31/03/2022 | Yazar: Defne Güzel

Toplumdaki trans kadın kurgusu bence oldukça muzır. Trans kadınlar toplumun gözünde avcı konumunda. Peruklarını takar, karanlıklara gizlenir, oldukça seksi giyinir ve masum erkekleri kandırarak onların önce kanlarına sonra yataklarına girer. Tek dertleri masum erkekleri ağına düşürmektir. Translar bu avdan oldukça zevk alır. Ayrıca gizlenmekte ve kılık değiştirmekte de ustadır.

Translar ve vampirler Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Translar tabutlarından, pardon dolaplarından çıkmaya başladığından beri bir trans tartışmasıdır gidiyor. Bu tabutlarından, pardon dolaplarından çıkan transların vampirlerle birçok ortak özelliği bulunuyor. İlk ortak özellikleri “trans saatler”. Bu saatler vampirlerin de serbestçe dolaşabildiği gece vakitlerine işaret ediyor. Bugün trans görünürlük günü. E gecelere hapsedilmiş vampirleri ve transları karanlıkta ne kadar görebiliriz biraz bunu tartışmak istiyorum.

Ayak bileğimi kırdığımdan beri eskiden izlediğim dizileri yeniden izlemeye başladım. Bunlardan biri de True Blood. True Blood, hakları için görünür olmaya başlayan, açılan ve tabutlarından çıkan vampirlerin topluma karışma çabasını anlatıyor. Bu durum transların açılma ve dolaptan çıkma hikâyesine çok benziyor. Vampir olduğunu da trans olduğunu da pek fazla saklayamazsın sanırım. Öte yandan vampirler ölü de olsalar bir biçimde varlar. Vampir olmalarıyla birlikte ikincil bir hayatı yaşıyorlar. Translar da belki açılmalarıyla, uyum süreçleriyle birlikte benzer bir ikincil hayata adım atıyorlar. Her ikisi de bu ikincil hayatın içerisinde aslını buluyor, kimliğini inşa ediyor ve varoluşlarından doğan haklarını talep ediyor.

Translar da vampirler de kendilerinin yok sayıldığı bir sistemin içerisinde var olmaya çalışıyor. Eşit hakların kendilerine verilmemesi hasebiyle dezavantajlı konumdalar. Peki, toplum buna ne yanıt veriyor?

Toplumdaki trans kadın kurgusu bence oldukça muzır. Trans kadınlar toplumun gözünde avcı konumunda. Peruklarını takar, karanlıklara gizlenir, oldukça seksi giyinir ve masum erkekleri kandırarak onların önce kanlarına sonra yataklarına girer. Tek dertleri masum erkekleri ağına düşürmektir. Translar bu avdan oldukça zevk alır. Ayrıca gizlenmekte ve kılık değiştirmekte de ustadır. Benzer olarak vampirler ise bakışlarıyla etkileme gücüne sahiptir. Kişi bu bakışlara dayanamaz ve kendisini sunar. Vampirler masum insanları böyle ağına düşürür ve onların kanını içer. Ey zaaf, sen nelere kâdirsin. Bu hikâyede translar da vampirler de ya kişiyi dönüştürerek kendisine benzetir, başka bir deyişle kanına girer ya da kişiyi zevki için kullanır ve atar. Vampir olmak ve trans olmak doğası gereği kötüdür. Çünkü normun dışında olmak kötülüktür. Bu varoluşlar hastalıktır, günahtır, suçtur. Vampirlerin hikâyesinde insanlar, transların hikâyesinde ise trans olmayanlar kurbandır.

Trans tartışmalarından söz ediyorduk. Özellikle sosyal medyada son üç yılda hiç artmadığı kadar artan bir tartışma. Sosyal medyada söylenenlere göre herkesi trans yapmak isteyen ve kimliklerin, cinsiyetlerin adını silen bu kafayı bozmuş translar her alanı ele geçiriyorlar. Ortama bir panik havası hâkim. Feminist gece yürüyüşü, eylem alanları, kadınlar tuvaleti, sol hareket, aklınıza ne gelirse elden gitmiş durumda. Sosyal medya transların her yeri ele geçirdiğini ve cinsiyetin elden gittiğini söylüyor. Bir translara tarikat demedikleri kaldı. Bir dakika, yoksa demişler miydi?  Vampirlere olan bakış açısı da True Blood dünyasında böyle. Vampirler herkesi vampir yapmak istiyorlar, her alanı işgal etmek ve insanlığın sonunu getirmek istiyorlar. Elbette bu meseleler bu dilden konuşulmuyor. Bu gözünü erkek avcılığı ve cis kadınlara dönük kıskançlık bürümüş translara sesi kalın, kafası kel, erkek adam, herif, Hüseyin Abi, bıyıklı gibi hareketler ediliyor, transların genital bölgeleri üzerine ağza alınmayacak türden küfürler savruluyor. Vampirler ise dünyevi hayatı kıskanan, gözünü vahşet bürümüş yaratıklar. Başrol oyuncularından olan ve Bon Temps kasabasında insanların arasına karışmak isteyen vampir karakter Bill Compton’a ise kasaba sakinleri “Vampir Bill” diye seslenmekte ısrar ediyorlar. Vampirlere ölü, soğuk tenli, şeytan, mide bulandırıcı, ucube gibi hakaretlerde bulunuyorlar. Elbette bu azgın iki gruba söylenen hakaretlerle vatandaşlık görevi yerine getiriliyor. İfade özgürlüğü bunun için var ve her ülkesini seven onurlu vatandaş bu kadarını söylemeyi hak ediyor. Konu vampirlerin sivri dişlerine ve transların o meşhur jiletlerine geldiğinde ise tahrik unsurunu bir yana bırakıp ağlaşan ve her iki grubu da suçlulaştıran bir zihniyet bizi bekliyor. Sivri dişler ve jiletler öz savunma olmazken tahta kazık ve transfobik şiddet ise çoğunluğun dünyasında kazanılmış bir hak. Yalnızca çoğunluk, hak sahipleri, yerliler, trans olmayanlar aynı anda hem mağdur, hem öfkeli, hem masum, hem saldırgan, hem kurban, hem fail olabilir. Transların ve vampirlerin ise böyle geniş seçenekleri yoktur.

Transların ve vampirlerin konuşma alanı ise oldukça kısıtlıdır. Sağın, iktidarın, kilisenin tahakkümü ve gücü sebebiyle alanlar yok edilir. Translara ve vampirlere inanılmaz. Her iki grubun da söyleyeceği cümlelere ilgi duyulmaz. Cevap vermelerine müsaade edilmez. Doğruları takdir edilmez, başlarına gelenler ve maruz bırakıldıkları hak ihlalleri görülmez. Duyguları, talepleri, deneyimleri umursanmaz. Transların ve vampirlerin söylemleri trans karşıtı ve vampir karşıtı söylemler ya da trans karşıtlarının ve vampir karşıtlarının söylemleri kadar yaygınlaştırılmaz. Translık ve vampirlik konuşulurken özneler yok sayılır, dinlenmez, empati kurulmaz. Ayrıca translar ve vampirler stres topudur. İş yerinde sorun yaşadığında, izlediğin filmi beğenmediğinde, sırf sana korkutucu geliyorlar ve ideolojilerine ters düşüyorlar diye onlara sosyal medyada veya hayatın içinde dilediğin gibi saldırabilir, istersen öldürebilirsin. Bu uğurda yan yana gelmeyeceğin herkesle yan yana gelebilirsin. Hakları ihlal edebilirsin, hatalarının üzerini örtebilirsin, faşist yollara sapabilirsin ve haklarını elinden alıp transları dolabına, vampirleri tabutuna geri göndermelisin!

 

True Blood serüvenine bir reklam arası verelim. Bugün trans görünürlük günü. Transların deneyimlerinin, taleplerinin, maruz bırakıldıkları hak ihlallerinin, öykülerinin, transları uğradığı transfobik şiddetin, ayrımcılığın, nefretin ve ötekileştirilmenin görünür kılınmasının önünde birçok engel bulunuyor. Translar her gün sadece trans oldukları için öldürülürken, işe alınmazken, gaspa uğrarken, eğitim hakkı engellenirken, hormon ilacı bulamazken, barınamazken, hizmetlere erişemezken, maruz kaldıkları şiddet karşısında hukuksal ve psiko-sosyal çözümler yaratamazken bu ihlaller ve daha fazlası sosyal medyada söylenen ve yaratmaya çalışılan algı ile güçlendiriliyor. Translara uygulanan şiddetin üstü örtülüyor ve tartışmalar manipüle edilerek translar suçlulaştırılıyor. Hedef tahtasına konmuş bir grup olarak translara ayrımcılık yapmak eğlence haline getiriliyor.

Transların yaşadığı ayrımcılık, şiddet ve hak ihlali karşısında ise çoğunluk üç maymunu oynuyor. Trans toplumu yalnızlaştırılıyor. Bu ayrımcılık, şiddet ve hak ihlali karşısında bütün insan hakları savunucularının amasız fakatsız ses çıkarması, trans hakları için mücadele etmesi gerekiyor.

True Blood dünyasında olduğu gibi eğer istendiği zaman bir şekilde özgürce ve bir arada yaşamanın yolları keşfedilebiliyor. Bunun ilk adımı transları dinlemek, trans varoluşları kabul etmek, ayrımcılığı sonlandırmak, trans hakları için söz üretmek ve vampirlerin suratına sarımsak tutmaya bir son vermekten geçiyor.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: kadın, yaşam
İstihdam