18/02/2020 | Yazar: Madi B

Ben açıldıktan sonra, yemin ediyorum, disiplinden çıkmış bir biseksüel olarak, sen kimsin bana heteroseksüel diyorsun!

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Bölümü’nde Bir Lubunya - 3 Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İçerikte tetikleyici ifadeler bulunmakta.

Biseksüel görünürlük haftası gelmiş. Pride’dan hallice bir bahar havası. Tutturdum okul yolunu, kerizlik dolu bir keyif içinde dersime gittim. Derste cinsel kimliklerin ve yönelimlerin kimlik inşasındaki yeri konuşuluyordu. Hoca başladı anlatmaya: “Heteroseksüeller, gayler, lezbiyenler, biseksüeller ve üçüncü cins…” Ay bir şey anlatıyor ama ne anlattığı da belli değil. Kimlik ve yönelim ayrımı yapmaktan aciz, ama konuşuyor da konuşuyor. Bu esnada sınıftan kimseye söz verdiği de yok. Heteroseksüellikle başladı, geylerle ve lezbiyenlerle devam ederken, “çok dara düşmeden bitirebilecek herhalde yönelimleri” diye bekliyorum ben de. Nerde! Bilgisizlik dağları, mevzunun biseksüellere geldiği noktada bizi bekliyormuş meğer. Artık şaşkınlık olmaktan çıkmış ve bezginliğe evrilmiş bir hal içinde dinledim söylediklerini: “Biseksüeller aslında heteroseksüel. Ama bazen kendi hemcinsleriyle bazen karşıt hemcinsleriyle cinsel ve romantik çekim yaşayabiliyorlar”. Ay elim ayağım nasıl titremesin! Bu gözlerim nasıl seğirmesin! O, ders boyunca öğrencilere söz vermemeye yemin etmiş gibi anlatmaya devam ediyor, benim elim Hermione Granger edasıyla havada. Ben açıldıktan sonra, yemin ediyorum, disiplinden çıkmış bir biseksüel olarak, sen kimsin bana heteroseksüel diyorsun! Nihayet söz alıp, yaptığı tanımın yanlış ve bifobik olduğunu söyledikten sonra gevrek gevrek gülüp “yani ben tabii o kadar iyi bilmiyorum terminolojiyi” diyebildi. Şey, mesela siz anlatmasanız mı o zaman bu konuyu? Ne bileyim, asistanlara ya da öğrencilerinize mi danışsanız? Bir şeyler mi okusanız?

Mevzu öyle sadece kimlik – yönelim farkını bilmemekle ya da bunu umursamamakla da sınırlı değildi hiçbir zaman. Kaç kere “erkekmiş kadın olmuş” ifadesini duyduk bilmiyorum. Bu ifade bazen okumasını yaptığımız biri hakkındaydı, bazen de medya görünürlüğü olan trans kadınlar ve trans erkekler hakkında. Medya görünürlüğü olan trans kadınlar ve trans erkekler, olur ya isimleriyle ve zamirleriyle anılmayı ‘hak etseler’ bile, isimleri anılınca geliveren o gülüşmelerden kaçamıyordu. Şu verili kabul edilen ve üzerine bir tartışma yürütmeye de lüzum görülmeyen ikilik üzerine bir çift sözüm olduğu anda “biz burada patriyarkal söylemlerden bahsediyoruz” denilerek yine kadın-erkek ikiliği üzerinden ve heteroseksist bir yerden konuşmaya zorlandığım çok oldu. Bu patriyarka dedikleri şey ne menem bir şey ki LGBTİ+’lara hiç dokunmuyor!

Tartışmalar yapılıyordu bazen akademi ve feminist hareket ilişkisi üzerinden. Ancak bu tartışmalar, “yeri geldiğinde, olur da bölümün kıymeti tartışılırsa feminist hareketten geldiğimizden ve kazanımlardan bahsederiz ama şimdi akademi üstenciliğini bırakacak da değiliz” hırkası çıkarılmadan yapılamadı asla. Feminist hareket ve LGBTİ+ hareketi ne yapıyor ne tartışıyor, biz akademide ne yapıyoruz, hareket ve aktivizm ile ne kadar birlikteyiz, nerede ayrıldık ve ayrılmaya devam ediyoruz sorgulaması hiç yapılmıyor sanki. Keza toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları bölümlerine yönelik saldırılar, marjinalleştirmeler, ödenek kesintileri, kapatılma tehlikesi gibi konuların da üzerinde durulduğu ya da bu meseleler üzerine politik bir tartışma yürütüldüğü bir an da yaşanmadı. Kazanımlar vardı, iyiydi, bazı problemler hep vardı, ama ne yapılabilirdi ki… Bunları tartışmak yerine 80 öncesi feminizme dair okumalar yapmak daha elzemdi.  Akıllarım şaştı durdu bu hale.

Yüksek lisans boyunca farkına vardığım ilk şey şu olmuştu: Gender’dan anladıkları toplumsal cinsiyet bağlamında sadece kadın ve erkek olduğu sürece akademide başka bir cinsel kimliğe ve yönelime yer yok.  LGBTİ+’lar ve LGBTİ+ hareketi ancak bir araştırma konusu olarak var. Oysa durumun bundan ibaret olmadığına, yaşamın her alanında nasıl var oluyorsak akademide de olduğumuza dair sesimizi yükseltmek gerekiyor sanırım. Şu marjinalize eden, dışlayıcı ve fobik dillere “ya hele bi’ dur bakalım” demek gerektiği kesin.

Velhasıl, bir lubunya olarak akademideyseniz ve bu yazı dizisinde deneyim paylaşmak istiyorsanız bolumdebirlubunya@gmail.com adresine hikayelerinizi gönderebilirsiniz. Bu yazı dizisi artık sizden gelen deneyim aktarımlarıyla devam edecek.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
nefret