10/12/2021 | Yazar: Gözde Demirbilek

“Kendi sesini başkalarının duyduğu gibi duymak mümkün mü?” sorusuyla, dediğim gibi beş yıldır, cebelleşiyorum.

Tipik nöroçeşitli? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Umut beni arayıp dergide nöroçeşitliliğe dair çalışmak istiyoruz dediğinde “Ben ne yapabilirim?” diye düşündüm. Son zamanlarda web sitesinde de kendime sık sık sorduğum bir soruydu bu, hatta bu soruyla kendi esenliğimi oldukça yıprattığımı paylaşabilirim.

Bundan bir ay öncesinde katıldığım çevrimiçi bir etkinliğin odalara bölünmüş atölyelerinden birinde pandemi ve sonrası (ne kadar sonrasındayız emin olmamakla birlikte) çalışma yaşamlarımıza dair konuşurken “Artık yaşadığım şeye bir isim verebiliyorum, son iki yıldır burn-out yaşadım” cümlesi ağzımdan çıkıverdi. Büyük bir ekipten, üç kişilik daha küçük bir odada belli ki kendimi daha rahat hissederek yaptığım bu paylaşıma neden “ağzımdan çıkıverdi” diyorum? Çünkü bu “isim verme” meselesine dair verdiğim isme “inanılmayacak” korkusunu yoğun ve katlanarak yaşadım geçirdiğimiz beş yılda aslında. Yani ben şimdilik, günceli kaçırmamak için geriye beş yıl ile sınırlamayı öğreniyorum.

Umutla telefonda konuşurken, uzun bir süre sonra, sanki benden beklediği bir cevap varmış ve ben onu özellikle vermiyormuşum gibi düşündüğünü düşünmediğimi fark ettim. Bu yüzden yapabileceğim 2 şey geldi aklıma: Bir söyleşi ve dijital kolaj.

Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu’ndan birlikte sekreterya görevi yürüttüğüm çalışma arkadaşım Yasemin’le bir röportaj yapmayı ve bu aralar yine içinde kaybolduğum renkleri ve şekilleri kullanarak yapacağım kolajı düşünürken aklıma yaptığım son söyleşiler geldi. Bir kısmı yayınlanan bir kısmı yayınlanamayan bu röportajların ortak noktası içinde sesim olmasıydı. Kendi sesini dinleyebilme meselesi bir kenara dursun (belki Yaseminle bu konuda da bir söyleşi yaparım), “Kendi sesini başkalarının duyduğu gibi duymak mümkün mü?” sorusuyla, dediğim gibi beş yıldır, cebelleşiyorum.

Bana göre duyabileceğimiz ortak “aynılık” dijitalde mümkün, farklılık ise sesi çıkaran kişiyle (burada aslında daha “ben”le) ilgili. Bu da birlikte düşünmesi daha örgütleyici gelen yeni soruları beraberinde getiriyor: Benliği oluşturan benler sürekli değişimin içinde aynılığı nereden kurar? Bir bende ısrarcı olmak, kimlik inşasında SWOT analizi yaptırır mı? Üçüncü ben ilk ikisinin tamamen dışında gerçekleşebilir mi?

Sadece sorularla ilerlediğinde “Ben nedir?”e kadar gidebilecek, bağlam genişledikçe henüz yeniden hatırlamaya hazır olmayabileceğimiz anların açığa çıktığı bu düşünme sürecinde; kendime bir çıkış yolu buldum: Kelimelerin işteş ve anlamdaşlarını düşünmek.

Ben, çeşitli renklerde insan derisi üzerinde oluşan unique lekelerdir. Bazen doğumda atanan bazen oluşumunu izleyebildiğimiz bu benler; çeşitli renklerde oluşabilse de kahverengi, kırmızı ve pembe tonlarında hatırlanır. En sık ve deriye paralel görülen ben çeşidi sayılamayacak kadar çok olabilir. Turuncu lacivert bir tükenmez kalemle çıkarılmaya çalışılan bir ben haritasının sonunda, insan suyun mavileşmediğini gördüğü kadar vücutta dağılan boyayla birlikte benlerinin yerini bir an için kaybedebilir. Bu kaybın, tutulmamış yaslarla bağlantılarını ister bugünden düne, ister doğumdan ilk doğum gününe düşünelim; hatırlamaya hazır olmadığımız anların görüntülerini zaten hatırlayamayız.

Kendi sesini başkalarının duyduğu o tonda duymak bu yüzden her zaman mümkün olmayabilir. İster dijitalde ister başka bir ağzın içinde, tonumuz hiç umulmadık bir yerde patlayabilir. “Ben nedir?” sorusu bu yüzden bizim bu sese getirdiğimiz filtrelerle ilgilidir.

*

Nöroçeşitlilik spektrumunun neresinde olduğumu anlayabilmek için, eski evlerimden Tumblr’a geri döndüm. Açtığım blogda, gösterdiğim kolajları öncesinde “tamamen hayal etmem” gerekiyor hissinden onu kucaklayarak kaçmayı deniyorum.

İnce elemek isterseniz, Şov içinde Show’a buradan göz atabilirsiniz.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: medya, yaşam
İstihdam