16/07/2014 | Yazar: Can Dündar
Hep yeni bir yaşam için cenk etmeye davet edilmiştik. Dans etme fikri, çok daha iyi geldi.
İki adayın ardından dün üçüncüsü çıktı görücüye… Selahattin Demirtaş, bu ilk sınavında rahatlığı, birikimi, hazırcevaplığı, espritüelliği, sevecenliği ile göz doldurdu. Kendisi için bir Cumhurbaşkanlığı rotası değil, Türkiye için yaşam haritası çizdi aslında… “Birbirine benzemeden, birbirini de benzetmeden” bir arada yaşamanın manifestosunu ortaya koydu. Ve sivil bir çağrıyla özetledi idealini: “Yeni bir yaşam için birlikte dans edelim Türkiye” dedi. Hep yeni bir yaşam için cenk etmeye davet edilmiştik. Dans etme fikri, çok daha iyi geldi.
***
Aslında Demirtaş’ı Çankaya adaylığına yükselten dalgayı anlamak için dün söyledikleri kadar, söylediklerini dinleyenler de önemliydi. Coşkulu, heyecanlı, rengârenk bir topluluğun doldurduğu salonda, en önde Berkin Elvan’ın annesi ve babası oturuyordu. Onların yanında Hrant Dink’in eşi Rakel vardı. Rakel’in yanında Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya… Az ötede, eşi suikastta öldürülen Pelvin Buldan… 90’ların faili meşhur cinayetlerinin, Ahmet Kaya’yı boğan fanatizmin, Hrant’a kıyan faşizmin, Berkin’e saldıran devlet şiddetinin acılarından damıtılmıştı Demirtaş’ın adaylığı… ”Amman Amman bıktık valla” diyen Kardeş Türküler, tam ona göreydi.
***
CHP’nin, MHP’yle ortak bir “sağ aday” çıkarması, Kürt hareketine altın bir fırsat sundu ve dün gördüğümüz kadarıyla o hareket, bu fırsatı kollarını çok daha geniş açarak değerlendirdi. Kendi boyutunu aşıp topluma yeni bir Türkiye ideali sunma hamlesi, dünkü sunuma damgasını vurmuştu.
Demirtaş, -Türkiye halklarını peşi peşine zikrettiği iki listeyi saymazsak- sadece bir kez “Kürt” dedi dün… Onun dışındaki vurgu hep “Demokratik Türkiye”yeydi. Kürt sorununun çözümünün oradan geçtiğinin teslimiydi bu…
Partisinin grup toplantılarında genellikle birkaç başlığa sıkışan konu yelpazesini alabildiğine genişletti. Çevre katliamından kadına şiddete, genç işsizlerden, inanç özgürlüğüne uzandı. Türkiye ilk kez, bir cumhurbaşkanı adayının ağzından LGBT bireylerin sorunlarını, “transfobi”, “homofobi” kavramlarını işitti.
Tabii, “Rejimi değiştirme işini onlara bırakmayalım, biz değiştirelim” çağrısını da…
***
Demirtaş, -mütevazı bir aday olarak- yüzde 50+1 oya razı olduğunu söylüyor. Ancak ona gelen sorular genellikle ikinci turda hangi adayı destekleyeceğini merak ediyor. Sorunun böyle formüle edilmesi, onun ikinci tur şansı olmadığı anlamına geliyor. O da haklı olarak bu soruları “Biz ikinci turda olacağız” diye geçiştiriyor.
Şu bir gerçek ki CHP’de İhsanoğlu kırgınlığı yaşayan ciddi bir kesim, Demirtaş’tan hoşlanmakla birlikte ona atılacak oyların, ikinci turda Erdoğan’a yarayacağından endişe ediyor.
Demirtaş, dün başka bir şekilde göğüsledi bu kaygıyı: “Benim adaylığım, demokratik halk muhalefetinin görünürlüğünü artıracak. Her yönetici, bundan böyle burada sıraladığımız ilkeleri, talepleri ensesinde hissedecek” dedi.
Bence de bu adaylığın bir önemli boyutu, Kürt hareketini bir Türkiye özgürlük hareketi boyutunda büyütüp yaymaksa, bir başka boyutu da “benim seçtiğim adaya tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz” söylemine karşı, demokratik bir seçeneğin gücünü ortaya koyabilmek… Demirtaş, bunun temellerini atabilirse, Diyarbakır’da olduğu kadar İzmir’de de “biz” duygusu yaratabilirse, kendisine uzak duranları da dansa kaldırabilirse büyük iş başarmış olacak.
***
Programını açıkladıktan sonra eşiyle baş başa yemek yedikleri restoranda görüştük. Nasıl bulduğumu sordu: “Kucaklayıcı, sivil, sıcak, zeki, ferah, esprili, dirençli bir programdı” dedim;“kampanyanıza kadın eli değdiği belli…”
Gerçekten bütün bu maçoluk yarışında, kadınların en ön planda olduğu kampanya Demirtaş’ınki… Sırf bu nedenle bile övgüye değer… Her farklı kesimin kardeşçe, neşeyle, “kızlı erkekli” dans ettiği bir Çankaya düşünsenize… Harika olmaz mı? (Cumhuriyet)
Etiketler: yaşam, siyaset