans* yazar Julia Serano (t.y.) trans* bireylere kolaylıkla trans* olmalarının sebeplerini açıklama veya anlatma baskısının yapılabilmesinin “transseksüel cinsiyet kimliklerini sürekli olarak sorgulanabilir bir durumda tutmak ve böylece cisseksüel cinsiyet kimliklerinin sorgulanamaz” ve trans* kimliklerin “düzeltilmesi” (t.y.) gereken bir anomali olarak görülmesinin aslında ötekileştirmeye hizmet edebildiğini söyler. Serano burada translığın etiyolojisine, yani nedenlerine odaklanıldığına vurgu yapar. Ütopik bilimsel bir yaklaşım ile oluşturulan hakim cinsiyet kategorilerinin dışında tutulan kimi cinsiyet kategorilerinin damgalandığını söyleyebiliriz belki de. Trans* kimlik inşasında geniş yer kaplayan tıbbi modelin “normatif standart olarak işlemesi” (Johnson, 2015, s. 803) trans* sorunlarına insan hakları açısından, “toplumsal cinsiyet normatifliği ile haklara ve vatandaşlığa erişim arasındaki ilişkilere” (Puar, 2015, s. 45) odaklanarak bakmak hakim bilimsel kategorilere eleştirel yaklaşmamıza yardımcı olabilir.

Lila Abu-Lughod’un (1990) Bedevi kadınların direniş pratikleri ile ilgili yaptığı araştırmasında kadınların direniş biçimlerini feminist bilince dayandırmak “onlara, deneyimlerinin bir parçası olmayan bilinç veya politika biçimlerini yanlış atfetmek” (s. 47) demek olacağını vurgulamıştır. Abu-Lughod (1990) direniş biçimlerini incelemenin tahakküm ilişkilerindeki birçok soruyu sormamızı göz ardı etmeye yol açtığını ve bu yüzden direniş / tahakküm ikiliğini aşmaya yarayan çözümlemeler yaparak direnişin bir “iktidar teşhisi” (s. 42) olarak kullanılmasını önerir. Trans* bireyler cinsiyet kimliklerinin kültürel okunaklılığı çerçevesinde normatif olana uymaya yönelik baskılara maruz kalırken, bilimsel teknolojilerin sunduğu imkanlarla, bir yandan tıbbi trans* anlatılarını kucaklama, bir yandan da özgünlük müzakeresi mücadelesi içerisinde olmaları gerekebilir. Bu müzakere biçimlerini ve ilişkisini bilimsel iktidar teşhisi olarak görebiliriz. Okunabilir bedenlere sahip olabilmek birçok trans* birey için çeşitli derecelerde önemli olabiliyor. Cis olarak görülme arzusunun / alıktırmamanın (Kaos GL, 2020) [passing] önemi birçok trans* birey için çeşitli nedenlerden ötürü (örneğin, güvenliği ve ruhsal sağlığı sağlaması) bir rahatlama aracı olsa da, cis olarak görülmek için çabalamak, cis cinsiyet sistemine herhangi bir dönüştürücü etkisi olmadığı için trans* bireyler tarafından eleştirilmiştir (Gleeson, 2021). Heteronormatif cinsiyet iktidarının ürünü olan hormonal ve cerrahi tıbbi yöntemlerin uygulanmasını kapsayan trans* cinsiyet süreci aracılığıyla transların heteroseksüel cinsiyet kimliklerine uygun yaşamlar süren trans* özneler olmaları amaçlanmaktadır (Malatino, 2019). Dolayısıyla, trans* cinsiyet süreci kuir trans* cinsiyet kimliklerine sahip kişileri; tıbbi müdahalelere maddi ya da coğrafi koşulları (genelde büyük şehirlerde belirli eğitim araştırma hastanelerinde sürece başlanması gerekmektedir) elvermeyen kişileri; ya da tıbbi müdahaleleri seçmek istemeyen kişileri içermemektedir. “[H]eteroseksüel ve cis olarak okunabilmek, hem mikro hem de makro saldırganlıktan kaçın[abilmek]” (Malatino, 2019, s. 116) anlamına gelebildiğinden, ya da tıbbi imkanlara erişimde ancak heteronormatif ölçütlerin belirleyici olması transların “transnormatif” (Malatino, 2019, s. 110), yani ikili cinsiyet kalıplarıyla bağdaşan, söylemlere ve cinsiyet performanslarına başvurmalarına yol açabiliyor.

Trans* Perspektifler

Trans olmak, birçok yönden liberal içerme siyaseti ile daha meydan okuyan ve umut verici bir şey arasındaki sınırda mücadele etmektir  (Dickinson, 2021, s. 439-440).

Kuir kuramcı Jack Halberstam (2020) günümüzü “doğa sonrası [postnatural]’’ (s. 7) olarak tanımlayıp “arzu biçimlerinin ve bedenlerin şekillerinin okunaklığı ve okunaksızlığı için yeni bir sözcük dağarcığına” (s. 7) ihtiyaç olduğunu ileri sürer. Yukarıda da değindiğim Halberstam’ın wild terimini Türkçe’ye yabanıl ya da vahşi olarak çevirirsek, Halberstam bireyin yabanıl / vahşi olma halini şu şekilde tanımlar: “vahşilik / yabanilik aynı anda doğanın kaotik bir gücünü, kategorizasyonun dışını, sınırsız cisimleşme biçimlerini, sosyal tanınmaya boyun eğmeyi reddetmeyi, kontrol kaybını, öngörülemez olanı adlandırır” (2020, s. 3). Halberstam’ın bu tanımlamasından kişinin bireysel ve özerk olarak içinde bulunduğu ya da bulunmak istediği sosyal okunaklılık ve okunaksızlık biçimlerinin, sosyokültürel varoluşun tam merkezinde olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de trans* bireylerin yaşadıkları sosyal, politik ya da ekonomik sorunları Halberstam’ın doğa sonrası kavramı ile ele alabilir miyiz? Bu kavram, trans* varoluşla iç içe tanımlanan bilimsel epistemolojileri sorunsallaştıran trans* direniş edimlerinden öğrendiklerimizle, translığa dair politikalara ve kuir kuramlara yeni bakış açıları geliştirmek için yardımcı olabilir mi? Buradan hareketle şu soruları sorabiliriz: Translar kendi varoluş anlatılarında hukuksal ve tıbbi prosedürlerle, heteronormatif cinsiyet sistemine ve hegemonik erkeklik ve kadınlık (Kurtoğlu, 2014) normlarına uygun olarak bedenlerini yeniden inşa etme beklentileri ile nasıl ilişki kuruyorlar? Transların kendi anlatıları hakim anlatılarla bağdaşıyor mu? Translığa dair hakim tıbbi veya hukuki perspektifin trans* kimlik inşasına olumlu ya da olumsuz etkileri nelerdir? Trans* bireyler patolojik anlatılara ya da teşhislere (nasıl) meydan okuyorlar (mı)? Translar hakim hukuk ve tıp anlatıları içerisinde özgünlüklerini nasıl müzakere ediyorlar? LGBTİ+ ya da trans* örgütleri (nasıl, ne yönden) trans* bireylere tıbbi perspektifin patolojik yaklaşımının olumsuz etkilerine maruz kalmamalarını sağlayabilen ne tür güçlendirici olanaklar sağlıyorlar? Bu sorular üzerinde düşünürken, Hayat Çelik ve Baker U.[2] ile görüştüm. Hayat kendini “2013’den beri transların cinsiyet kimliği süreçlerine yönelik gönüllü çalışmalarda bulunan, trans bir kadın” olarak tanımlıyor ve şu anda işsiz olduğunu, Youtube kanalında transların sürecine yönelik videolar hazırladığını belirtti. Hayat Türkiye’de transların toplumsal cinsiyet sisteminin “heteroseksist cis normatif tahakkümün altında psikolojik ezilme yaşadığını” ve hayatın her alanına yayılan “sistematik, görünmez bir zorbalığa maruz” kaldıklarının altını çizdi. Buna ek olarak, translar için bireysel çabanın önemli olduğunu, bu çaba ile içselleştirilmiş transfobiden arınmanın ve öz savunma pratikleri geliştirmenin güçlendirici olacağını fakat sosyal politikaların ve yasaların olmaması, trans* varoluşunu etkileyen olumsuzluklardan tamamıyla sıyrılmanın mümkün olmadığını düşündüğünü vurguladı. Hayat aynı zamanda yasal cinsiyet kimlik sürecinin tıbbi ve hukuki sorunlarına da değindi:

“...yasal sürece başvuran transların beyanları yeterli bulunmaz ve psikiyatrinin “transseksüel kimliktedir” tanısına başvurulur. Trans varoluş psikiyatrik bir vaka olarak değerlendirilirken aynı zamanda patolojize edilir. Transların yasal süreçlerinde tıbbın ve hukukun cis normatif heteroseksist tahakkümü el ele yürür. Cinsiyet hanesini değiştirmek isteyen translar, heteroseksist cis normatif düzenin bekası için ameliyat olmaya zorlanır.”

Bir devlet üniversitesinde öğrenci olan Baker U. ise “normatif kurgular[ın] kişileri arzu etmedikleri eylemlere” yönlendirdiğini söyledi. Hayat’ın yukarıda vurguladığı cis normatif cinsiyet düzeninin yasa bilimsel “normalleştirme teknolojileri” (Malatino, 2019, s. 53) ile trans* kimliklerin varoluşuna dayatılan patolojik ve “psikiyatrik vaka olarak” görülme koşulunu ve ameliyat zorunluluğunu, Baker U. biraz daha açarak kimi translara aidiyet hissetmeyebilecekleri cinsiyete ya da bürünmek istemeyecekleri kimliklere uymaya zorlanmalarına yol açtığını ve bunların yarattığı olumsuzluklardan bahsetti:

“...yani nüfus cüzdanındaki değişiklik için rahim ya da penis ameliyatının zorunlu olması, bu operasyonları düşünmeyen / istemeyen translar açısından hem fiziksel hem de ruhsal olumsuz etkiler yaratan / yaratabilecek bir koşul; bu perspektif trans insanları sürekli bir binary hetero düzen içerisinde “makbul” anlatılara / ifadelere itiyor (yani örneğin trans homoseksüel ya da trans non binary kimlik ifadeleri görünmezleşebiliyor, trans kişiler daha fazla ayrımcılığa uğramamak için ait hissetmedikleri beyanları verip performans sergileyebiliyorlar).”

Hem Hayat hem de Baker U. hakim ikili cinsiyet kalıplarının ve normlarının çizdiği çerçevelere göre şekillenen tıbbi prosedürlerin trans* cinsiyet sürecindeki egemenliğinin etkilerine değindiler. Transların cinsiyet süreçlerinde heteronormatif cinsiyet kalıplarına uygun olarak cinsiyet kimliklerini yeniden üretmeleri gerekmektedir. Malatino’nun “transnormatif” (2019, s. 110) anlatı olarak adlandırdığı bu yeniden üretim, hegemonik erkekliğin veya kadınlığın sergilenmesini içerir; ve transların bu beklentilere göre bir cinsiyet kimliği sunmaları ve tıbbi otoritelere bunu kanıtlamaları gerekmektedir. Baker U., ayrıca transların haklarının yasalarca güvence altına alınmamış olmasına, ve bu yüzden haklarını aramaya çalışmadıklarına da değindi:

“translar yaşadıkları ayrımcılık, şiddet durumlarında adaletin tesis edilmeyeceğini düşündükleri için bu alana dair kurumlara hiç başvurmayabiliyorlar. Örneğin gasp edilen bir trans kadın, polisler tarafından ayrıca bir şiddete maruz kalabileceğini bildiği / düşündüğü için yaşadığı duruma dair hukuki bir talepte bulun(a)muyor.”

Baker U.’nun bu anlatımı transnormativite ve trans* nekropolitika (transnormatif olmayan transların ayrımcılığa ve şiddete maruz kalması) arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Kimi zaman trans* bireyler için cinsiyet süreci bir utku ifade etmeyebilir; ve cinsiyet kimlik sürecinin “olumsuz etkilerinden birinin diğerine karşı tartıldığı bir çeşit nekropolitik hesaplamayı” (Malatino, 2019, s. 116) kapsayabilmektedir. Malatino (2019), Snorten ve Haritaworn’un (2013) trans* nekropolitika tanımına başvurarak, transnormativitenin dışında duran bedenlerin şiddete maruz kalma olasılığının, hayatlarının merkezinde olduğuna işaret eder (Malatino, 2019).

Yasal cinsiyet kimlik sürecinin bir parçası olarak transların psikiyatrik analizlerden geçmeleri ve cinsiyet disforisi[3] teşhisi almaları gerekmektedir. Translar tıbbi anlatılara, perspektiflere ya da teşhislere meydan okumalı mı diye sorduğumda, Baker U. meydan okuma zorunluluğun olmadığını vurguladı: “Ancak her trans deneyimi farklı ve biricik, bu çeşitlilik vasıtasıyla zaten bu alanlara kolektif olarak meydan okuyorlar, bireysel olmasa bile”. Hayat ise “cinsiyet kimliği gelişim sürecinin cinsiyet disforisine indirgenmesine karşı” olduğunu; sosyal katmanın rolüne işaret ederek cinsiyet disforisinin “toplumsal normlardan bağımsız” gelişmediğini belirtti. 

“Aidiyet kurduğumuz toplumsal cinsiyet kimliğine sahip çıkmak, sokakta, okulda bütün kamusal alanlarda hissettiğimiz gibi yaşamak bir meydan okumadır. Ben kendini hazır hisseden her transın hayatının bir noktasında etrafını kuşatan hakim perspektiflere meydan okuyacaklarını düşünüyorum çünkü trans olarak var olabilmek meydan okumayı gerektiriyor.”

Hakim tıbbi perspektiflere meydan okumada trans* direniş edimlerinden çok şey öğrenebileceğimizi düşünüyor; bu kısmın başındaki soruları da bu yönde bir öneri olarak sunuyorum. Bu sorular ve bu soruların yol açtığı başka sorular üzerinde tartışmak ve düşünmeye devam etmek, transın* (Halberstam, 2018) / translığın / trans* kimliğin transların cinsiyet süreçlerinin patolojik bilimsel teknolojilerini dönüştüren kolektif ya da bireysel trans* direniş pratiklerine ve aktivizmine ışık tutabilecek kuramlar ve çözümler geliştirmeye yardımcı olabilir. “[O]kunabilir özneler olabilmek için dil kısıtlamalarına” (Malatino, 2019, s. 26) uymaya çalışmaktan sıyrılmanın yollarını aramaya katkı sağlayabilir. Transların sosyal, politik ve ekonomik sorunlarına cevaplar üreten alanları açan sosyal politikalar geliştirmeye odaklanmaya, belki de meydan okuma potansiyellerin güçlenmesine katkı sağlayan yeni bakış açıları geliştirmeye imkan sunabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 

Kaynakça

Abu-Lughod, L. (1990). The Romance of Resistance: Tracing Transformations of Power Through Bedouin Women. American Ethnologist, 17(1), 41-55.

Bayat, A. (2016). Siyaset Olarak Hayat. İstanbul: İletişim Yayınları.

Can, İ., Ö., v ark. (2011). Legal Aspects of Gender Reassignment Surgery in Turkey: A Case Report. Indian Journal of Gender Studies, 18(1), 77–88.

Çelik, H. (2022). Cinsiyet Disforisi Buzdağının Görünen Kısmı, Devletin Cinsiyet Kimliği Hoşnutsuzluğunu Görünür Kılmalıyız. KaosGL.org. https://kaosgl.org/gokkusagi-forumu-kose-yazisi/cinsiyet-disforisi-buzdaginin-gorunen-kismi-devletin-cinsiyet-kimligi-hosnutsuzlugunu-gorunur-kilmaliyiz [Erişim tarihi: Şubat 2022].

Dickinson, N. (2021). “Seizing the Means: Towards a Trans Epistemology”, Transgender Marxism içinde, haz. Gleeson, J. J., O’Rourke, E., ve Rosenberg, J., London, Pluto Press, s. 480-514.

Escuerdo, S. O. (2021). Visual Presence and Demarcation of Trans Characters in Films: An analysis of four trans-themed films in the European film festival circuit. Master tezi.

Gleeson, J. J., O’Rourke, E., ve Rosenberg, J. (2021). Transgender Marxism.   London: Pluto Press.

Gleeson, J. J. (2021). “How do Gender Transitions Happen”, Transgender Marxism içinde, haz. Gleeson, J. J., O’Rourke, E., ve Rosenberg, J., London, Pluto Press, s. 176-208.

Güler, E. (2020). Trans Sex Workers’ Collective Struggle in Urban Turkey. FocaalBlog. www.focaalblog.com/2020/07/27/ezgi-guler-trans-sex-workers-collective-struggle-in-urban-turkey/ [Erişim tarihi: Ocak 2022].

Halberstam, J. (2018). Trans: A Quick and Quirky Account of Gender Variability. Oakland, Californai: University of California Press.

Halberstam, J. (2020). Wild Things: The Disorder of Desire. Durham: Duke University Press.

Johnson, A. H., (2015). Normative Accountability: How the Medical Model Influences Transgender Identities and Experiences. Sociology Compass 9(9), 803-813.

Kaos GL. (2020). LGBTİ+ İnsan Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü.

Kaos GL. (2022). İzmir’de Üç Ayda İkinci Transfobik Nefret Cinayeti. KaosGL.org. https://kaosgl.org/haber/izmir-de-uc-ayda-ikinci-transfobik-nefret-cinayeti [Erişim tarihi: Şubat 2022].

Koch-Rein, A., Yekani, E. H., ve Verlinden, J. J. (2020). Representing Trans: Visibility and its Discontents. European Journal of English Studies, 24(1), 1-12.

Kurtoğlu, A. (2013). “Cinsiyet ve Cinselliğin İnşası: Türk Medeni Kanunu'nda Cinsiyet Değiştirme ve Cinsel Vatandaşlık”, Başkaldıran Bedenler Türkiye’de Transgender, Aktivizm ve Altkültürel Pratikler içinde, haz. Şeker, B., İstanbul, Metis, s. 116-137.

Malatino, H. (2019). Queer Embodiment: Monstrosity, Medical Violence, and Intersex Experience. Lincoln: University of Nebraska Press.

Puar, J. K. (2015). Bodies with New Organs: Becoming Trans, Becoming Disabled. Social Text 33(3), (124), 45–73.

Scott, J. C. (2008). Devlet Gibi Görmek. İstanbul: Versus Kitap, 27-93.

Serano, J. (t.y.) On the Etiology of Transsexuality. Juliaserano. https://www.juliaserano.com/TSetiology.html#TSetiology [Erişim tarihi: Ocak 2022].

Stryker, S. ve Whittle, S. (2006). “(De)Subjugated Knowledges: An Introduction to Transgender Studies”,  The Transgender Studies Reader içinde, haz. Stryker, S. ve Whittle, S., New York: Routledge, s. 1-17.

TGEU. (2022). TMM Absolute Numbers 2021. TGEU. https://transrespect.org/en/map/trans-murder-monitoring/?submap=tmm_2021  [Erişim tarihi: Şubat 2022].

Zengin, A. (2014). Sex for Law, Sex for Psychiatry: Pre-Sex Reassignment Surgical Psychotherapy in Turkey. Anthropologica, 56(1), 55-68.

 

* Bu yazı, Avrupa Birliği'nin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla KAOS GL’ye aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

tibbi-ve-hukuki-duzenlemelerin-trans-kimlik-insasindaki-rolune-bir-bakis-1

[1] Trans*: Halberstam’ın (2018) trans kelimesinin yanına yıldız işareti koyarak yazma önerisini bu yazıda yer yer uyguluyorum. Halbertsam’a göre, trans*, belirli bir varış noktasını, belirli bir cinsiyet kimliği kategorisini işaret etmez ve herhangi bir teşhisin kesinliğini öteler. Kimliklerine dair söz söyleme yetkisini de translara verir.

[2]Görüşmelerimiz kişisel yazışmalar ile Şubat 2022’de gerçekleşti. İki görüşmeci de sorularıma yazılı olarak yanıt vermeyi kabul ettiler. Hayat Çelik kendi ismini ve soyadını kullanabileceğimi belirtti. Baker U. ikinci görüşmecinin kendi belirlediği bir rumuzdur.

[3] Cinsiyet disforisi [gender dysphoria]: Kişinin cinsiyet kimliği ile doğumunda kendisine atanmış cinsiyetin örtüşmemesinden kaynaklanan stresi anlatan tıbbi bir terimdir. Tanım Kaos GL’nin LGBTİ+ İnsan Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü’nden (2020) alınmıştır.


Etiketler: insan hakları
nefret