24/02/2010 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

TEKEL İŞÇİLERİNİN direnişi, Türkiye’nin bir numaralı politik gündem maddesi olmaya devam ediyor.

TEKEL İŞÇİLERİNİN direnişi, Türkiye’nin bir numaralı politik gündem maddesi olmaya devam ediyor. Sadece organize işçiler ve ezilenler için değil, Türkiye’de demokrasiye, insan haklarına, hukuk devletine gönül vermiş herkes için; takiyeden, bu iktidardan bezmiş dinci politikaların dışında alternatif için umudunu yitirmiş bütün insanlar için, TEKEL İŞÇİLERİNİN direnişi bir umut meşalesi olarak yanmaya devam ediyor... Üretenlerin, kendilerine olan güvenleri geri geldi.

Bu direniş, son zamanlarda solda alternatif yaratma çabalarının organize işçi hareketinin aktif desteği olmadan, hiçbir yere neden varamadığının da açık bir göstergesi. Bu ‘parti kurma çabaları’ toplantılarından birkaçına gittim. Arka sıralardan konuşmaları dinledim. Tabii basında çıkanları da okudum. Hiçbirinde sendikal desteğin izi bile yoktu. İşçiler olmadan, sol parti olur mu? Bu çabalar, sekteryen veya bireysel veya da ufak grupların ego tripleri olmaya mahkûm. Bunu Başbakan da biliyor. KESK’e, DİSK’e saldırıyor; direniş “ideolojik” diyor. Tabii ideolojik. Ya ne olacaktı? İmam Hatipler AKP’nin arka bahçesi, minareler süngüleri, kubbeler kalkanları ise; işçiler de demokrasi, hak, hukuk ve insan haklarının makineleri, garantileri.

Bu gazetenin bütün katkıcıları gibi benim de gönlüm, beynim, kalemim sonuna kadar yanlarında.

•••

Bu Çarşamba’nın Yazısı –

Gül’den mesaj yok! Veya iki Cumhurbaşkanının karşılaştırılması...

Sao Paulo şehrine iner inmez, Brezilya Cumhurbaşkan’ından bir mesaj aldım. Bireysel bir mesaj, ama sadece bana yazılmış bir şey değil. Benim gibi, Brezilya’nın Curitiba şehrinde gerçekleşecek 5. ILGALAC (ILGA Latin Amerika) Konferansı’na 35 ülkeden katılacak 400 civarında delegeye, ‘ülkemize hoş geldiniz’ diyor. Brezilya’da olmamızdan ne kadar memnun olduğunu, konferanstaki katkılarımıza ne kadar değer verdiğini yazıyor. Ayrıca da, hükümetinin Brezilya’dan homofobiyi silmek için uygulamaya koyduğu planı anlatıyor. Brezilya’yı seveceğimizi ve tekrar tekrar geleceğimizi umduğunu, dile getiriyor.

Curitiba’daki konferans büyük bir başarıyla sonuçlandı. İlgilenenler için konferansın detaylarını fotoğrafları ile birlikte bireysel web sitemde www.pinkpope.net’te yakında yayınlayacağım. Konferansı, Brezilya Başkanı Lula adına İnsan Hakları Bakanı Paulo Vannuchi açtı. Ben de kendisiyle insan hakları, Brezilya’da işkence konusunda eski cuntacılarla karşılaşılan sorunlar, işçiler ve homofobi konularını da kapsayan uzun bir sohbet yapmak fırsatı yakaladım. Sizler için yakında bunu da yazmayı planlıyorum.

Türkiye’ye döndüğümde, hava alanında beni kimse karşılamadığı gibi bırakın Cumhurbaşkanı’ndan, valisinden bile bir mesaj yoktu! İnsan alışıyor doğrusu; başka ülkelerin başkanları sizi yere göğe koyamazken, kendi ülkemin başkanı “Ülkemizi yurtdışında fevkalade temsil ettin, benim ağzıma bile almaktan imtina ettiğim insan hakları konularında yıllardır çaba sarfediyorsun. Ülkem ve milletim adına teşekkür ederim” diyemez mi?

Bu son paragrafı teşekkür ve takdir beklediğimden değil, ama her fırsatta “Gül farklı, diğer AKP’lilerden daha rafine, insan haklarına daha duyarlı” deyip Cumhurbaşkanı’nın ve eşinin yanında görülebilmek, durabilmek için uçağına binip gezilere giden gazeteci, verdiği resepsiyonlara koşan; sonra da ona methiyeler düzen sanatçı arkadaşlarım okusun diye, yazdım.

Lula ve Gül, cinsel haklar konusunda bireysel olarak belki de birbirinden o kadar farklı düşünen bireyler değiller. Ama Lula, sendikal mücadelede pişmiş Brezilya’nın Başkanı, Gül ise, ülkesinin yıllardır en yüksek noktalarına erişmiş bir kasaba politikacısı; hepimizin değil, AKP’nin Cumhurbaşkanı. TEKEL İŞÇİLERİNİN, travesti, transseksüel, gey, lezbiyen, kadın, Alevi, Kürt, Laz, Çerkez, bilumum bütün diğer etnik ve dini azınlıkların, engellilerin Cumhurbaşkanı değil. Sünni Beyaz Türk engelsiz erkeklerin Cumhurbaşkanı.

Yukarıda saydığım nedenlerden dolayı da, Brezilya’da Lula döneminde 10 milyondan fazla Brezilya vatandaşı, ömürlerinde ilk defa bir süpermarkete girip ilk defa alışveriş yapabilecek gelir seviyesine erişti. Gül döneminde ise, başta TEKEL İŞÇİLERİ olmak üzere çalışanlar inim inim inliyor. Genç işsizliğinde, dünyanın ilk beşindeki yerimizi koruyoruz. İnsan hakları, hukuk devleti, demokrasi AKP stilinde!

Lula’nın Başkanlık dönemi sonlanınca, dünya sahnesinde bir role getirilecektir. Gül’ün 5 senesi dolunca; önce gitmek istemeyecek, sonra da selefleri gibi kimsenin adını bile hatırlamak istemediği bir tutucu, dinci politikacı olarak unutulup gidecek. Bu ülke de, Lula gibi bir lideri hak etmiyor mu? Sona er 5 sene, sona er!


Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
nefret