21/11/2022 | Yazar: Alara Hasırcıoğlu

Oyun, Türkiye’deki kuirlerin açılma ve gizli kalma deneyimlerini aydınlatarak daha görünür kılıyor.

Türkiye’nin içinden kuir tiyatro oyunu: Misket Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Misket, çocukluktan beri birbirlerinin hayatlarına çok yakından dahil olan Ersin ve Deniz’in askerlik deneyimleri sonrasında değişime uğrayan ikili ilişki dinamiklerini ve kuir kimliklerine olan yaklaşımlarını konu alıyor. Turgay Korkmaz’ın yazdığı ve Orkuncan İzan ile birlikte başrolünü paylaştığı, Kayhan Berkin’in ise yönetmenliğini yaptığı bu tek perdelik tiyatro oyunu komedi trajedi ve dram unsurlarını bünyesinde barındırıyor.

Misket, sosyoekonomik açıdan toplumun alt sınıflarından gelen iki kişi olan Ersin ve Deniz’in kuir kimliklerini keşfetme ve gizleme sürecini seyircilerin gözleri önüne seriyor. Bir pavyonda köçek olarak çalışan ikili, askerlik sonrası ‘hayatlarını düzene sokma’ fikrine iki bambaşka uçtan yaklaşıyor. Ersin kendisini var edebilmek ve ilişkisini özgürce yaşayabilmek adına yaşadığı çevreyi terk etmeyi göze alırken; Deniz bunun beraberinde getirebileceği olumsuzluklar ve şiddetten kendini korumak istiyor. Topluma ayak uydurabilmek adına yarattığı oldukça maskülen kimlikle kendisi için uygun görülen profile sıkışmaya çalışıyor. Bunu gerçekleştirebilmek adına kuir kimliğini inkâr eden Deniz, köçeklik işini bırakıp bir park bekçisi olarak işe başlıyor. Toplum ve yakın çevre baskısı, ikiliyi kendi var oluşlarına yabancılaştırıyor.

Pavyon, ev, park, tepe gibi birçok değişik mekânda geçen Misket’in çeşitli sahnelerinde birbirinden farklı ışıklandırma yöntemleri kullanılıyor. Oyunun büyük bir kısmını oluşturan duygusal açıdan yoğun diyalogların geçtiği sahnelerde puslu bir hava görünümü sağlayabilmek adına sabit çıplak bir beyaz ışık ve zaman zaman sis kullanılırken, Deniz ve Ersin’in misket kostümlerini giyip birlikte dans ettikleri yüksek enerjili sahnelerde hareketli ve renkli bir ışıklandırma kullanılıyor. Beyaz ışık kullanımı ile sahnenin başka uyarıcılardan arınması ve seyircinin sahnelenen duygusal konuşmaya odaklanması sağlanırken, sisli ve puslu görünüm ile konuşmaların içeriği destekleniyor. Renkli ışıklar aracılığıyla ise seyirciler sahnenin hareketli enerjisine dahil ediliyor.

İzleyiciler olarak, oyunun başından itibaren, çocukluklarından beri kuir eğilimler gösteren karakterlerin, yetişkinlik dönemlerinde bunları gizlemeye zorlandıklarını gözlemliyoruz. Ersin’in Deniz’e çocukluk zamanlarında renkli misketlerin ardından beraber gökyüzüne baktıklarını hatırlattığı sahnede, renklilik kavramının oyunun estetiği açısından önemi vurgulanıyor. Misket dansı ve renkli misketlerin yarattığı eş sesliliğe ise oyunun geri kalanında tekrar değinilmiyor.

Ersin ve Deniz karakterlerinin oyunun büyük bir bölümünde giydikleri tamamen beyaz kıyafetleri dikkat çekiyor. Oyunun ilk sahnesi olan köçek dansında renkli, ışıltılı ve uçuş uçuş kıyafetler giyen karakterler, bu sahnenin sonunda seyirciler önünde baştan aşağı beyaz renkte olan kıyafetlere bürünüyorlar. Kıyafet değiştirme sahnesinde kendilerini yavaş yavaş tanımaya başladığımız ikili, oyunun geri kalanı boyunca, özellikle de dokunaklı diyaloglar paylaştıkları sahnelerde bembeyaz kıyafetler giymeye devam ediyorlar. İkili, özellikle de kuir beraberliklerine ve birlikte geleceklerine ait belirsizlik ve kafa karışıklıklarına dair yaptıkları duygusal konuşmalar esnasında bu kıyafetleri giyiyor. Ersin ve Deniz’in baştan aşağı beyaz kıyafetler giymesi karakterlerin ‘renklerinden arındırılmış’ olmalarını simgeliyor. Oyun boyunca renklilik kavramı canlılık ve hareketlilikle bağdaştırılırken, beyazlık -ışık kullanımının da yardımıyla- korku ve gizlenmek gibi temalarla bağdaştırılıyor. Dolayısıyla, bu renksiz görünüm, kuir karakterlerin içinde bulunduğumuz heteronormatif dünya yapısı ve yaşadıkları çevreden kendilerini koruyabilmek adına saklanmak durumunda bırakılmaları olarak yorumlanabilir.

Ersin ve Deniz’in kuir kimliklerini, birbirlerine karşı olan duygularını ve arzularını en rahat ortaya çıkarabildikleri yerlerin kapalı kapılar ardındaki gizli, karanlık ve hiçbir insanın uğramadığı yerler olduğuna şahit oluyoruz. İkilinin çevresel faktörler ve toplumsal normların baskıcı etkisi altında kimliklerini açıkça yaşayamadıklarını ve arzularını gizlemeye zorlandıkları bir hayata mecbur bırakıldıklarını açık bir şekilde görebiliyoruz. Kendilerini ev, yatak odası, tepe, pavyondaki soyunma odası gibi saklı ve diğer herkesten uzak mekanlara kapatsalar dahi Ersin ve Deniz heteronormatif düzenin baskısını her zaman üzerlerinde hissettikleri için fark edilmemek adına her zaman tetikte olmak durumunda kalıyorlar. Uzun bir süre görüşmedikten sonra parkta buluşup gelecek planlarına dair duygusal bir konuşma yaptıkları sahnede bile Deniz’in başkaları tarafından fark edilmeme çabasıyla etrafı sürekli olarak kolaçan etmesine tanıklık ediyoruz.

Çocukluktan beri sürekli saklanmak zorunda kalmanın ağırlığını, Ersin’in Deniz’e artık kaçmak istediğini belirttiği ve “İstanbul’da erkek erkeğe el ele tutuşabiliyor, hatta iki erkek sevgili bile olabiliyor” dediği sahnede görebiliyoruz. İstanbul’un karakterlere bu şekilde görünüyor olması, içinde doğup büyüdükleri sosyal çevrenin ne kadar kısıtlayıcı olduğunu gösteriyor. Ersin karakterinin özgür olabilmek için yaşadığı yeri ve tüm sosyal çevresini terk etmeyi göze alması, kuirlerin var olmak için bile mücadele etmek zorunda bırakıldıklarını ve destekleyici bir çevrede bulunmanın nasıl hayati önem taşıdığını açıkça gösteriyor.

Ötekileştirilme ve sürekli bir korku içerisinde yaşama sonucu heteronormatif düzene uymak ve toplum tarafından beklenilen maskülen kalıplara girmeye mecbur bırakılan Ersin ve Deniz’in hikayesini anlatan oyun, Türkiye’deki kuirlerin açılma ve gizli kalma deneyimlerini aydınlatarak daha görünür kılıyor. Işık ve kıyafetler üzerinden kurulan oyun estetiği ve renklilik kavramı, oyuncularının gerçekçi performansı ve gerçekçi metni ile Misket, Türkiye’de kuir kimlik görünürlüğü ve maskülenite performansının çevreyle ilişkisini konu alan oldukça etkileyici ve başarılı bir oyun.

Bu yazı, Avrupa Birliği’nin araştırma ve yenilik programı Horizon 2020 kapsamında Avrupa Araştırma Konseyi (ERC) tarafından fonlanan bir projenin (ERC-2019-STG, STAGING-ABJECTION, Hibe Sözleşme No: 852216) parçasıdır. 

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam