17/08/2023 | Yazar: Murat Can Akbaş

İnsan hakları tüm ideolojilerin üstünde yer alır ve almalıdır. Yok sayılmanın, görülmemenin sadece iktidardan değil muhalefetten de gelmesini LGBTİ+’ların unutmayacağını düşünüyorum.

Türkiye’nin en kritik seçiminde LGBTİ+’lar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

LGBTİ+ Hakları Sözleşmesi'ni imzalayan milletvekilleri

Liberal politikalar, Avrupa Birliğine uyum süreci ve bir o kadar yaşanmış siyasi olaylar. Dünya LGBTİ+’lara yönelik farkındalık kazanmış ve haklarını korumaya doğru emin adımlarla yürürken, ikinci dünya ülkeleri gerek siyasi açıdan gerekse sosyal açıdan LGBTİ+ bireylere çeşitli ayrıştırıcı ve nefret politikalarını uygulamaya devam etmekte. Bu bağlamda yaşadığımız Türkiye coğrafyası, LGBTİ+ bireylerin yaşam alanlarının gasp edildiği, hükümet organları tarafından her geçen gün hedef gösterildiği ve nefret cinayetlerinin işlendiği bir coğrafya olma yolunda ilerliyor.

Türkiye’nin son 20 senesi kimine göre muhafazakâr, kimine göre siyasal İslamcı olarak adlandırılan bir siyasi parti tarafından yönetilmekte. AKP siyasi hayatına liberal muhafazakâr politikaları ile başlarken yıllar sonra başladığı noktadan çok uzak bir yere geldi. Dünün Erdoğan’ı “Eşcinsel hakları güvenceye alınmalı” derken bugünün Erdoğan’ı “LGBT yok öyle bir şey” diyor ve hakları güvenceye alınmalı dediği LGBTİ+ bireyleri seçim sürecinde muhalif tarafa karşı kara propaganda malzemesi olarak kullanabiliyor.

Dört gözle beklenen 2023 Genel Seçimleri, 14 Mayıs itibariyle başlayıp 28 Mayıs ikinci turuyla son buldu. Seçime giren partilerden ve adaylardan diğer seçimlere göre beklentiler daha fazlaydı. Kimine göre son seçimdi kimine göre ise kazanın belli olduğu kaybedenin beklendiği bir seçimdi. Milletvekilliği için her parti kendi adayını koymaya ve seçimin meclis kısmını partisel yürütmeye özen gösterirken cumhurbaşkanlığı için ortak aday belirleme yoluna gidildi. Bu yolda 2018 genel seçimlerinden önce kurulan ve 2023 genel seçimlerine kadar farklı ideolojiler barındıran partilerin bir araya gelmesiyle oluşan Millet İttifakı ve 21 senedir iktidarda olan AKP ve Türkiye’nin milliyetçi kanadını temsil ettiğini söyleyen MHP ile yine 2018 genel seçimlerde kurulan 2023 genel seçimlerine kadarda daha muhafazakâr, İslamcı partiler ile genişleyen Cumhur İttifakı’nın belirlediği adaylar ön plandaydı.

Millet İttifakı’nın görmezden geldiği gruplar

Her ittifak farklı ideolojileri benimsemiş, farklı seçmene yönelmişken seçim süreci boyunca ne kadar birleştirici dil kullanıldıysa bir o kadar ayrıştırıcı dilde kullanılmıştı. Birleştirici olduğunu her defasında vurgulayan ve farklılıklara saygı duyulması vurgusunu yapan büyük çadır siyasetine girmiş Millet İttifakı’nın bunca iddiasına rağmen görmezden geldiği gruplar vardı.

Türkiye’nin bu kritik seçim sürecinde Türkiyeli LGBTİ+ bireyler kendilerini hedef gösterip şeytanlaştıran iktidar kanadı Cumhur İttifakı’na da kızgındı, kendilerini görmeyen ve yokmuş gibi davranan Millet İttifakı’na da. Bu yazı için yaptığım ufak çaplı bir anket çalışmasından elde ettiğim sonuçlar neticesinde Cumhur İttifakından beklenen yaşanmış ama Millet İttifakı hak, hukuk ve adalet konularında sınıfta kalmıştı.

Tamamı genç ve çoğunluğu sosyal demokrat ve sol ağırlıklı katılımcıların büyük çoğunluğu Cumhuriyet Halk Partisine oy verirken sıralama Türkiye İşçi Partisi, Yeşiller Sol Gelecek Partisi ve İyi Parti olarak ilerliyor. CHP seçmenleri arasında CHP listesinden giren DEVA Partisi oy verme sebebi olarak diğer partiler arasında yer alıyor.

Oy verme sebeplerini sorduğumda gelen yanıtların büyük çoğunluğunun ilk amacı apolitik bir düşünceye sahip olunsa bile Türkiye’nin artık bir iktidar değişikliğine ihtiyacı olduğu vurgusuyken, LGBTİ+ milletvekili adayı göstermeleri de destek verme sebebi olarak ortaya çıkıyor.

Cumhurbaşkanlığı her iki tur için katılan her katılımcı değişim, Recep Tayyip Erdoğan’ın gidişi ve yaşamak için oyunu Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana kullanmış.

Seçim sürecinde ekonomik kriz, iktidar kanadı tarafından hedef gösterilme, homofobik siyasiler ve nefret söylemleri sebebiyle korkmuş, kaygılı ama tüm bunlara rağmen değişime dair umutlu bir şekilde sandığa gidildiğine yönelik cevaplar aldım. Umut ve korku arasında sandığa giden LGBTİ+ seçmenleri büyük bir grup tarafından dışlanmış, ona karşı olan diğer büyük grup tarafından da yeterince korunamamış olmak ise muhalefete eksi bir puan olarak yansıyor fakat bu noktada ikinci turda dahi sandığı gidildiğini görüyoruz. Buradan da aslında muhalefet LGBTİ+ seçmeni kendine çekecek bir yaklaşım belirleyemediğini görmekteyiz. Seçmen siyasilerin varlıklarını dile getirmekten kaçındığını ve çekindiğini gördüğü için aitlik hissetmekte zorlanmış olarak dönüt alıyorum bu da aslında muhalefetin bir politika üreterek değil Cumhur İttifakı iktidarının karşısında olduğu için destek gördüğünü söyleyebiliriz. Durum böyle olunca muhalefet bu konuyu kendi içinde tekrar düşünüp bir tartıya koymalı diye düşünüyorum.

Güven toplayan partiler: TİP ve Yeşil Sol Parti

Seçmene sorduğum vekil listeleri doğru ve yeterli miydi sorusuna gelen cevaplar ise Türkiye İşçi Partisi ve Yeşil Sol Parti seçmeni kendilerini etkili ve aktif bir şekilde savunduğu için oylarını gönül rahatlığıyla verirken, CHP seçmeni bu noktada partiye yeterli bulmadığı yönünde yanıtlar alıyorum. Seçmen CHP listesinde olan LGBTİ+ ve kadın düşmanı isimler yerine daha çok genç, kadın ve toplumdaki hak mücadelesini temsil eden isimleri görmek istediğini dile getiriyor.

Partisel anlamda LGBTİ+ seçmeni tarafından güven toplayan partiler TİP ve Yeşil Sol Parti olarak öne çıkarken, geri kalan siyasi partilerin ise LGBTİ+ konusunda politika üretememe, güçlü bir destek verememek ve etkili kampanya yürütmeme sebebiyle stratejik oy düşüncesiyle destek topladığını görmekteyiz.

LGBTİ+ seçmenden Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ilk turda oy verilebilecek tek aday olması, 6 Şubat 2023’te yaşanan deprem sonrası yaptığı cesur açıklamalar, barışçıl söylemleri ve adaylığı kesinlik kazandıktan sonra hazırlanan bir seçim afişinde Ağustos 2016’ta İstanbul’da nefret cinayeti sonucu katledilen trans kadın Hande Kader’e yer vermesi sebebiyle destek aldığını görüyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu bakıldığında genel anlamda doğru ya da yeterli bir adaydı cevabını alamıyor fakat mevcut iktidarın değişmesi ve cesur olmasa da her şeye rağmen kapsayıcı dil kullanması onu tercih edilebilir aday olarak gösteriyor. Kazanma ihtimali daha yüksek, çok daha demokratik ve halkın her kesiminden karşılık göreceği düşünüldüğü için Ekrem İmamoğlu daha doğru bir aday tercihi olarak LGBTİ+ seçmen tarafından söyleniyor.

Seçmen kendilerine yönelik en cesur davranan siyasi parti olarak TİP ve YSP’yi görürken, siyasi isim olarak Sera Kadıgil ve TİP İstanbul 2. Bölge 3. Sıra Milletvekili Adayı Esmeray Özadikti’yi görmekte.

Seçimde döneminde Kemal Kılıçdaroğlu desteklediğini söyleyen kişiler, kendisine yönelik ön yargıyı kıramaması, politikasını yeterli anlatamaması, muhafazakâr seçmeni gereğinden fazla pamuklara sarması ve yeterli sandık güvenliği sağlayamamasını bir hata olarak görmekte. Aday olması ve bu adaylığı dayatıyor olması da kendisine eksi olarak yansımakta. Özellikle aday belirleme dönemi yaşanan olaylar Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik belirsiz düşüncelere sebebiyet vermiş ve bu süreç seçmen tarafından saçma, yanlış ve başarısız olarak görülmekte.

Seçim dönemi Millet İttifakının LGBTİ+ konusunda açık ve yeterli bir şekilde söylemleri bulunmuyor fakat iktidar kanadından LGBTİ+’ları destekledikleri söylendi. Bu konu nezdinde ise Millet İttifakının Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş Manisa’da yaptığı miting sırasında “Milleti ahlaksız görüp ahlak taslıyorlar. Görüyorsunuz Okşan'lar, Kerimcan'lar yüzüyor, bir de bize ahlak dersi veriyorlar.” diyerek cevap veren Yavaş, LGBTİ+ bireyleri ahlaksız gösterip ahlak üzerinden Cumhur İttifakına ders vermiş oldu. Nefret ifadeleri içeren bu söylem oy verme konusunda başka seçenek olmaması sebebiyle etkilemese de siyasi geçmişi sebebiyle beklenilen, popülist, gereksiz ve beceriksiz bir konuşma olarak nitelendiriliyor.

Seçimden sonra haziran ayında düzenlenen Onur Yürüyüşlerinde yaşanan faşist saldırılarda ise Türkiye İşçi Partisi dışında kalan muhalefetin sessiz kalması ve anlamlı bir destek vermemesi rezalet olarak görülüyor, muhalefetin en kötü sınavı olarak nitelendiriliyor.

Bu seçimde sandığa gitmekten değişime olan inançtan ötürü pişman olmayan seçmen yerel seçimlerde ise oy vermemek ve o döneme kadar yaşananları değerlendirmek arasında kalmış durumda olarak görülüyor.

Seçmen tarafından önümüzdeki süreç son derece tedirgin edici olarak görülüyor bu noktada ise muhalefetin daha cesur, açık ve net bir tavırla sonuna kadar mücadele etmesi gerektiği düşünülüyor.

İnsan hakları tüm ideolojilerin üstünde yer alır ve almalıdır. Yok sayılmanın, görülmemenin sadece iktidardan değil muhalefetten de gelmesini LGBTİ+’ların unutmayacağını düşünüyorum.


Etiketler: insan hakları, siyaset
İstihdam